Kapalı Çarşı yüzlerce yıldır İstanbul’un simgelerinden biridir. Kim bilir neler görmüş geçirmiş, nelere tanıklık etmiştir bunca zaman. Anlatabilse, hangi anılardan bahsederdi acaba bizlere? Adından da anlaşılacağı üzere, kitabımız bu çarşıda yaşanan bir cinayeti konu almış. Böylelikle de, asırlara dayanan gizemiyle ayakta kalan Kapalı Çarşı’ya biraz daha gizem eklemiş.
Kahramanımız Berna eşinden ayrılmış, annesiyle yaşayan, sürekli bir işi olmayan, devamlı antidepresan kullanan, iştahını kontrol edemeyen ve sürekli kilo alan, yine de hayatı espriyle karşılamayı bilen, kendiyle alay edebilecek kadar kompleksiz bir kadın. Arada bir iş çıkarsa İstanbul’da turist rehberliği yapıyor.
Yine bir gün Amerikalı Grace ve Andrew Reynard çiftine İstanbul turu yaptırırken, Andrew ortadan kaybolup, cesedi Kapalıçarşı’da ortaya çıkınca, Berna da kendini bir cinayetin tam ortasında bulur. Bu olayla birlikte çok sıradan olan hayatı aniden değişir. Cinayeti araştıran komiser Fatih’in kendisinden bazı tercümeler yapmasını istemesiyle, bu işin içine iyice girmiş olur.
Cinayet zanlısı, Andrew’ un cesedinin başında bulunan, zihinsel engelli bir genç olan Teoman’dır. Berna bir taraftan kendi hayatındaki sıradan sorunlarla uğraşırken, öte taraftan da, komiser Fatih’le birlikte delillerin izini sürerek cinayeti araştırmaya başlar. Andrew’un İstanbul’da ressam bir kadınla ilişkisi olduğunu ve ona bir hediye aldığını öğrenir. Merve ismindeki bu kadın, Sevgi Katına Yolculuk olarak bilinen bir tarikatın üyesidir. Berna, evliliği döneminde ailece görüştükleri arkadaşı Muzaffer’in de bu tarikatla ilişkili olduğunu öğrenmenin şaşkınlığını henüz üzerinden atamamışken, daha büyük bir şok kendisini beklemektedir. Berna ve Muzaffer’in eski eşleri Timur’la Özge birliktedirler.
Annesini acile götürdüğü bir gece karşılaştığı, safra kesesi rahatsızlığı sebebiyle hastahaneye gelen Erkan Canpolat’ın karısı da bu tarikat sebebiyle intihar etmiş, adam bu intihardan karısının arkadaşı Merve’yi sorumlu tutmuştur. Tüm bunlar yetmezmiş gibi, Muzaffer polise gidip Andrew’u öldürdüğünü söyler. Acaba katil Muzaffer mi, Teoman mı yoksa başka birisi midir?
ARKA KAPAKTAN
“Bütün zamanların en mükemmel polisiye roman incelemesi olan Hoş Cinayetin yazarı Ernest Mandel, kadınların en başarılı olduğu edebi türün polisiye roman olduğunu söyler.
Esra Türkekul’un Kapalıçarşı Cinayeti bu savı kanıtlayan bir örnek… Yazarımızın dedektifi de bir kadın. On dört yıl süren bir evlilikten sonra boşanmış; üstelik bir de babası ölünce kendini yeme içmeye vermiş ve 80 kiloyu geçmiş, ancak ilaçlarla dengesini sürdürebilen, çok sık çişi gelen, ‘karanın da karası’ bir kadın.
Ama mizah duygusunu yine de yitirmemiş; hem kendisiyle hem çevresindekilerle tatlı tatlı dalgasını geçebiliyor.
Berna üstelik işsiz, ‘yağmazsa damlar’ diye ya çevirmenlik ya da turist rehberliği yapıyor. Yine bir gün rehberlik yaparken müşterisi, Kapalıçarşı’da ölü bulununca serüven başlıyor.
Esra Türkekul’un romanı; üzerine Dante sosu dökülmüş Floransa-Venedik-İstanbul turistik rehberi olan Dan Brown’ın Cehennem’inden sonra, bana çok sıcak bir havada rahmetli anacığımın yaptığına benzer soğuk bir ev limonatası içmişim etkisi yaptı.
Polisiye roman hem kaçış zevki hem de daha önemlisi keyif vermelidir. Kapalıçarşı Cinayeti’nden büyük keyif alacaksınız…
-Erol Üyepazarcı-
Yazar: Esra Türkekul
Sayfa Sayısı: 256
Baskı Yılı: 2013
Yayınevi: Esen Kitap
Tanıtım videosu: http://www.youtube.com/watch?v=mvvtviKJzdg