Bir sahil restoranının masalarından birinde, güneşin denizin maviliğine gömülüp gözlerden kaybolmaya çalıştığı anlarda, leziz bir yemek eşliğinde, mikolog olan bir dostumla sohbet ediyorduk. Yemeğimiz istiridye mantarıydı. Ve tabii sohbetimiz mantarlar dünyasına uzandı. Bildiğiniz gibi, mantarları inceleyen bilim dalına mikoloji, bu uzmanlık dalı ile uğraşan bilim insanlarına da mikolog deniyor. Dostum çok konuşkan bir insan olduğu için, mantarlar hakkında hep merak etmiş olduğum soruları hiç çekinmeden sıraladım kendisine.
Mantar bitki değil
“Mantar enteresan bir bitki. Lezzeti de müthiş”dedim. O derha “Mantar bitki değil ki!” diyerek tepki gösterdi. “Haha, ne peki? Hayvan mı yani?” diyerek güldüm. “Canlıların sınıflandırıldığı beş ana dünyadan biri olan Fungi kategorisine ait mantar, Fungi Yunanca bir kelime. Mantarların biyolojisi hayvanlardan da bitkilerden de farklı. Bitkiler besinlerini, güneşten aldıkları enerjiyle kendi içlerinde sentezliyor. Hayvanlar besini yiyor, işine yarayanı tutuyor, gerisini dışkılıyor. Mantarlar klorofil içermiyor, fotosentez yapamıyor, enzim salgılıyor, besini vücutları dışında çürütüyor, çürüme sonucu ortaya çıkan element ve bileşiklerden işine yarayanları emerek alıyorlar. Kalanlar toprağı zenginleştirdiği için, diğer canlıların gıda üretimine de katkısı oluyor.” dedi
Dostumu şaşkınlıkla dinledim. “Enteresan, bitkiler ile mantarlar arasında başka hangi farklar var?” diye sordum tabağımdaki mantarı keserken.
100 bini aşkın mantar türü!
“Mantarlar; hayvanlar, bitkiler ya da bunların artıkları (ölü organik maddeler) üzerinde yaşıyorlar. Bitkiler üreticiyken, mantarlar tüketici. Güneş ışığı almadan yaşayabiliyorlar. Köke benzer lifleri var, oysa bitkilerin kökleri var. Mantarların gövde ve yaprakları da yok; hemen hemen her yerde kolaylıkla yetişip büyüyorlar, bitkilerden daha dayanıklılar” dedi. Ben de “Peki bir mantar nasıl oluşuyor?” diye sordum. “Bitkilerin üreme organı çiçektir biliyorsun, oysa mantarların yaşam döngüsü sporlarla başlıyor. Sporlar, nemli ve karanlık ortamlarda filizlenerek miselyum yani ipliksi yapılar meydana getirerek, toprağın altında geniş alanlara yayılıp besin arayışına girişiyorlar. Uygun koşullarda miselyumlar meyve veren yapılar, yani mantarlar oluşturuyorlar.
Yeryüzünün hemen her yerine dağılmış 100 bini aşkın mantar türü var.” diye vurguladı.
Köy göçüren, ölüm meleği
“Mantardan zehirlenen insanlar var. Çok dikkatli olmak gerek demek ki mantar toplarken, iyi tanımak lazım mantarları” dedim.“Evet, Türkiye’de yaklaşık 15 tür öldürücü mantar var ve bunlar bol miktarlarda bulunan türler. Köy göçüren, ölüm meleği gibi mantarlar Türkiye’deki mantar zehirlenmelerinin ve bu nedenle ölümlerin yüzde 80’ini oluşturuyor. Biliyor musun, mantar zehirlenmesinden dolayı ölümler genellikle 5 ila 7 gün arasında gerçekleşiyor. İnanmayacaksın ama, 3 ay, hatta 6 yıl sonra böbrek yetmezliğinden öldüren mantarlar var.” Gözlerim faltaşı gibi açılmış dinlerken, dostum iyice kaptırmıştı kendini konuya: “Mantarların tıpta da önemli bir yeri var. Penisilin gibi antibiyotikler mantarlardan elde edilmiştir. Sonuç olarak mantarlar, hem ekosistemlerdeki döngülerin korunmasında hem de birçok canlıya besin kaynağı olarak çok değerliler. Toprak altında sosyalizm yapıyorlar resmen” diye ekledi dostum. “Yok artık!” diyerek güldüm.
Toprak altında yardımlaşma
“Evet, sahiden, mantar lifleri toprak altında bitki köklerine bağlanıp, onları uzatıp birbirine bağlayarak ağlar kuruyorlar. Buna bitki mikoriza ile enfekte olmuş deniyor. Dünyadaki bitkilerin % 90’ından fazlası bu şekilde hayatta kalıyor. Mantar, yeraltında bitkinin köklerine su ve mineralleri ulaştırıyor böylece. Bunun karşılığında ise, bitkinin fotosentez ile ürettiği karbonhidrat bileşiklerini alıyor. Mantarlar, saldıkları uçucu koku molekülleri sayesinde birbirleriyle iletişim halindeler. Aynı mantar birden fazla bitkiye bağlı olduğu için bitkiler birbirleriyle de yardımlaşma içindeler. Simbiyoz, yani iki organizmanın karşılıklı yardımlaşmayla hayatlarını ortak sürdürmeleri, ekolojik sürdürebilirliğin olmazsa olmazlarındandır bilirsin. Mantar ağlarına bağlı olmak, evrimsel süreç boyunca hayatta kalmaya çalışan bitkinin yaşam şansını artırıyor. Bu müthiş bir şey!”
Şaşkınlıkla ve hayranlıkla dinledim kendisini. “Meğer hiçbir şey bilmiyormuşum mantarlar hakkında” dedim. “Daha söyleyecek çok şey var mantar dünyası üzerine, bu akşamlık bu kadar ” dedi mikolog dostum.
“Mantarlardan öğreneceğimiz çok şey varmış. Yardımlaşmanın, ağlar kurmanın, birbirimize destek olmanın önemini bir kez daha anlamış oldum bu sayede, sağ ol dostum…”derken, masamıza gelen meyve tabağına uzandı elim…