Üzüm bağları ve kaliteli şarapları ile şarap severlerin “Disneyland” i diyorlar Napa Vadisi ve yakınındaki kasabalara Yountville, Oakville,Sonoma v.b. gibi…
Yolum San Francisco’ya her düştüğünde belki bu kez giderim dediğim Sideways filminden ve diğer filmlerden etkilendiğim Napa Vadisi ve civarında olacağım için mutluyum.
Newyork’tan kalkan uçağımız bizi 4.5 saat sonra San Francisco’ya ulaştırıyor ve havaalanından bir araba kiralayıp 1 saat sürecek yolumuza devam ediyoruz. Hotel The Carneros Inn’e vardığımızda pek de alışık olmadığım bir yapı ile karşılaşıyorum. Büyük bir alana dağılmış tek katlı binaları ile, resepsiyonu, konferans salonları, restoran ve her bir odası küçük ev-bungalovlardan oluşan bir hotel ve yakınında bir çiftlik şarap ve gurme yiyecekleri satan bir de marketi var. İlk akşam şarap tadımını ve akşam yemeğini canlı müzik eşliğinde hotelimizde yapıyoruz.
Ertesi günkü program benim için sabahın yedisinde bir saatlik yoga ile başlıyor ardından kahvaltı ve kısa bir ara ve öğle olmadan şampanyaları ile unlu Domaine Carneros ‘u ziyaret ediyoruz. Bize şampanyanın ve beyaz şarapların nasıl yapıldığı ile ilgili bilgiler verildikten sonra bazılarını tadıyoruz. Pinot Noir ve Chardonney üzümlerinden Brut stilinde yapılan şampanyada seker oranı 1 litrede 0-15 gram olduğunu öğreniyoruz. Şampanyayı pek sevmeyen ben, bu aşamaları pek dikkatle dinleyemiyorum. Tek aklımda kalan çok büyük çelikten yapılmış depolarda/fıçılarda bekletilen şampanyalar ve bulunduğum yerdeki camdan seyrettiğim beyaz şarabın, dolum ve şişeleme, etiketleme gibi aşamaları. Ardından harika bir yemek salonuna geçiyoruz ve öğle yemeğimizde başlangıçlardan, ana yemeğe ve tatlıya kadar değişik bir çok şarap tadıyoruz. Her yemekte tabağımın önünde en az 5-6 şarap bardağı olmasını da artık yadırgamıyorum.
Aksam yemeği Oakville’de, Opus One Vinery ‘ye vardığımızda binanın mimari tarzı, müzik, masaların hazırlanması, yemekleri, servis ve şarapları ile harika bir gece başlıyor. Opus One şarapları yetkilisi, Robert Mondavi Winery’nin tarihçesinden, Opus One ile olan şirket evliliğinden bahsediyor.
Yemekte Robert Mondavi Winery Chef Jeff Mosher tarafından hazırlanan menüde;
Salata ile 2011 Robert Mondavi Winery To Kalon Vineyard Fume Blanc Reserve
Balık ile 2011 Robert Mondavi Winery Carneros,Napa valley Pinot Noir Reserve
Biftek ile 2009 Robert Mondavi Winery Napa Valley Cabernet Sauvignon reserve
2009 ve 2009 Opus One Napa Valley Red Wine
Tatlı ile 2011 Robert Mondavi Winery Napa Valley Moscato d’Oro
şaraplarını tadıyoruz.
Ertesi sabah yine yoga ve küçük bir kahvaltıdan sonra saat 10’da Silverado Winery’ye hareket edeceğimiz yazıyor. Sabahın bu saatinde kahve içmeyi tercih ederim derken, programda bir yanlışlık olmadığını söyleyenler ile kendimi araçta buluyorum ve yarım saat sonra bir tepe üzerinde harika bir binaya gidiyoruz. Terasında eşsiz manzarayı seyrederken, bu şaraphanenin tarihçesini ve üretilen şarapları dinliyoruz. Terastan baktığımda vadi ve bitki örtüsü bana Türkiye’nin Ege bölgesini anımsatıyor. Saat 11.15 gibi masalarımıza oturuyoruz ve “Chese and Wine” kitabının yazarı Janet Fletcher ile tanışıyoruz. Bizlere hediye ettiği kitabı imzalarken ismimden ve tabiki aksanımdan dolayı nereli olduğumu soruyor. Daha önce ülkemize geldiğini ve bir adada şarap tattığını anlatıyor. “Bozcaada mı?” diyorum ‘evet, sanırım’ diyor, arkada kitabının imzalanmasını isteyen bir çok kişi sırada beklerken fazla konuşamıyoruz. Tabağımıza 3 çeşit peynir konuyor.
