Anormal Doktor Erkan Sarıyıldız – III. Bölüm
Gazeteci Sevilay Acar’ın Dr. Erkan Sarıyıldız ile yaptığı röportajın ikinci bölümünü okuyacaksınız.
Röportajın ilk bölümü ve ikinci bölümünü okumak için linklere tıklayabilirsiniz.
“Yüzleşme cesaret ister. Cesur insanların yaptığı şey, kendini ilmek ilmek dokumak… “
Tekrar yaşıyorsun ve tekrar yaşadığını görüyorsun. Değiştirmen gereken bir şey olduğunu da biliyorsun fakat alacağın dersin ne olduğunu bilmiyorsun. Böyle bir durumda ne yapmak gerekiyor?
Orada biraz duyguların arkasına geçmek lazım. Zaten sorumluluğu kendin aldığında farklı bakmaya başlıyorsun. Dışarıdakinden suçu çekip, aslında suçlu olmadığını yaşananların bir deneyim olduğunu anladığında yani ipi kendine aldığında; “bir dakika ben şu anda konumumu yaşamımı beğenmiyorum. Sürekli böyle şeyler yaşıyorum. Hayatıma sürekli böyle kişileri sokuyorum. Neden başımı böyle işlerin içine sokuyorum? “ diye soruyorsun. İşte o zaman ipucun ne biliyor musun? Hislerin… “Ne hissediyorsun? Bu kişi sana ne hissettiriyor? Bu olaydan ne hissediyorsun?” Hislerini tanıman ipucun. Tüm ipuçları hislerde toplanıyor ve dibine girdiğinde de gerçeği buluyorsun. Çünkü aslında oradaki ipucu, ipin ucu histe toplanıyor. Dibine girdiğinde de gerçeği bulursun.
Mesela kendinize şunu sorabilirsiniz;
-Nasıl hissediyorsun? Kötü hissediyorum.
-Niye kötü hissediyorsun? Çünkü o bana değer vermiyor.
-Bunu gördüğünde ne hissediyorsun? Değersiz hissediyorum.
İşte sorular ve cevaplar seni çözüme götürüyor. Bu soruların cevabı böyle olduğunda şunu anlıyoruz, aslında çalıştığın şey: değer.
Değerli olduğunu anladığın anda, kendi değerinin farkına varıp, kendini yücelttiğinde o deneyime artık dönmeyeceksin. Onlarca, yüzlerce kişiyle çalışmış bir insan olarak söyleyeyim; o deneyimi kırdığında artık farklı insanlar ve farklı olaylar giriyor hayatına.
Bu oluyor değil mi? Değerinin farkına varıp, bunun üzerine çalıştığında değişim başlıyor…
Kesinlikle, değişim böyle oluyor zaten. Birçok hikâye daha devam ediyor bitmiyor tabi ki. Bak bir danışanım gelmişti, bir daha gelmedi ama…
“Erkan bey her şey beni buluyor” dedi. Otobüste sıraya giriyorum önüme biri geçiyor. Banka kuyruğuna giriyorum, ittiriyorlar benim yerimi alıyorlar. Çok kızıyorum, her dakika kavga ediyorum.
Neden bunu yarattırıyorsun? diye sorduğumda ; “ben yarattırmıyorum” dedi. “Onlar kötü insanlar, toplum yarattırıyor. Toplum dejenere” dedi. Bak dedim; böyle bakarsan çözemezsin çünkü sebebi sensin. Bunu dediğim anda kaçtı. Çünkü orada yüzleşmesi gereken bir şey vardı. Onu yarattıranın kendin olduğunu bilmek, her zaman konforlu bir şey değildir. Çünkü biz dışarı atıp, kendimizi iyi hissetmek istiyoruz. İnsan hep iyi hissetmek ve beslenmek için burada.
Bu nedenle daha fazla televizyon izliyor, daha fazla sanal dünyanın içinde oluyoruz…
Başkalarının hikâyelerini merak ediyor, dedikodu yapıyoruz. Kendi hikâyemizin içindeki hikayelere adapte olup yardımcı olmak yerine gidip onun hikayesinin içinde yaşayarak, kendi yapamadıklarını başkasına yaptırarak yaşamayı seçiyoruz. Oysa kendisi ile yüzleşse, ne hayatlar var.
Görmüyor musun insanları; başkalarının hayatlarına girip; “acaba ne olmuş, ne yapmış” diye merak edenleri… Hal bu ki kendi içinde olanı çözmek için, başkasının eylemlerinden bir şey almaya çalışıyor. Bu nedenle bu kadar inanılmaz yorumlar yapıyorlar. Sen nasıl yaşıyorsun, kendine bak “dediğinde insanların hoşuna gitmiyor. Yüzleşme bir cesaret ister. Bu yüzen bizim çalışmalarımıza insanlar cesaretle giremiyorlar. Cesur insanların yaptığı şey aslında bizim yaptığımız. Kendini ilmek ilmek dokuyorsun. Kendini oradaki saçmalıklardan soyutlayarak yaşıyorsun, güzel olan tarafı bu. Birlikte çalıştığım insanların hayatlarına bakıyorum, gerçekten de inanılmaz değişiyor, acayip bir durum.
