Kitabın son bölümünü de okuduğuma göre şimdi yazmaya başlayabilirim.
Yazmak için kendime koyduğum engellerin, iflah olmaz bir mükemmeliyetçi olmamdan kaynaklandığını bugün adım gibi biliyorum.
Elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışmanın, hatta daha iyisini yapmak için daha çok çalışmanın, daha çok okumanın ve daha çok yazmanın gerekliliğine olan inancımın mükemmeliyetçilik maskesi altına saklanmasıyla yüzleşiyorum.
Ertelemelerime, zaman kaybetmeme, yavaşlamama sebep olan, aslında tam olarak, “Mükemmel yaşar, mükemmel görünür ve mükemmel davranırsam, suçlama, yargılama ve utancın acısından olabildiğince korunurum” düşüncesiyle sarılıp sarmalandığım koruma kalkanım, özünde hem onaylanma hem de kabul görme ihtiyacım, yıllardır bana rağmen ve bana karşı büyüyüp güçleniyormuş.
Bir Mükemmeliyetçi Nasıl Yetişir?
Ben de pek çok mükemmeliyetçi gibi, başarı ve performans odaklı yetiştirildim.
Tıpkı bir savaşçı gibi çok küçük yaşlardan itibaren bitmek bilmeyen ödüller ve cezalar çarkını keşfedip, üzerimize düşeni ya yaratacağı sonuçlardan kaçınmak için ya da karşılığında bir şey elde etmek için yaptık; alkış, bir oyuncak, yeni giysiler, daha büyük bir ev, deniz tatili ya da yeni bir araba. Büyüdükçe başarılarımıza karşı aldığımız ödüller artarken, özyeterlilik ve özdeğerliliğimizde farkına varmadığımız kayıplar yaşandı.
Bunu geçmişi suçlamak için değil, kabullendiğim için söylüyorum ve ne mutlu ki bunu fark etme şansını yakaladım. Notlar, tavırlar, ilişkiler, dış görünüm, variyet, bir topluluğa dahil olma vb. pek çok konuda mükemmel bir formül vardı ve buradaki rolümü en iyi şekilde oynamak için çabaladım. (Ve belki de hala çabalıyorum!) Birilerini memnun etmek, iyi performans göstermek ve mükemmel olmak için körü körüne bir adanmışlık bu.
Pek çoğumuz, hayata karşı sahici kalabilme mücadelemizde şu gibi öncelikleri benimseriz:
- İnsanları huzursuz etme ama dürüst ol,
- Kimseyi hayal kırıklığına uğratma veya duygularını incitme ama aklındakini söyle,
- Bilgili ve eğitimli görün, ama çok bilmiş değil,
- Rağbet görmeyen veya tartışmalı hiçbir şey söyleme ama kalabalıkta fikrini paylaşma cesareti göster
Hatta sahicilik ve utanç araştırmalarında, düşündüğünü söylemenin kadınlar için bir utanç tetikleyicisi olduğu görülmüştür. (*)
Ne yazık ki başkalarının ne düşündüğünü daha çok önemsememizdeki mesele, sahiciliğin her zaman güvenli seçenek olmamasıdır. Yani bazen sevilmek yerine gerçek olmayı seçmek, güvenli alanın dışına çıkmak, rağbet görmeyecek bir fikrinizi beyan etmek, yeni bir yöntemi ya da henüz ustalaşmadığınız bir performansı sergilemek, duygusal saldırıya uğramanıza ya da eleştirilmenize sebep olabilir. (*)
Sahici ve gözü pek olmaya çalışırken, mükemmeliyetçiliğe meydan okurken, eleştiriler doğru olmasa bile, incitebileceğini kabullenmek önemlidir. Utancı kabullenmek ve kendimize şefkatli olmak önemlidir.
Bu hayattaki tek sağlıklı çaba, kendine yöneliktir, başkaları ne düşünür diye değil, ben nasıl gelişebilirim sorusuna, sahici cevaplarla, özgün bir amaç ve bu amaca giden yollar bulmaktır.
Hikayemize sahip çıkmak ve bu süreçte kendimizi sevmek üzere…
(*) Dr. Brene Brown, Mükemmel Olmamanın Hediyeleri
Gülçin Gürses Eroğlu