Kelimelerin sihirli dünyaları vardır…
Kelimelerin hayatı, destansı öykülerdir…
Kelimeler, tarih hocalarıdır…
Logos gibi…
Antik dönem düşünüşünün en zengin kavramlarından biridir logos.
Bir araya getirme, toplama, birlik; ölçü, ölçme; bir teoriyi dile getirme, savunma; yasa, ilke; tartışma; akıl, akıl yürütme; edebi söz, lirik söz; tanrısal söyleyiş” gibi çok zengin bir anlam genişliğine sahiptir…
Sonraları giderek fakirleşti biraz… Söz ve akıl karşılığına sıkışıp kaldı…
Homeros’tan Yuhanna İncili’ne, oradan da Faust’a uzanan anlam arayışında hep logos vardır…
Mitolojinin bize armağanıdır logos…
Kendimize karşı hem bir yargılama, hem bir yüzleşme, hem de bir arınmadır.
Hesiodos’a göre logos, kavga tanrıçası Eris’ten doğmuştu.
“bu şirret kavga tanrıçası eris de
birçok tanrı doğurdu sonradan
çekişmeleri, didişmeleri, yalanları kışkırtan,
neikos, logos, amphillogia”
Logos’a çekişme, didişme, yalan içeriği katan Eris, mitolojinin belalı tanrıçalarındandır. Nyks’ten yani gece’den doğmuştur. Nyks, gecedir. Gecenin özelliği karanlık olmasıdır. Karanlık ise, aydınlığı doğuracak olandır…
Nyks, kimseye ihtiyaç duymadan tek başına doğurabilen bir tanrıçadır.
Cefa çektiren Ponos, belleği uyuşturan Lethe, açlığın kaynağı Limos, gözyaşı döktüren Algos, düzenleri bozduran Dysnomie, yıkımlara yol açan Ate… Hepsi Nyks’in yani gecenin çocuklarıdır.
Nyks’in çocuğu Eris’in taşıdığı mitolojik sırt çantasında ihanet, kara sevda, huysuz ihtiyarlık, azgın yürekli kavga vardır.
Efesos’un karanlık filozofu Herakleitos’a göre logos’un içeriği karşıtlıklardan oluşmaktadır. Bu karşıtlıkları uzlaştıran şey ise zaman’dır.
Kronos, niceliksel zamandır…
Kairos ise niteliksel zamandır…
Burada oldukları halde yoklar
Logos, şu yaşadığımız hayatta hepimizin gözleri önündedir.
Ama görmek başka bir şeydir… Duymak da öyle…
“Duysalar da öyle bir cehalet içindeler ki, sağır gibi davranıyorlar” der Herakleitos 2500 yıl önce…
Platon “evren uyanık olanlar için tek ve ortaktır, ama uykudayken her insan, yana doğru, yani kendi özel evrenine doğru kıvrılıp uyur” der…
Bilgi Nedir?
Sokrates “bilgi nedir” diye sorar Theaitetos diyaloğunda. “Bilgi algıdır” diye cevaplar Theaitetos.
Cevapla tatmin olmayan Sokrates ikinci kez sorar. Bu kez “bilgi, doğru kanı (doksa) olabilir” der.
Bir daha sorar. Üçüncü cevap “bilgi, kanıta dayalı doğru kanıdır” biçiminde gelir.
Sonunda Sokrates, doğru bilginin duyularla değil, ancak onlar hakkında düşünmeyle elde edileceğine ulaşır.
Logos, akılla kavrama’dır.
Karşıtı, duyguyla kavrama olan pathos’dur…
Herakleitos’un dilinde, logos, “doğa yasası”dır…
Evrendeki düzenliliği, yasallığı, uyumu logos sağlar…
Ortaçağ skolastiğinde, özellikle Augustinus’ta logos, “tanrısal ışık”tır… Yani bilginin kaynağı…
Yorgun Logos
Günümüzün post-truth dünyasında logos oldukça ağır saldırılar altındadır.
Postmodernist anlayışlardan, bilgiyi simülasyon olarak gören anlayışlara kadar logos’un ağır bir örselenmeye tabi tutulduğunu biliyoruz… Artık logos, eski parlak günlerinde değil ne yazık ki… Hakikat boşluğuna düşüldüğü varsayılan çağımızda, logos, bir pusun arkasında sanki…
İnsana güvenini kaybetmiş gibi sanki…
Yorulmuş, örselenmiş, yaralı…