Milattan önceden beri, her bir nesil bir sonrakini eleştirir. Yaşlılar, gençleri yönetilemez, saygısız, ne istediğini bilmez kimseler olarak görür bazen ve bundan dolayı gelecekle ilgili endişelenir. Hepimizin ağzında bir cümle: “Şimdiki gençler çok farklı.” Hatta yaşı daha da düşürdük, “şimdiki çocuklar çok farklı” deyip duruyoruz. Evet çok farklılar çünkü istediğimiz gibi davranmıyorlar.
Bir yandan “Farklı bakış açılarını işimize dahil edelim, yeni fikirler farklı bakış açılarından gelir” diye çok beylik laflar ederken, diğer yandan farklılık bizi zorlar. Pantolon paçası bizimkinden kısa diye çok parlak bir genci “Bizim kültürümüze uymuyor” diyerek ötekileştirebiliyoruz. Bu, uydurma bir örnek değil, gözümün önünde yaşanmış bir olaydır. Gençler, bizim istediğimiz gibi davranmadıkları için onlara bir takım etiketler yapıştırıyoruz. Oysa gençlerin bizi dinlememek, hatta bu egomuzu incitse de, bizi umursamamak için çok geçerli sebepleri var.
Daha önceki nesiller, yalnızca kendi gelecekleri için endişelenirken, yaptıkları hatalar, bencillikler ve umursamazlıkar nedeniyle şimdiki nesiller, o farklı olmakla suçlanan gençler, sadece kendi gelecekleri için değil, tüm dünya için endişeleniyorlar.
Şimdi durum ve düşünün:
15-16 yaşınızdayken siz ne yapıyordunuz?
Ben, İstanbul’un en güzel semtlerinden, Boğaz’ın incilerinden Arnavutköy’de oturuyordum. Ortaköy’de İstanbul Yüzme İhtisas Kulübü’ne arkadaşlarımla antrenmana gidiyordum. Kar yağınca, yokuştan tepsilerle tüm mahalle gecelere kadar kayıyor, eğleniyorduk. Bir komşuda soba üzerinde kestane yiyip, ıslanmış pantalonlarımı kurutabiliyordum.
Peki ya o farklı gençler ne yapıyor?
16 yaşında bir kız çıkıyor; dünyanın her yerinde sadece ve sadece iklim krizine dikkat çekebilmek için yaşıtları ile okul grevi organize ediyor. Ve tüm dünya gençleri cumaları okula gitmeyip, yetişkinlerin aklını başına getirmeye çalışıyor. Yine aynı yaşlarda birçok genç, okullarına silahla giren 18-19 yaşında başka bir gencin, arkadaşlarını, öğretmenlerini öldürmesine tanık oluyor. Ya da onlarca çocuk, emanet edildikleri kurumda tacize uğruyorlar, hem de güvendikleri yetişkinler tarafından. Yetişkinlerin çıkardığı savaştan kaçarken kardeşini denize kurban veriyor ya da ebeveynelerini. İstenmediği bir ülkede yaşamaya çalışıyor, arka sokaklarda erken mafyacılık oynıuyor hatta belinde silah ile dolaşıyor. Ya da yüzünde maske, bir koalayı ateşlerden kurtarmaya çalışıyor. Liste uzadıkça uzuyor eminim sizin de eklemek istediğiniz şeyler var.
Şimdi neden yadırgıyoruz farklı olmalarını?
Siz olsaydınız siz de öyle olmaz mıydınız?
Yani isyankar, burnunun dikine giden, söz dinlemeyen ve farklı!
Gelin, şapkanızı önünüze koyun ve hatırlayın. Siz de zaten öyle değil miydiniz?
Şimdiki gençler, iyi ki de farklılar.
Ve biz yetişkinlerin, onları erkenden büyümeye zorladığımızın farkına varması gerekiyor artık. Onlara köstek değil, destek olmalıyız.
Harekete geçmeliyiz.
Ece Sueren Ok