Geçen Cuma sinemalara gelen The Monument Men bir İkinci Dünya Savaşı Filmi. Yönetmen koltuğunda George Clooney var. Ayrıca Clooney geniş yıldız oyuncu kadrosunun da içinde. Ona Cate Blanchett, Matt Damon, Bill Murray, John Goodman, Bob Balaban, Jean Dujardin, Hugh Bonneville gibi büyük oyuncular eşlik ediyor.
The Monument Men, George Clooney’nin yönettiği beşinci film. Tehlikeli Aklın İtirafları, Zirveye Giden Yol ve İyi Geceler, İyi şanslar seyirci tarafından beğenilen filmleriydi. Özellikle İyi Geceler, İyi Şanslar çıktığı sene altı dalda Oscar’a aday gösterilmiş ve senenin en çok öne çıkan filmlerinden biri olmuştu. Clooney’nin diğer Leatherheads’i daha izleme şansım olmadı. Fakat internette baktığım kadarıyla aldığı puanlar ve yorumlar pek iç açıcı değil. Son filmi The Monument Men ise bugünkü yazımın konusu.
The Monument Men, seçilmiş bir grubun İkinci Dünya Savaşı’nın sonlarına doğru Avrupa’daki sanat eserlerini Nazilerin elinden kurtarmasını anlatıyor. İkinci Dünya Savaşı sırasında birçok sanat eseri ya yok olmuş ya da Hitler’in kendi adına kurmak istediği müzede sergilenmek için el konulmuş. Savaşın sonlarına doğru Frank Jones (George Clooney) bu eserleri kurtarmak için Roosevelt tarafından görevlendirilir. Kendisi gibi sanatçılardan oluşan yaşlı bir ekip kurar ve onlarla beraber Avrupa’ya gider. Onlar gittiğinde Avrupa’da savaş bitmek üzeredir. Almanlar her gün daha çok kayıp vererek geri çekilmektedir. Ekip ikişerli gruplar halinde etrafa dağılır ve bulabildikleri sanat eserlerini toplamaya çalışır. Ama işleri zordur, çünkü tahmin edebileceğiniz gibi savaşta insanlar ölürken sanat eserlerinin peşinden gitmek pek hoş karşılanmıyor. Hala sona ermemiş Nazi tehdidini saymıyorum bile…
Filmin senaryosu gerçek olaylara dayanıyor. Fakat kulağa ilginç gelen bu özellik ne yazık ki filmi kurtarmaya yetmiyor. Ne yazık ki oldukça sıkıcı ve seyirciye hiçbir şekilde ulaşmayı başaramayan bir filmle karşı karşıyayız. Senaryonun çok dağınık olduğunu söylersek yanlış yapmayız sanırım. Filmde çok fazla karakter var ve her biri ünlü oyuncular tarafından oynanmasına rağmen çok yüzeyseller. Arada sırada güldürebiliyorlar, ama kesinlikle sizi duygulandıramıyorlar. Yönetmen ekiple duygusal bağ kurabileceğimiz sahneleri hızlıca geçerek bizi hızlıca maceranın içine atmak istemiş. Sahneler tek başlarına ele alındığında iyi yazılmış, ama bütüne bakıldığında birbirlerine ve hikayenin bütününe hiçbir şey katmıyorlar. Eğer bir sahneyi çıkardıktan sonra hikaye bir şey kaybetmiyorsa o sahneye ihtiyaç yok demektir. Ne yazık ki komik olsalar bile bu filmde bu tür sahnelerden bolca var. Gördüğümüz olaylar gerçekten bu insanların başlarından geçmiş olabilir. Bunları teker teker dinlediğinizde kulağa güzel de gelebilir. Ama bu sinema perdesinde güzel duracağı anlamına gelmiyor.
Filmin fragmanından ve afişlerinden beklediğinizin aksine karşımızda aksiyondan uzak bir film var. Ne yazık ki film el attığı diğer alanlarda da başarılı olamıyor. Yukarıda da yazdığım gibi film bittiğinde ne yeterince gülmüş ne de ağlamış ne de heyecanlanmış oluyorsunuz. Karakterlerin amacı sanat eserlerini toplamak olarak belirtilse de film bitip amaçlarına ulaştıklarında tatmin olmuyorsunuz. Eksikliklerini say say bitmez… Özetle kötü yapılmış bir filmle karşı karşıyayız. Eğer hafta sonu boşa harcayacak vaktiniz ve paranız varsa gidin derim. Aksi halde uzak durun.