Janet Fletcher’in açıklamaları ile her peynir çeşidi için farklı şarap tadıyoruz.
*Bonne Bouche-Vermont Butter&cheese,Websterville,Vermont
Bu keçi peyniri ile 2012 Silverado vineyards Miller Ranch Sauvignon Blanc’i
*Humbodt Fog-Cypress Grove Chevre,Arcata,California
Bu keçi peyniri ile de, 2012 Silverado Vineyards Rosoto,
*Beecher’s Flagship Reserve-handmade chees, Washington
Bu inek peyniri (oluşumu 13 ay) ile 2008 Silverado Vineyards Estate Sangiovese içiliyor.
Salatada yine 2012 Miller Ranch Sauvignon Blanc
Ana yemek Scallop ile 2009 SOLO Cabernet Sauvignon
Tatlı ile 2010 Limited Late Harvest servis ediliyor.
Hafif çakırkeyif bir durumda minibüs tarzı bir araca binip otelimize dönüyoruz ki aksam yemeğine kadar tekrar içmemeye gayret ediyoruz. Bir kaç saat dinlenme – ayılma ve SPA saatinden sonra akşam yemeği için hazırlanıyoruz.
Yemek için hareket eden aracımız bizi Sonoma vadisindeki Ram’s Gate Winery’e götürüyor. Harika şarapları ve acık büfe yemekleri ile biraz serin ve rüzgârlı son gecemizde üç gündür tanıştığımız arkadaşlara da elveda diyoruz. Ertesi gün öğle yemeğinden sonra otelimizden ayrılıyoruz.
Burada geçirdiğim 3 dolu gün; havası, suyu ve şarabından mı bana çok iyi geliyor. Tekrar ne zaman fırsat bulup ta ziyaret etsem dediğim Napa’yı unutmak zor ama alınan ekstra kalori ve aşırı karaciğer yorgunluğuna karşı döndüğümde bir kaç gün detox uygulamamın şart olduğuna karar veriyorum ve ‘tekrar görüşmek üzere Napa’ diyorum.
Napa Vadisi ve Amerika’da Şarapçılık
Napa Vadisi ve civarında üzüm yetiştirilmesi 150-170 yıl öncesine dayanıyor. Bölgeye göçmen olarak gelen İspanyol, İtalyan, Yunan ve Almanlar; beraberinde getirdikleri üzüm fidanlarını bağcılık için çok elverişli olan bu bölgeye ekiyorlar. Göçmenler önce kendileri için başladıkları şarap üretimini daha sonra satmak amacıyla yapıyorlar.
1838’de George Yount ilk üzüm bağlarını bu bölgeye yerleştiriyor. 1861 yılında da ilk ticari şaraphaneyi Charles Krug kuruyor.1889 yılına gelindiğinde şarap yapan üretici sayısı 140 civarına yükseliyor.
1920 yılında başlayan 1933 yılına kadar devam eden ‘Alkollü İçki Üretiminin Yasaklanması’ yasası ve Büyük Ekonomik Buhran(1931) ve II.Dünya Savaşı ile sektör büyük bir sarsıntıya uğruyor.
1965 yılında Robert Mondavi , Charles Krug’dan ayrılıp kendi şarap isini kurup ve şarap üretimini ileriki yıllarda çok geliştiriyor.
1960-1970’li yıllarda şarap sektörü tekrar gelişmeye basliyor.1976 yılında Paris’te yapılan Şarap Tadımı yarışmasında, jürinin gözleri kapalı şekilde tadıp not verdiği şaraplar içinde Napa şarapları bir çok ödül kazanıyor özellikle “Chardonney ve Cabernet Sauvignon” dalında. Napa şaraplarının unu bu yarışmadan sonra daha da artıyor. Hatta Fransız, Alman, İtalyan ve Avustralyalı firmalar bu bölgeye yatırım yapıyor.
