“Kolera Günlerinde Aşk”tan Korona Günlerine Aşk Nasıl Etkilendi

Büyülü gerçekçilik akımı ile sesini dünyaya duyurmayı başaran Nobel Ödüllü Kolombiyalı yazar Gabriel García Marquez Kolera Günlerinde Aşk isimli romanında, okuyucuya farklı bir aşk hikayesi anlatır. Karşılıksız aşkı konu alan romanda, acı çekmenin yüce bir davranış olduğu görüşü yan tema olarak anlatılır. Romanın ana teması Kolombiya’da koleranın ortalığı kasıp kavurduğu yıllarda Florentino Ariza isimli bir telgraf taşıyıcısının gittiği evde gördüğü Fermina Daza’ya aşık olmasıdır. Florentino Ariza aşkında kararlı ve ısrarcıdır. Fermina’ya sürekli mektup yazar, serenat yapar, şiir yazar gibi aşktan söz eder. Fermina’nın babası onları ayrı tutmaya çalışır ve bunu başarır.  Bir süre sonra Fermina bu aşkı bir illüzyon gibi görmeye, Florentino’da ise bu aşk saplantılı bir aşık karakteri durumuna bürünür.

Fermina salgın esnasında   koleraya yakalanır ve tedavisi sırasında Doktor Juvenal Urbino’yla tanışır. Bu tanışma sonucunda Fermina ve doktor evlenirler. Florentino ise yaşadığı sürece Fermina Daza’yı unutmak için yüzlerce kadınla ilişkiye girmesine rağmen Fermina hiç aklından çıkmaz. Ona kavuşabilmek için beklediği 53 yılı aşkın bir süreden sonra, ona kavuşur.  Kolera salgını kitapta bölümler içerisinde geçse de kitap aslında bir aşk romanıdır.

Gabriel Garcia Marquez’in başyapıtı olan Kolera Günlerinde Aşk Kolombiya’da 19.’uncu yüzyılın sonlarına doğru kolera salgınının yaşandığı ve dönemin ekonomik koşullarıyla baskın çıkan toplumsal normların hissedildiği bir süreçte yaşanan ulaşılmaz aşkın kusursuz bir anlatımı olarak edebiyat tarihine geçer.  Marquez eğer yaşasaydı “Korona Günlerinde Aşk” diye bir roman yazabilirdi. Ancak bu romanı muhtemelen Florentino’nun Fermina’ya olan aşkının yarım yüzyılı aşan karşılıksız aşkı gibi olmayacaktı.

Çin Global Times gazetesine göre Çin’in Şian (Xian) şehrinde boşanma talepleri son haftalarda rekor seviyeye ulaşmış. Hubei eyaletinde Şubat 2020’de rapor edilen aile içi şiddet, geçen yılın aynı dönemine oranla yüzde 300 artış göstermiş. Uzun süren karantina nedeniyle evden çıkamayan çiftler, birbirleriyle kavga etmeye başlamışlar.  Dahası o ortamdan uzaklaşamayınca da kavgalar büyüdükçe büyümüş ve boşanmak için soluğu adliyede almışlar. Gazetenin haberine göre bazı bölgelerde yoğunluktan ötürü tüm taleplere yanıt verilemez olmuş. Karantina günlerinde ayrıca aile içi şiddette de ciddi artış olmuş.  Uzmanlar boşanma talebinde görülen ani artışı, “Yaklaşık iki ay boyunca karantina altında yaşayan çiftler arasında şiddetli geçimsizlik baş gösteriyor” ifadeleriyle yorumlamış. Fransa İçişleri Bakanı Christophe Castaner, ülke genelinde ev içi şiddetin yüzde 30 oranında arttığını açıkladı. Almanya’da da ise evlerine kapanan insanlar arasında şiddet yaşanıyor. Aile içi şiddet vakalarının arttığı Almanya, konunun önüne geçebilmek için yeni hamleler yapmaya hazırlanıyor. İspanya’da da kadınların eczanelerde görevlilerden “Maske 19” talep etmesi durumunda eczane çalışanları polise gizli bir şekilde ev içi şiddet vakası bildiriminde bulunuyor. Gazetelerde böyle haberlerle daha sık karşılaşacağız anlaşılan Ülkemizde ise zaten evde kadına ve çocuğa şiddet had safhada olduğu için bu durumdan etkilenmesi daha az görünüyor. Ancak Avukat Engin Kara, “Şubat ayında boşanma talebiyle ofisimizi arayanların sayısı ocak ayına göre 4 kat arttı” diye bildirmiş.

