İngilizce’de insan “human being” olarak geçer.
“Being” olmak fiilidir, yapmak değil.
Ancak biz günlük yaşamımızda olmaktan çok yapmaya odaklanıyoruz. Yaptıklarımızla kendimizi tanımlamaya, özdeşleşmeye başlıyoruz. Tanıştığımızda bile ilk sorulardan biri “Neler yapıyorsunuz?” olur. Tüm bunların ötesinde belki de en kritik olanı aksiyonlarımızı herşeyi kontrol etme arzumuzdur.
“Özgünlük, kim olmamız gerektiği ile ilgili düşüncelerimize aldırmamak ve kim olduğumuzu kucaklamanın günlük uygulamasıdır.” [Brené Brown]
Herkesin takdir ettiği bir işiniz mi var? Yoksa tam tersi herkesin takdir edeceği bir iş, bir pozisyon peşinde mi koşuyorsunuz? Yoksa çoktan bıraktınız kariyer peşinde koşmayı, kendi işinizi yapma hayalleri mi kuruyorsunuz? Kendi işinizle hedefiniz kendi başınıza para kazanmak mı? Yoksa sevdiğiniz bir işi mi yapmak? Ya da sadece başım rahat olsun, kazandığım bana yeter mi diyorsunuz?
Ne yapıyorsunuz yapın, iş o soru sorulduğu zaman nasıl hissettiğimizde? “Eee, ne iş yapıyorsunuz?”
Kafanızdan aşağı kaynar sular mı iniyor, yoksa bazılarının yaptığı gibi unvanınızı isminizin başına mı ekliyorsunuz? Ya da bunu anlatmak çok mu zor? Yoksa sadece sorudan mı rahatsız oluyorsunuz? Soru sizin değerinizi yaptığınız işle bağdaştırıyor gibi mi geliyor? Hatta durum bir karşılaştırma gibi mi? Lakin siz cevabı verdikten sonra karşıdaki kişiye aynı soruyu sormazsanız ayıpmış gibi hal alacak durum…
İş, Unvan, Etiket
Bu başlangıç sorusu belki de insanları gerçekten tanımamıza engel oluyordur. İş, unvanlarımız ve diğer etiketler yanlarında birçok varsayımlar getiriyor. Mühendis kafalı, sanatçı yaratıcılığı, finansçı duygusuzluğu, öğretmen sabrı, memur işte, doktor asosyal vs vs… Doğal olarak bu varsayımlar kişiden kişiye, kültürden kültüre değişimler gösterecek olsa kişinin gerçek özelliklerinden çok olabilir.
Şu nasıl olurdu?
“Şu anda bankada çalışıyorum ama hayatımda bir arayış halindeyim, en çok sevdiğim şey tiyatro… Para diye bir şeyin olmadığının da farkında vardım, kendimi besleyecebileceğim bir meslek arıyorum. Tiyatro izlerken kendimden geçiyorum. İnsanlarla bir oyunda bile bir olmak harika bir duygu…”
Şöyle sorular sorsak:
Hayatınızda en çok keyif aldığınız şeyler neler?
Kendinizi ne zaman canlı ve hayat dolu hissediyorsunuz?
Bunlar sadece yakın olduklarınızla yaptığınız konuşmalara benziyor değil mi? İnsanların etiketleri yerine gerçekten kim olduklarına, ne yapmaktan keyif aldıklarına odaklanmak belki bu “Ne iş yapıyorsun?” sorusundan daha samimi olacaktır.
Artık kendinizi daha uygun bir dille tanıtmak için bir devrime hazır mısınız?
Sizi heyecanlandıran olaylar, hobiler, aktiviteler… Sizi canlandıran, hiç yorulmadığınız, yaptıkça daha fazla hissettiren işler…
Peki tam bunları yazdıktan sonra, acaba bu işlerle mi uğraşmak isterdiniz?
Bu işlerle bir olmak mı sizi hayatla bütünleştirebilir miydi?
Sema dansının dinamiği içindeki dinginlik ve huzur mudur bu?