Kutup Ayıları Tamam da Ya İnsanın Sürdürülebilirliği?

Çevre duyarlılığı, insana duyarlılığın çok üstünde!

Wal Mart, dünyanın en büyük şirketlerinden ve perakende zincirlerinden biri. 2 milyondan fazla insan çalışıyor. CEO’su Lee Scot, 2005’de yenilenebilir enerji kullanımı ve sıfır atık politikasına uygun ürünler satma kararlarını ve sürdürülebilirliğe adanmış stratejilerini gururla dünyaya açıkladı. O sıralarda Wal Mart işçilerinin aileleri, çocukları sigortasız ya da sağlık yardımı alamaz durumda idi. Yani Wal Mart’ın çevresel duyarlılığı, çalışanlarına olan duyarlılığının çok çok üstünde idi.

İnsanlarına karşı duyarlılığı düşük bir diğer şirket de Biritish Petrolium idi. Büyük reklam kampanyalarıyla alternatif enerji alanına yaptıkları duyurdular ama Texas City rafinerisinde 15 işçinin ölümüyle sonuçlanan ve 87 milyon dolara mal olan patlamayı önleyemediler.

Eko Yöneticiler ve İnsanlar

Buna benzer şekilde pek çok şirkette son yıllarda türeyen “eko-yöneticiler / eco-managers” enerji verimliliği, çevresel duyarlılık, karbon emisyonunu aşağı çekme konularında müthiş çabalar sarf ediyorlar. Ekoloji ve sürdürülebilirlik kafasındaki iş liderleri her fırsatta bunlarla ilgili büyük taahhütler, müthiş odaklı stratejiler açıklıyorlar. Ancak şirket çalışanlarına bakıldığında, aynı duyarlılığın kendi insanlarına gösterildiğine pek rastlanmıyor.

İşsizlikle Sağlık Arasındaki İlişki

Harvard üniversitesinde yapılan araştırmalara göre sağlık sigortası, güvencesi olmayanların ölüm oranı, olanlardan çok yüksek. İşini kaybederek, yoksulluk belgesi dolduranların yarısında ciddi sağlık sorunları saptanmış. Sonuç, sağlık sigortası ile ekonomik durum arasında doğrudan ilinti var. İnsanlar sağlıklarını kaybettikçe, varlıklarını da kaybedip, fakirleşiyorlar.

Yapılan araştırmalar, organizasyonel tercihlerle sağlık arasında doğrudan ilişki olduğunu gösteriyor. Şöyle ki California Berkleley Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmaya göre işten çıkarılan insanların ruh ve beden sağlıkları doğrudan ve çok olumsuz etkileniyor. Bu durumda kalan insanlarda şiddete eğilim olasılığı 0 artıyor. İsveç gibi sosyal güvenlik sistemleri gelişmiş bir ülkede dahi son dört yılda işini kaybedenlerde ölüm oranı D’ye çıkmış. Yeni Zelanda’da 25-64 yaş arasında intihar oranı işsiz insanlarda iki katı daha yüksek. İşsiz kalan insanlarda sigaraya içkiye düşkünlük, boşanma, çeşitli hastalıklar hızla artıyor.

İş Koşulları ve Sağlık Arasındaki İlişki 

İnsanların sağlığını etkileyen bir diğer faktör de “uzun, stresli çalışma saatleri”. California Irvine Üniversitesi bir araştırma yapmış. Haftada 40 saatten az ve 51 saatten fazla çalışanları karşılaştırmış. Daha uzun saat çalışanlarda yüksek tansiyon saptanmış. Ayrıca bu kişilerin ekonomik durumlarının ve aile yapılarının da çok sorunlu olduğu gözlemlenmiş. Uzun çalışma saatlerinin insanların yaşamlarını düzenlemelerini zorlaştırdığını ortaya koymuş.

Kısacası yapılan sayısız araştırma gösteriyor ki günümüz “iş yapış modelleri, çalışma koşulları”, insanların sağlıklarını, ekonomik durumlarını son derece olumsuz etkiliyor. Pek çok kalp, damar, dolaşım, ortopedik, psikolojik hastalığı tetikleyen, yaratan ve arttıran faktörlerin altından “iş koşulları, işsizlik” çıkıyor.

Buza ve Hayata Tutunmak

Tek bir buz parçasının üstünde tutunmaya çalışan kutup ayısı fotoğrafını, tüm dünyada, görmeyen kalmamıştır. O meşhur görsel hepimizde çevre duyarlılığını tetikliyor. Şirketlerin çevreye verdikleri zararları gösteren raporlar, görseller “Eyvah, dünya elden gidiyor! Bir şeyler yapmalıyız!” dedirtiyor. Çünkü onlar daha görülebilir, daha ölçülebilir.

Ya insanlar? Ya elden giden insanlık? Sürdürülebilir insanlık?

Robot devrimi diyoruz… Robotlar insanların işlerini birer birer elinden alacak diyoruz… İşsizlik, yükselen yaşam süresi artıyor diyoruz. Kim bunlar için ciddi ciddi düşünüyor?

Hem çalışma koşullarının yeniçağın gereklerine göre düzenlenmesi hem de doğal olarak hiç bir şekilde alışılagelmiş ücretli, maaşlı iş bulamayacak insanların yaşamlarına sağlıklı biçimde devam etmesi üzerine modeller geliştirmeye çalışıyor?

Great Place to Work Institute (Çalışılacak En iyi İş Yeri Enstitüsü) ve Fortune Dergisinin ortak çalışmaları gösteriyor ki “insanına duyarlılığını” arttıran, odaklı, bilinçli “işveren markası diye yaygınlaşmaya başlayan çalışmalar yapan şirketlerin borsa değerleri de doğru orantılı biçimde yükseliyor.

Sağlıklı, Varlıklı ve Sürdürülebilir Bir Yaşam İçin 

“Hayran olunacak şirket” haline gelmek için çaba sarf eden kurumlar doğal olarak buna kendi insanlarını memnun etme çabalarıyla başlıyor. Diğer uçta anlattığımız negatifin negatifi çoğaltması gibi, bu da pozitifi etkileri bulaşıcı biçimde arttırıyor, yayıyor… Daha mutlu, sağlıklı çalışanlara sahip şirketler doğal olarak daha başarılı oluyor, daha kazançlı çıkıyor.

insan3

Peki çalışma hayatı dışında kalacak yığınların sağlık ve mutluluk gözetimi ve sürdürülebilirliği kimin üstüne vazife? Onları kim koruyup, kollayacak?

– Devlet
– Şirketler
– Sivil Toplum Kuruluşları

dediğimiz üçlünün ortak ve sinerjik çalışmaları.

O yüzden hepimiz bu alanlardaki faaliyetlerimizde en az kutup ayılarına gösterdiğimiz, duyarlılığı göstermek zorundayız. Evreni kurtarmaya çalışırken, kendimizden vaz geçersek, ayıcıklara bakacak kimse kalmaz!

Hepimizi sürdürülebilir, sağlıklı varlıklı insanlık konusunda daha çok düşünmeye ve çalışmaya davet ediyorum.

Önceki İçerikOldukça Hareketli Bir Ay Bizi Beklemekte…
Sonraki İçerikmartı ve mart

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz