Şirketlerin insan kaynakları yöneticilerine bir önerimiz var. “Bilimin Mum Işığında Teleskop” yapmaya ne dersiniz? Nereden çıktı demeyin yazıyı sonuna kadar okuyun.
Hepimiz az ya da çok belgesel seyretmekten hoşlanırız. Kimimiz denizlerin altındaki yaşamı merak eder. Yüzde 80’i suyla çevrili dünyamızda henüz çok azı keşfedilmiş suların altına yolculuklar her zaman bizleri hayret ve hayranlığa düşürmeye yeter. Kimimiz heybetli dağlara yapılan yolculuklarla ilgili belgeselleri seyretmeyi sever. Zira hiç zirveye çıkmamış olsak da o tepeden kuş bakışını hayal etmek bile bizleri bambaşka yerlere götürür. Kimilerimiz canlılarla ilgili belgeselleri seyretmeyi sever. Bilmediğimiz binlerce çeşit hayvanın vahşi doğadaki yaşantısı ve hayatta kalma mücadelesi aslında gündelik hayatımızda bizim de nesne değiştirmiş boyutları ile hep karşımızdadır. Kimilerimiz de uzayın derinlikleri ile ilgili belgeselleri seyretmekten hoşlanır. Bilinmeyen o diyarlar, insanoğlunda ilk çağlardan beri ilgi ve merak uyandırmıştır.
Lakin bahsi geçen tüm belgesel türleri bizim ülkemizin insanlarının hayatında dolaylı da olsa içinde iken gökyüzü nedense sanki bir adım uzağımızda kalmıştır. İlk çağlardan beri gerek avlanma, gerek göç etme gerekse ekim ve hasat gibi nedenlerle gökyüzü insanların hayatının en öncelikli doğa parçası olsa da teknolojik gelişmelerle beraber insanoğlu giderek gökyüzünü tanımadığı bir yaşama doğru yürümüştür. En azından bizim toplumumuzda bunun böyle olduğunu düşünüyorum. Kaldı ki ışık kirliliği gibi etkenlerle zaten çoğumuz gökyüzüne başımızı kaldırdığımızda pek de bir şey görememekteyiz artık. Gördüğümüz cisimleri tanıyamadığımızda da bazen UFO olarak adlandırmaktan öte de geçemediğimiz aşikar.
Aşağıdaki insanlar be yapıyor?
Nesiller önce değil anneannelerimiz dahi bulutların şekillerine bakıp yağmur geleceğini tahmin edebiliyor iken bizim gökyüzü bilgimiz Büyük Ayı, Küçük Ayı takım yıldızı gibi şekillerden ibaret olmaya başlamıştır.
Bizde durumlar böyle iken aşağıdaki fotoğraftaki insanlar acaba ne yapıyor?
“2011 Ekim ayında ESO”nun (Avrupa Uzay Ajansı) merkezinde halk günü vardı. Çocuklar anne ve babaları ile Almanya Münih’te bulunan ESO Merkezine akın ettiler. Yaklaşık 3 bin 100 kişinin nbso katıldığı etkinliklerin en önemlisi ise ESO”nun yapımına başladığı Avrupa Çok Büyük Teleskobunun E-ELT’in (European Extremely Large Telescope) ne denli büyük olacağının gösterilmesiydi. 1.4 metre genişliğindeki altıgen aynalar yerine kartonlar kesilmişti. Gelen katılımcılar bu 7 yüz 98 kartonu ESO”nun bahçesinde tıpkı teleskopta olacak şekilde yerleştirdiler ve ELT”nin nasıl bir büyüklüğe sahip olduğunu gördüler. 39.3 m çapındaki teleskop yaklaşık 1000 metre kare yer kaplıyordu.”
Bu insanlar uzaya meraklı ve belki de onu hala hayatının parçası olarak gören insanlardı…
Mum ışığında teleskop
Bu yazıyı bu anlamda kişisel bir gelişim ve gökyüzünün farkındalığını yaratabilmek adına, kurumların İnsan Kaynakları Yöneticilerine ithafen yazmak istedim. Zira bir insanın kendini ve doğayı tanıyıp korumasının başlangıç adımının evreni tanımakla başlayacağına inanıyorum.
Bu bağlamda DenizBank eğitim kurumu Deniz Akademi ile Haziran 2011 tarihinde güzel bir atölye çalışması gerçekleştirmiştik.
DenizBank’ta çalışan babalar o online casino gün çocukları ile gökyüzüne yelken açmıştı. Astronomi ile ilgili sunumlar gerçekleştirmiş, teleskopların parçalarını tanıtmıştık. Babalar çocukları ve eşleri ile beraber teleskopların montajını tamamlamış, süslemiş ve güneş gözlemi ile etkinliğimizi noktalamıştık.
Bu atölye çalışmasında yapılan 2 teleskop 22 Ocak tarihinde Ankara’da ilki düzenlenecek olan Fen ve Teknoloji Öğretmenleri 1. Paylaşım Toplantısında Anadolu’dan iki devlet okuluna hediye edilecektir.
DenizBank çalışanları aslında o gün sadece astronomi/teleskop yapımı adına eğitim almamış, yıllarca kullanılacak, minicik yüreklerin ufkunu açacak delikli boruları dikmek için emek sarf etmişlerdi. Belki dikili bir ağaçları yoktu, ama o dikili ağaçları koruyacak nesillerin yetişmesi için evreni ve kendini tanıyan, seven nesillerin gelişimine katkıda bulunacak evrenin kapılarını açan anahtarı dikmişlerdi o gün.
Bu atölye çalışmalarımızın devamını getirmek dileğindeyiz. Zira bu çalışma ile;
Bir zanaatkar edası ve sabırla CAM’a şekil vermeyi öğreneceğiz.
Çocukluğumuzda geride bıraktığımız sorgulayan, meraklı ve keşfedici ruhu gün yüzüne çıkaracağız.
Her gün baktığımız ama bilmediğimiz, tanımadığımız gökyüzünü farkına varacağız, baktığımızı görmeyi öğrenip kendimizi keşif yolculuğuna çıkacağız.
İçinde bulunduğumuz evrene, dünyaya, olaylara, sorunlara, yaşama farklı bir perspektiften bakmaya başlayacağız.
Yepyeni bir evrenin kapılarını aralayan anahtarı yapmayı öğreneceğiz.
O gün bir belgeseli canlandırıp ‘Bilimin Mum Işığında Teleskop’ yapacağız.
Benzer bir atölye çalışmasının kurumunuzda gerçekleşmesini dilerseniz projemizin resmi sitesi http://ilkteleskobum.org veya nurcanortugen@gmail.com adresinden bizlerle iletişime geçebilirsiniz.
Ülkemiz bir kısım alanlarda gelişme gösterirken, her bir birey kendi elinden geldiğince bir şeyler üretmeye çabalarken çoğumuzun geçmişteki ama çocuklarımızın hala bugün ki uzaya gitme hayallerini gerçek yapmak adına atacak çok adımımız var. Bu sebeple ülkemiz çocuklarının aydınlık geleceği için dikilen her bir teleskopun Ay’a gidecek yolda önemli bir adım olduğunu düşünüyor ve konu ile ilgili tüm şirket söz sahiplerini bir adım atmaya davet ediyorum.
**Kaynak: Prof. Dr. Ethem Derman