Çünkü orada olan şey şu: İnsanlar yarattıkları illüzyon, yarattıkları saçma örgülerin hizmet etmediklerinin farkında oluyorlar. Örgüden çıktığında yaşam kolaylaşıyor. Dünya aslında eğlenmek için gelinen bir yer. Kim eğleniyor? Hiçbirimiz…
Mesela Sevilay’ın kafasında onlarca soru var diyelim. Geleceğim nasıl olacak, daha iyi olması için neler yapabilirim? Vb… Böyle bir durumda ben sana; “dur bakalım bunun arkası belki daha güzel bir şey olacak. “ demek olur. Güzelden kastım bu durum ilk başta Sevilay’ın belki çok hoşuna gitmeyecek ama gerçeği için düzeltici bir şey olacak.
“Bu Benim yüküm, benim hayatım. Çünkü Allah sana bu sorumluluğu vermiş. “ diyerek sorumluluklarımızı alabilmeliyiz.
Zihinlerimiz bizi dün bugün yarına odaklamıştır. Asıl olanın anda olduğunu o yüzden hep sıfır noktasına gelip hiçbir şey olmadığını görüyorsun. Sen şu anda endişelerini atmak istiyor musun? Dön ana hiçbir şeyin kalmadığını göreceksin. Yaşam an plakalarının üst üste olduğu bir süreç. Plaka plaka anlar var sadece. Biz anlarda yürüyünce zaman geçiyor zannediyoruz, zaman aynı yerde aslında. Bu görüşü algıladığında o zamanda gördüğün şey; “yaşam çok güzel” olacak.
“Söz yaratmaz, his yaratır.”
Kişisel gelişim kitapları hakkında ve günlük olumlamalar hakkında ne düşünüyorsunuz?
Aslında olumlamalar yanlış anlaşılmış bir konu. İnsanlar zannediyor ki, sabah kalkacağım; “ben güzelim, ben harikayım, ben yakışıklıyım ben iyi para kazanıyorum, ben zenginim “ diyecek ve her şey bitecek. Benim için önemli olan o hisse girebiliyor musun? Söz yaratmaz, his yaratır.
Bunu yapmak istiyorsan, sabah ve gece yatmadan önce kendine hatırlatmalar yap ve hissini oraya çek. Tüm çalışmalarımda ‘merkezi bulma’ diye bir çalışma yaparım. Anormal kitapta da anlattım bunu. Benim merkez kararlarım vardır. Tüy Gibi Hafif adlı kitabımda, Akşam ve sabah okunması için yazdıklarım, merkez kararlarımdır; ben böyle bir insan olmayı seçiyorum” kararlarıdır. Her gün orada bir seçim yapıyoruz. Her gün o seçimi yapıp, her gün o insan olmayı seçtiğinde ve öyle hissettiğinde oluşuyor.
Olumlama yapıp, olmayınca hayal kırıklığı yaşayan insanlar var…
Aslında doğru yapıyorlar ama eksik yapıyorlar. Birçok kişinin böyle post-itleri vardır, bilgisayarın kenarına yapıştırırlar; “ben muhteşemim, ben harikayım, ben sağlıklıyım” Ee peki muhteşem olduğunu hissediyor musun? Kendinin muhteşem olduğunun farkına varıyor musun? Söyledim ya sadece okumakla, söylemekle olmaz yok öyle bir şey. Hisse geçişle realite yaratılır.
“Ben, neden dünyada olduğumu anlamak için çok uğraşmış bir varlığım. “
Siz hiç endişelenip acı çekmiyor musunuz?
İnsan deneyimindeysem zaman zaman insanlaşırsın. Çünkü deneyimin içindesin şu anda. Bunun içindeyken deneyim çeker. Deneyim çok kanlı canlıdır. Acıtır, zorlar, sıkıntı çekersin. Ne yapıyorum biliyor musun? Acı çeksem de, endişe yaşasam da nereye döneceğimi çok iyi biliyorum. Döneceğim noktayı çok iyi bilip kendimi oraya tekrar çekiyorum, üstelik çok kısa bir sürede. Belki on gün sürecek bir şeyi yarım dakikada çözebiliyorum. Arkadaşlarım bir şeye sıkıldığımda; “ nasıl olsa üç dakikada meditasyon yapar bitirirsin” derler: Döneceğim yer artık çok tanıdık bir yer. Ben, olmak istediğim alanı çok iyi biliyorum ve orada olmayı seçiyorum. Uzaklaşmamak mümkün değil, insan üstü bir varlık değilim ki, sadece bir insanım. Neden olduğumu anlamak için çok uğraşmış bir varlığım.
Mutsuzluk frekansına girdiğimiz zaman direnmeli miyiz onu aşmak için kabullenmeli miyiz?
Neyi seçersen onu yapacaksın. Bir duyguyu yok saymak saçmalıktır. Duygunun içinden geçersin ama orada ne kadar kalacağını sen belirlersin. Duyguyu yok sayamazsın, duyguda rezistans gösteremezsin. Var dır o duygu oluşmuştur. Oluşturmama şansın var, hüzne girmeme şansın vardır ama girmişsin, girmeyebilirdin. Olay olur bir yol ayrımı çıkar, hüzün var aynen devamdır. O seçimi kaçırmışsın hüzne girmişsin. Bundan sonra oluşturmuşsan yaşamak zorundasın. Ama orada ne kadar kalacağını sen belirlersin. İlk başta girmeme şansın her zaman vardır. Bir nefeslik andır o.