—Kendinizi sevin!
—Ya sevilecek bir yanımız yoksa?
—O zaman kendinizi sevilecek bir insan haline getirin.
—Nasıl?
—Eksikliklerinizle yüzleşin, kendinizi eleştirirken acımasız olun.
—Sonra?
—Sonra eksikliklerinizi yavaş ama kalıcı bir şekilde kapatmaya başlayın.
—Bu o kadar kolay mı?
—Değil ama başlamak bile işin yarısını tamamlamak demek ve hayatınızda yaratacağı fark gözle görülür olacak. Şimdi, cesaretiniz varsa, başlayın. Yoksa kendi kendinizi mahkûm ettiğiniz mutsuzluk için başkalarını suçlamaya devam edin. Ama bunun hiçbir şeyi değiştirmeyeceğini de bilin.
—Kendi kendimi mahkûm ettiğim mutsuzluk mu? Ben miyim kendimi mutsuz eden yani? Ne saçma şey!
—Saçma değil, bu böyle. Bunu baştan ve toptan inkâr etmek yerine “Mutsuzluğumda benim payım ne?” diye kendinize sormaya başlasanız iyi edersiniz.
—Hatasız bir insanım demiyorum, elbette bir sürü kötü huyum var ama kimse mükemmel değil ki zaten!
—Evet, çok haklısınız, kimse mükemmel değil ama bazılarımız tüm kusurlarına rağmen mutlu. Nasıl ve neden mutlu olabildiklerini hiç düşündünüz mü?
—Bambaşka şartlar altında dünyaya geliyorlar, doğuştan şanslı onlar.
—Belli ki ya hiç hayata şanssız başlayıp eşsiz başarılar kazanmış, mutlu olmuş insanların öykülerini duymadınız ya da duymazlıktan geldiniz. Ya da en kötüsü “Ben bu kadarını yapamam, bu kadar başarılı ve mutlu olamam, onlar özel insanlar sonuçta” dediniz ve kendinizin özel olmadığına karar verdiniz.
—Ama ben… Ben gerçekten de o kadar özel bir insan değilim, öyle özel yeteneklerim filan yok.
—Belki vardır ama siz onların varlığına inanmadığınız için size kendilerini bir türlü gösteremiyorlardır. Belki de gerçekten yoktur, bunun pek bir önemi yok. Asıl önemli olan şey mutlu olabilmek, bunun da ilk adımı kendinizi keşfetmek, anlamak ve geliştirmek. Hayatınızın sorumluluğunun size ait olduğunu kabullenmek, mutluluğun ya da mutsuzluğun sizin ellerinizde ama her şeyden önce zihninizde olduğunu daima hatırlayın lütfen.
—Biraz kafam karıştı, bazı fikirleriniz bana çok yabancı ama yine de bu söylediklerinizi düşüneceğim, içimden bir ses haklı olabileceğinizi söylüyor.
—İçinizdeki sese daha çok kulak vermenizi temenni ederim.
—Tamam, artık gidiyorum. Hoşça kalın.