Kalbimdeki tek duygu bir gün uçmaktı. Bu yüzden tırmandım sarp dağlara. Ovalarda dolaştığım da oldu nehir kıyılarında serinlediğim de. Zirvede olmak da değildi amacım. Amacım özgür ve mutlu olmaktı.
Özgür ve mutlu. Ne beni özgür kılar, beni ne mutlu eder? Bir filmi hızla geriye sarmak gibi bir gün oturup baktım geçmişe. Geçmiş benim bugünüm, gelecek ise uçmakmış meğer.
Umut ile çıkılan her yol mutlu olmak demek insan için. Umut, mutlu olunan tek bir saat, tek bir an; unutulmayacak noktalar yaratmak hayatta.
Söylediklerim, günümüzde masal gibi değil mi? Masalları sever çocuklar, siz onları uydurmuş olsanız bile. Çocuklar büyüdü mü içimizde? Dönen bir otomatik kapı, süpermenin bu otomatik kapıda dönüşüyle ortaya çıkan bir benlik misali çocukluğumuz.
Çocuğum olmadan bunların da farkında değildim. Çocuk killi toprak gibiymiş. Siz ona su verip, evirip çevirdikçe şekil alırmış. Su vermeyi kesince kuruyup kalırmış. Bu su nedir? diye sorarsanız, sevgiyle, hayallere açılan kapıya halı sermekmiş. Halı ömür yettiğince mi olmalı yoksa o çocuk kapının boyuna erişinceye kadar mı? Çocuk kapıya erişmeye yakın halının ucundan kapının ardına geçip, oraya da bir sandalye atıp oturup bakmakmış ardından. Resim çerçevelerinde sizin görmek istediğiniz değil, onun çektiği fotograflara bakmakmış bu sanat.
Uçmak istiyorsan mavilikte, engin ve sakin olmalıymış insan. Tıpkı, yüzmek için su ile cebelleşmeyip, sırt üstü bırakmakmış kendini öylece. Tırmanıp, tırmanıp çıktığın dağlardan, uçurum sanıp geri adım attığın yardan, süzülüp uçmakmış.
Şimdi kalbimdeki duygu, bedenim oldu, kanatlarım duygu.
Dilek Alanlı Alibey