Bugun Amerika’nin Kaliforniya eyaleti tum ulke sarap uretiminin %90’i gerceklestiriliyor. Napa vadisi ise Amerika’da uretilen saraplarin sadece %4 unu karşılıyor. Peki neden bu kadar populer? Cunku ununu cok kaliteli sarap uretmesine borclu.
Kaliteli şarap üretmek için üretimde kaliteli uzum kullanılması gerekmektedir.
Şarabın hammaddesi olan uzumun türüne göre seçilen;
- toprağın fiziki ve kimyasal yapısı
- toprak /su ilişkisi
- güneş enerjisi
- topografı( Rakım, eğim)
- iklim (isi ve yağmur )
kaliteli şarap üretiminde en önemli unsurlardır.
Şarap yapımında kullanılacak uzumun yetiştirileceği bölgelerde yıllık yağış ortalamasının 650-700mm civarında olması gerekmektedir.
Kumlu, çakıllı, balçıklı toprak uzum için çok elverişlidir. Böyle bir toprak yapısı sıcağı kendine çeker ve bu da üzümlerin olgunlaşmasını sağlar. Güneş ışıklarını dik alan eğimli arazilerde uzum yetiştirilmesi çok avantajlıdır.
Vadinin iklimi Fransa’daki bazı uzum bağlarının iklimine çok benzediğinden Chardonnay ve Cabernet Sauvignon üzümlerinde bu bölge daha iyi sonuç alıyor.
Şarabın tadını büyük oranda etkileyen 3 unsur; toprak yapısı, bağın-asmanin yetiştirilme asamasa ve şarabın yapım surecidir.
Napa bölgesinde en çok üretilen ve popülerliğine göre şarap çeşitleri sırasıyla;
1- Cabernet Sauvignon
2- Chardonnay
3- Merlot
4- Sauvignon Blanc
5- Pinot Noir
6- Zinfandel’dir
Yemek ve şarap doğru şekilde birbiriyle eşleştirilirse. bu yemeğin lezzetini de arttırır mantığından hareket ederek, bugün bu yörede çok ünlü şefler ve restoranlar yer alır. Hele bir tanesi var ki 2003 ve 2004 yılında “Dünyanın en iyi Restoran’ı seçilen ve her yıl bir çok ödül kazanan “The French Laundry”. Şef Thomas Keller yönetiminde yapılan yemekleri ile ünlü ve çok pahalı ancak buna rağmen gitmek isterseniz en az 2-3 ay önceden rezervasyon yaptırmak şart deniyor.
Napa vadisi ve çevresi yıl boyunca çeşitli kültürel etkinliklere de ev sahipliği yapiyor.2006 yılından bu yana “Festival del Sole” etkinliği düzenleniyor. Bu etkinlik ile Şarap, yiyecek, sanat ve müzik bütünleşiyor.
Bugün Amerika; İtalya, Fransa, İspanya’dan sonra dünyanın 4.buyuk şarap ureticisidir.3500 ‘u Kaliforniya’da olmak üzere toplamda 8000 civarında şarap üretimi yapan yerler mevcuttur.
Kişi başına düsen şarap tüketimi yılda 10 sise iken bu oran Fransa ve Italya’da 100-150 sise civarındadır.
Şarap alanında 820 bin is gücünün 330 bini Kaliforniya’da çalışmaktadır ve bu bölgeyi her yıl 20.7 milyon turist şarap tadımı için ziyaret etmektedir.
Amerika, şarap konusundaki büyük bir pazarlama stratejisi ile Kaliforniya ve diğer bölgeleri gözde hale getirmiştir. Ülkede bira ve viski tüketimi daha fazla iken; gelişen teknoloji, şaraba yapılan yatırımlar ve reklam ile bugün büyük bir şarap endüstrisi yaratılmıştır.
İstatistikler Amerika’da var olan bağların iki kati kadarının ülkemizde olduğunu belirtiyor. Buna rağmen bu bağlardaki üzümlerin % 2 ‘lik bir kısmi ile şarap yapıldığı bilinmektedir. Daha fazla bilgi için gelecek sayıda “şarabın anavatanı” sayılan ülkemizde şarapçılık konulu yazımda buluşmak dileğiyle, sağlıcakla kalın.