Küçürek Öykü Nedir ve Nasıl Yazılır?

Sosyal medyayı  sık kullanan biz insanların sabrı çok azaldı galiba; hiç beklemeye tahammülümüz yok değil mi? Ekranı kaydır hop yeni konu…  140 karakterle derdini anlat. Bu durumda Tolstoy’un 1800 sayfalık  en az 50 karakterli Savaş ve Barış romanını okumak mümkün mü sizce? Her şey bu kadar hızlanırken, edebiyatın da zamanın ruhuna uyum sağladığını görüyoruz. Uzun yıllar romanın gölgesinde kalan öykü kısaldıkça kısaldı. Küçürek öykü. Çok kısa öykü, öykücük, kısa kısa öykü, kıpkısa öykü, sımsıkı öykü, kısa kurmaca, minik öykü, küçük ölçekli kurmaca, anlık kurmaca, mesel gibi. Dünya edebiyatında ise ‘’flash fiction’’, “short-short story’’ gibi çeşitli adlarla tanımlanır oldu. Sakın endişelenmeyin kısa öyküleri okuyan insanlarda önce “Ne olacak, aynısını ben de yazarım” duygusu hızlıca gelişmekte. Bir müddet sonra da yazdıkları kısa öykülere bakıp “Yahu ben daha fazlasını da yazabilirim’’ duygusu ağır basıyor.

Peki Nedir Bu Küçürek Öykü?

Türk edebiyatında önemli bir yere sahip olan ancak pek bilinmeyen öykü türüdür. Edebiyatımıza “Küçürek Öykü’’ terimini kazandıran Prof. Dr. Ramazan Korkmaz Küçürek öyküyü “çığlığı nameye dönüştürmek” olarak tanımlar. Ramazan Korkmaz’a göre küçürek öykü yazarı, sıradan ama yoğun ve özgün yaşantıları daha çok simgesel düzeyde bize anlatır. Bunun nedeni yazara göre, zamane insanın zaman yoksunu olmasıdır: “Temelde görselleşen dünya ve süre / hız  faktörlerinin kıskacında yaşamaya çalışan 21. yüzyıl insanı zaman yoksuludur; uzun romanlar okumaya vakti yoktur. Dolayısıyla bu gereksinimini giderek “fast food’’ tarzı anlatı türü geçmiş deneyimleri de arkasına alarak kendiliğinden gündeme gelir.’’ Yani küçürek öykü yazarının dile hakimiyetini, kelime dağarcığını, kurgu yeteneğini, duygu ve düşünce dünyasının derinliğini gösteren az sayıdaki kelimeyle yoğun anlamlar aktarmasıdır.

“Filmlerin kısa tanımları, doksan dakikalık filmin kendisinden daha ilgi çekicidir. İşte bu önemsizmiş gibi görünüp insanı sonradan şaşırtan anlık, kaygı verici, tüylerimizi diken diken eden ve sinirlerinizi geren bütün kısa kurmaca kapsamındadır.’’ ( Kelly 1997 : 121-122)

Küçürek öykü kısadır ve okurun beklentisini karşılayamadığından okur hemen başka bir küçürek öyküye geçer ve diğerini kolaylıkla unutabilir. Yani küçürek öyküde başarısız olma ihtimali ve tehlikesi daha yüksektir. İyisi muhakkak akılda kalır ve kötüsü kolaylıkla unutulur. Modern öykü Avrupa’da Edgar Allan Poe ile başlarken bizde ilk örneklerini, 1892’de yayımladığı Küçük Şeyler adlı kitabında Sami Paşazade Sezai (1892-1936) kaleme almıştır. Ayrıca Sezai modern öykünün gereklerinden küçük şeylerin öyküsünü yazmak bir yana, ilgi çekici bir diyalogla giriş yapmak, “son’’ları yükselen bir gerimle kurgulamak, çözümü ertelemek ve öyküyü çarpıcı bir sonla bitirmek gibi modern öykünün gereklerini Küçürek Şeyler’den yerine getirmiştir. Poe, türün kurumsal sınırlarını çizdiği ‘’Kompozisyon Felsefesi’’ (1846) adlı makalesinde öyküye “düzyazı olarak kompoze edilmiş bir şiir” gözüyle baktığını’ belirtir.

