Değişim Ne Zaman?

Gündelik hayatımıza yerleşmiş bir kelime “değişim.” Kendimizi şöyle bir yoklayacak olursak bu kelimeyi ne kadar sık kullandığımızı hemen fark ederiz. Her türlü yeni durumu “değişim”le açıklar olduk. En basitinden, eski bir arkadaşımızı gördüğümüzde kısa bir sohbetin ardından “hiç değişmemişsin” ya da “çok değişmişsin” deyiveririz. Her iki yorumun da fiziksel mi, yoksa içsel bir değişime mi tekabül ettiği, ancak sohbetin ilerleyen bölümlerinde açıklık kazanır. Yine gündelik dilde en sık kullandığımız sözdür “dünya değişiyor”. Günlük sohbetlerimizin ayrılmaz bir parçasıdır, teknolojinin ne kadar hızlı değiştiği…

Tek tek bireyler olarak kişisel hayatlarımızda da farklı değişimler yaşıyoruz.

Çok bilinen sözü tekrar edecek olursak “değişmeyen tek şey değişimin kendisi.”

Bu yazıyı kişisel değişim serüvenini başlatmak üzerine sürdürecek olursak, peki, değişimin bir zamanı var mı? Değişimi belirleyen ne? Çok uzağa gitmeden kendi hayatımıza baktığımızda, farkındalığımız ve bu farkındalığa denk düşen “ihtiyaçlarımızın”, “belirleyen” olduğunu söyleyebiliriz. Öte yandan değiştirmek istediğimiz her ne olursa olsun eğer harekete geçmiyorsak, hayatımızda değişimi de sağlayamıyoruz. Bugün olduğumuz yerde olmamızı geçmişteki seçimlerimize borçluysak, olmayı düşlediğimiz yerde olmayı da bugünkü seçimlerimiz sağlayacaktır. Bu seçimi yapacak olan da bizden başkası değil…

Değişimi başlatmak için nelere ihtiyacımız var?

Harekete geçme ve öğrenmeye,
Süreç içinde hızı artırmaya,
Enerjiye ve bu enerjiyi sürekli beslemeye,
İçimizdeki sabotajcıyı susturmaya,
Vazgeçmemeye,
Değişime inanmaya.(1)

Zaman içinde kişinin kendisi için başlatmış olduğu değişim sürecinden çevresi de olumlu etkilenmeye başlıyor. Bu durum, kendi kişisel değişim sürecimde de böyle oldu. Kendim için harekete geçmek, potansiyelimi ortaya çıkaracak hedefime doğru yolculuğa çıkmak, beni çok mutlu etti. Bu sürecin birçok kazanımından sadece birkaç tanesini sıralayacak olursam, uzun zamandır okumadığım kadar okumaya, arkasından da yazmaya başladım. Bir yandan da Kişisel Gelişim Uzmanı değerli öğretmenim Yasemin Sungur’dan aldığım “koçluk” eğitimiyle kendime yeni bir kanal açıyorum.

Kesintisiz öğrenme süreci ve kendime odaklandığım zamanlar, kendimi fark etmek ve bu farkındalıkla kendime ve çevreme bakıyor olmam ilişkilerimin kalitesini, akışını değiştirdi.

Değişim yolculuğumun hayatımda yarattığı olumlu ortam en başta ailemi, giderek daha geniş çevremi olumlu etkilemeye başladı. Bu gözle görülür değişim, yakın çevrem tarafından ifade edildiğinde ise yola çıkmanın keyfine, yolun kendisinden alınan keyif de eklendi.

Öyleyse, kendi hayatımız için hayal ettiğimiz değişimi gerçekleştirmek için harekete geçmeliyiz.

Ünlü filozof imparator Marcus Aurelius’a kulak verelim: “O halde daha fazla zaman kaybetmemeli, hedefe doğu gitmeli. Kendine biraz önem veriyorsan boş şeyleri bir köşeye bırakıp kendi kendinin yardımına koş.”

“Değişiklik kokmak mı? Değişiklik olmazsa ne olur? Evrene değişimden daha çok uyan bir şey yoktur. Eğer odun değişmezse banyo yapmazsın. Besinler pişmezse yemek yiyemezsin,. Değişim olmazsa yararlı bir şey yapamazsın. O halde kendimin değişiminin de evrene yararlı olduğunu unutmamalıyım.” (2)

Yolculuktan keyif ala ala, yola devam ediyorum. Dileğim, kendi kendimizin yardımına koşmakta hep erken davranalım…

 

Kaynaklar:
“Koaktif Koçluk”, L.Whitwort, K.Kimsey, H.H.Kimsey, P.Sandal, MediaCat Yay.
“Kendime Düşünceler”, Marcus Aurelius, Alfa Yay.

Seher Özen Karadeniz

Önceki İçerikMevlana Bu Sözleri Söylemiş Olabilir mi?
Sonraki İçerikÖğrenci Koçluğu Çalışmalarında Anne ve Babanın Etkisi ve İhtiyaçları
Seher Özen Karadeniz
İletişimci /Eğitmen. Okur, yazarım. Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım bölümünde lisans, Gazetecilik bölümünde de yüksek lisans eğitimi aldım. İstanbul’da gazeteci olarak başladığım çalışma hayatımı, halkla ilişkiler sektöründe medya ilişkileri yöneticisi olarak sürdürdüm. Yavaş kent olduğunu düşünerek 2007 yılında Antalya’ya yerleştim. Büyükşehir Belediyesi’nin Tarih Vakfı’nın danışmanlığında sürdürdüğü Kent Müzesi Projesi’nde görev aldım. Proje vesilesiyle hem kenti, hem de insanın geçmişle olan ilişkisini nereden kurması gerektiğini öğrendim. Belleğin kıymetini, tarihin sadece kahramanların hayatı üzerinden yazılamayacağını/yazılmaması gerektiğini kavradım. Bu kavrayışla kentimle ilgili fullantalya ve businessantalya kent bloglarında röportaj yapıp kent yazıları yazıyorum. Akdeniz Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde iki yıl süreyle ‘Kurum Kimliği’ ve ‘Medya Planlama’, yaygın eğitim merkezlerinde ‘İletişim’ dersleri verdim. Halen kent içindeki en büyük yeşil alanı olan Zeytinpark’ta ‘Doğada İletişim, Doğayla İletişim’ başlılığıyla iletişim eğitimleri veriyorum. www.martidergisi.com’da 2012 yılından beri kitap yazıları, insan hikayeleri, kent yazıları, zaman zaman da gezi yazıları yazıyorum. Yaşam boyu öğrenme tam bana göre deyip AÖF Sosyal Hizmetler bölümünü bitirdim. Halen Sosyoloji bölümü 4. sınıf öğrencisi olarak öğrenim hayatımı sürdürüyorum. Evliyim ve 13 yaşında bir oğlum var.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz