Suskun Tanrı

Duyan biri var mı?

Şimdi ellerin yoksa, ben nasıl tarifini yapacağım isyanımın

Gözyaşlarını içtim gecelerce ruhumun

Uykular bölük pörçük bak bu zindanda

Dedim sana, hikayemiz hep yarım kalır

 

Anladım hayatı ikimize bölünce  

Kaderse adı bu oyunun

Kim kazanan, kim kaybeden?

En büyük teslim oluşları koynuna saklayan o değil

Oyuncaksam ellerinde

Kendimi unutmayı yeğleyeceğim

 

Yine de korkarım, ya unutursam bu delilikte adını

Kendimi kandırmayı ustalıkla kıvırdığım bir huzursuzluk

Akşamı boğuyorum kirli ellerimle

Sorar zaman sana sorularımı

Yokluğumdan kalma bir sızı gibi

 

Tanrı izin verirse

Umudu hiç ettiğim göğsümün penceresine bir mum bırakırım

Senin bana, benimse sana

Dudaklarımda tekrarı bol kader çıkmazı

Varlığın ve yokluğun tek bilinmeyenli bir denklem aklımda

Sabit terimi ayrılığın, vedayla eş değer

 

Tanrı sordu bu kez

Hangi acı sahibini tanır?

Can suyunu eksik ettiğin gölgemin canı yanıyor

Mühürledim içime gizini yaşam savaşının 

Hani ellerin? 

Ellerin özlemini çekmiyor ellerimin 

Sabah doğmaktan nefret duyuyor gecemin üstüne 

Unutmak, icadı zor beklenti hali boğazıma takılı kalan

Kirpikleri ıslak çocukluğumun kalbi alev alıyor

Bittiyse hikâye dönemem en başa 

Doğrusu hiç bilinmez ve

Tanrı suskun

Çare ise hangi boşlukta savruluyor? 

Ece Dihemsiz

 

Önceki İçerikAraf
Sonraki İçerikmış gibi-OYNA-mış gibi