Kolera Günlerinde Aşk’ta bekleyiş, sabır, vazgeçmeyiş ve sevda söz konusu iken Korona Günlerinde Aşk’ta ayrılış, boşanma, vazgeçiş, şiddet var.  Kısaca “Korona Günlerinde Aşk” meşk kalmamış. Bu nedenle Korona günlerinde aşk romanı yazmak zor görünüyor. Marguez yaşasaydı ona ancak şunu sorabilirdik: Bize ayrılığın romanını yazabilir misin Marguez?

Ali İhsan Ökten

Önceki İçerikYeni Dünya Düzeninde Sinema
Sonraki İçerikBüyük Resmi Görmek
1963 yılında Tarsus’ta doğdu. İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nden 1988 yılında mezun oldu. 1991-1997 yılları arasında Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Nöroşirürji Kliniğinde Beyin Cerrahi ihtisasını tamamladı. 2011 yılında Sağlık Bakanlığının sınavlarını geçerek Adana Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Beyin Cerrahi Kliniği Eğitim Görevlisi, 2013 yılında aynı kliniğin eğitim ve idari sorumlusu oldu. 2015 yılında doçent unvanı aldı. Sağlık Bilimleri Üniversitesi Adana Şehir Eğitim ve Araştırma Hastanesi Beyin Cerrahi Kliniğinde Eğitim Sorumlusu olarak görevine devam etmektedir. Bilimsel hayatı dışında, fotoğraf ve sanatı ile de ilgilenerek, bugüne kadar bir çok farklı fotoğraf projesi çalışmış ve bir çok yerde fotoğraf sergisi ve sunumu yapmıştır. Fotoğraf sanatı üzerine yazdığı “Fotoğraf Yazıları”, “Fotoğrafın Eleştirel Gücü” isimli kitapları, ayrıca Çukurova Üniversitesi eski rektörü Prof. Dr. Can Özşahinoğlu’nun yaşamını fotoğrafladığı ve yazdığı “Yetişmiş İnsanın Gücü: Prof. Dr. Can Özşahinoğlu” kitabı ve Dr. S. Haluk Uygur ile birlikte Çukurova Tıp Tarihi üzerine editörlüğünü yaptığı “İlk Çağlardan Günümüze Çukurova Tıp Tarihi” kitapları bulunmaktadır. İçinde söyleşi ve yazılarından örneklerinde olduğu Tekin Ertuğ’un yazdığı “Işıkla Resmedenler-8; Ali İhsan Ökten” kitabı, “Bir Cerrahın Kaleminden-Tıp, Sanat ve Sağlık Politikaları” ve Arap Alevi kültürü üzerine yazdığı “Anadolu’nun Sırlı Aynası: Arap Aleviler/Nusayriler” kitapları mevcuttur. Evrensel Kültür, Yeni e, Aratos, Tıp Dünyası, İFSAK dergi, Fotoiz, Fotoritim, Altınşehir Adana, Altınrota, vb. bir çok dergide yazılar kültür, sanat, fotoğraf üzerine yazmıştır. Ali İhsan Ökten, bir çok defa TTB Delegasyonu, Adana Tabip Odası Onur kurulu üyeliği, 2012-2014 ve 2016-2018 dönemlerinde Adana Tabip Odası Başkanlığı, 2018-2020 dönemi Adana Tabip Odası Yönetim Kurulu üyeliği yapmış olup halen Türk Nöroşirürji Derneği Sekreteri ve Türk Tabipleri Birliği 2. Başkanı olarak görev yapmaktadır.