Hem öykü hem de küçürek öykü yazarı Necati Tosuner ise küçürek öyküyü “Neredeyse, tanımı kendisinden uzun’’ şeklinde tanımlıyor.

Acı Yağmur

Bir zamandır ablam,

Annemin kafayı üşüttüğünü söylüyordu.

Ben pek üzerinde durmadım.

Evet, ablam da haklı.

Yaşlı bir kadınla her gün

Aynı evde olmak kolay değil.

Dün pazardı, şöyle bir uğradım onlara.

Biraz kaynattık işte, eskilerden filan…

Artık kalktım gidiyorum,

Elini öptüm annemin.

‘’Oğlum, bir daha gelişinde anneni de getir…’’dedi.

İçimdeki yangın gözlerimi yaşarttı.

Ablamın yüzüne bakmadan

Kaçarcasına çıktım evden

Yağmura sığındım dışarıda.

Necati TOSUNER

(…) Bize boşu boşuna ayrıntıları anlatmayın, onlara ihtiyacımız yok. Bizim ihtiyacımız olan şaşırtıcılık, konuya hemen girilmesi, kıssadan hissenin hemen çıkarılması, bir şeyin beklenmedik bir an kırılıvermesi ya da onarılmasıdır’’ der Baxser.

Ernest Hemingway’in tek cümle, beş kelimeden oluşan bu küçürek öyküsü, türü anlatan en iyi örnektir:

“Satılık: bebek ayakkabıları, hiç giyilmemiş.”

           Ernest HEMİNGWAY

Ülkemizin öncülerinden Ferit Edgü, minimal öyküyü şöyle tanımlar: “Minimal öykü az ve sıradan sözcüklerden oluşur. Başı ve sonu yoktur. Başı ve sonu okura bırakır. Okurun düş gücüne. Bu açıdan, kışkırtıcıdır. Okuru düşlemeye çağırır. Ve bir adım ötesi, yazmaya. Ve sanatın pek öyle ulaşılamayacak tepelerde olmadığını, evlerde, odalarda, sokaklarda dolaştığını göstermek ve katılımı sağlamak için.’’

YOLCU

Bu kez gerçekten gidiyorum.

Cehennemin dibine değin yolun var.

Ama ben o yolu bilmiyorum.

Bilmen gerekmiyor. Yolun sonu zaten orası.

Ferit EDGÜ 

BU

Bu ne bu

Böyle kar hiç görmemiştim.

Burada daha neler göreceksin

Neymiş göreceklerim

Kurt, köpek.

Başka

İşin rast giderse, bir insanoğlu.

Bu karda mı

Bu karda, eğer yolunu bulabilirsen. Ya da o, yolunu yitirmişse. Artık bahtına…

Ferit EDGÜ 

Bir başka örnek,

“Savaşlar çocukları büyütür’’ dedi yaşlı kadın, buruşuk ağzının kenarındaki tükürükleri silerken. Babalarının mezarları başında ağlayan adamlar görürsen şaşırma, yaşları büyüktür babalarından…’’

Murat YALÇIN 

Küçürek Öykünün Özellikleri 

  • Küçürek öykü bir oturuşta okunabilecek kısalıkta olmalıdır.
  • Kelime sayısı standardı yoktur. Söz konusu öykü türünün adlandırılmasındaki çeşitlilik bunun bir göstergesidir. Ancak 350 kelimeyi geçmemesi tavsiye edilir. Çok az kelime kullanılmasında aforizmaya dönüşmek gibi bir tehlike de içinde barındırır.
  • Hacminden dolayı öykünün unsurlarıyla ilgili pek çok ayrıntıya yer vermez,
  • Yoğun, dolaylı anlatıma ve sembolizmden faydalanılarak öykü kurgulanır.
  • Öyküde verilmeyenlerin okur tarafından tamamlanması beklenir.
  • Çok küçük bir olay ya da durum anlatıldığı için şahıs kadrosu, zaman ve mekân gibi yapı unsurları sınırlıdır.
  • Anlam anlatılan şeyde değil, anlatılmayan, gizlenen şeyde ortaya çıkar
  • Betimlemeye ve çözümlemeye dayanmayan, yalnızca bir anın saptaması olan anlatılardır.
  • Küçürek öykü, yapısı gereği, öğüt verme, karakter geliştirme, okuyucuyu belli bir noktaya taşıma gibi amaçlar gütmez.
  • Sağladığı duygu yoğunluğu ile anlık uyarmalar yapar ve gerçekleri sezdirir. İnsanları olayla aniden yüzleştirir.
  • İnsana özgü gerçekler (bireyselleşme, yalnızlık, yabancılaşma vb.) tematik yapılar oluşturur.
  • Öyküde kullanılan dil, öyküden tek bir kelime çıkarıldığında dahi öykünün gücünden bir şeyler kaybettiği yoğun dil olmalıdır. (Çok çok kısa öykülerde)

Türk ve dünya edebiyatının önde gelen temsilcileri:

Ferit EDGÜ, Sevim BURAK, Necati TOSUNER, Tezer ÖZLÜ, Murat YALÇIN, Haydar ERGÜLEN, Hulki AKTUNÇ, Cemal ŞAKAR, Mehmet HARMANCI, Tarık GÜNERSEL…

Julio CORTAZAR, Dino BUZZATİ, Franz KAFKA, James JOYSE, Bertolt BRECHT, Oscar WİLDE, Marry BUTTS, Mx JACOB, Michel LEİRİS, Robert KELLY.

Ekşi sözlükte açılmış Minimal Öykü Denemeleri adlı başlıkta 274 sayfa madde ve 2700’den fazla mikro öykü denemesi var.

Entropol Kitap tarafından 2015’te düzenlenen Mikro Bilimkurgu Öyküleri yarışmasına 217 yazar, 300’den fazla  mikro öykü ile katılmış. İlk 10’a kalan öykülerden bazıları şöyle:

Yıldızları çok gecede düşündü; orada bir yerde gelişmiş bir canlı varsa, tıpkı bizim gibi olmalıydı. İki göz, burun, ağız. Nefes alıp, yemeli, içmeliydiler. Yemek deyince karnının acıktığını fark etti. Kolundan bir parça ısırıp yenilenmesini beklerken yine düşüncelere daldı.

Bertuğ KODAMANOĞLU

Kendisini terk eden robotunu bulmak için polis merkezine gitmişti huysuz ihtiyar. Üç gün önce onu tasarlarken çizdiği robot resmini uzattı memura.

Yiğit TABAK

Sahibinden satılık zaman makinesi (sadece Pazartesiler’e gider).

Cemil KARAKULLUKÇU

6 Kelime ile hayatını anlat!

Smith Magazine, 2006 yılında ”The Six-Word Memoir Project” adıyla bir proje başlatıyor.  Okurlarına ”Hayat hikayeni 6 kelimeyle anlatabilir misin?” sorusunu yöneltip, 6 kelime ile yaşam öykülerini yazmalarını istiyor. Neticede, proje o kadar ilgi çekti ki, gelen yanıtlardan kitap yaptılar. ”Bestseller” olan kitap, The Six-Word Memoir projesini tüm dünyaya tanıttı. Web sitesi, yaşam öyküsünü 6 kelime ile anlatan okurların paylaşımları ile dolmaya devam ediyor.

Haydi okur! Sen de hikayeni 6 kelimeyle anlat ve paylaş bizimle…

Bekliyoruz.

Oktay Valunya

 

Önceki İçerikDedemin Kokusu
Sonraki İçerikFarkındalık Nedir?