Sandro Botticelli’nin “İlkbaharı” zarif bir mitolojik sahnenin tanımı gibidir. Sayısız çiçeklerle bezenmiş bahar esintisini dört bir yana savuran bir tablo. Adeta baş döndürücü bir rüya…
Ah çiçekler… Eşsiz güzellikleri ile kendilerine hayran bırakan, resimlerde bile yer aldıklarında insana huzur veren bazen de tebessüm sebebi çiçekler. İnsanların değer verdikleri ilk şey belki de çiçeklerdi… Çiçeklerin etkisi o kadar büyük ki, sayısız sanatçıya, şaire ve hikâyeye esin kaynağı olmuştur. Çiçeklerden etkilenen sanatçılardan biri de Botticelli’dir. Tabloda, bir portakal korusunda dokuz mitolojik figür görünüyor. (Medici ailesine bir gönderme vardır.) Etraflarında yüzlerce çeşit bitki çiçek açıyor. Bu etkileyici eserde 500 bitki türünün tasvir edildiği ve yaklaşık 200 farklı çiçeğin 130’unun özel olarak sınıflandırıldığı söylenir. Böylesine botanik zenginliğin olduğu bir eserde çiçeklerin büyüsüne kapılmamak imkansızdır.
Boticelli’nin bir diğer esin kaynağı ise edebiyat. Bu her göreni heyecanlandıran resim hem klasik hem de Rönesans şiir ve edebiyatına (Ovid, Lucretius ve diğerleri) sayısız göndermelerle bezelidir. Özellikle Ovid’in takvim şiiri olan Fasti; Boticelli’nin Primaverası’nda adeta resme dönüşüyor. Peri Kloris’in Flora’ya dönüşmesi Fasti’de anlatılır. Birbirinden güzel sayısız çiçekler bu kez bir şaire ilham olmuştur. Ovid’in şiiri, imgelemin gelişimine katkı sunarken Boticelli’nin resminde adeta canlanmaya başlıyor. Çünkü Primavera, edebi değeri yüksek olan şiirle, yer yer retorik, büyüleyici bir çekiciliği olan, hatta ideolojik ve mitolojik anlamlar düzeyinde metinler arası bir angajmanla harmanlanmıştır. Fasti şiirinde Flora, karakter olarak şairle doğrudan iletişim kuran aktif bir varlık olarak hareket ederken, Primavera’da ise sanatseverlere kocaman bir alan sunuyor. Belki de yorumlanması zor olan eserler arasında yer alması da bu sebeptendir.
Botticelli, alegorik değerlere sahip figürlerin kıyafetlerine bile çiçek serpiştirmeyi ihmal etmemiştir. Her bir fırça darbesini renklerle değil de çiçeklerle, edebiyatla süsleyen ressamın o dönem bir çok sarayda yaygın olarak kullanılan Flaman halılarından da esinlendiği bilinir.
Medici ailesinin o dönemde Hollanda ile ticari bağları vardı ve Floransa’daki evleri için bir dizi Flaman halısı sipariş edilmişti. Flaman halılarında yer alan “millefleur” (“bin çiçek”) tasvirini Botticelli’nin Primavera’ sında da gözlemlemekteyiz. Her daim esin kaynağı çiçekler, Flaman duvar halılarından alınıp Botticelli eseriyle adeta başköşeye yerleştirilmişlerdir.
Kesin anlamı bilinmeyen fakat gotik tarzın zarafetiyle sunulan resim; muhtemelen Lorenzo Medici ve Semiramise Appiani’nin 1482 Mayıs ayı olarak düşünülen düğününü kutlamak için yapılmıştır. Her ne kadar düğün Mayıs ayı olarak planlansa da Temmuz ayında gerçekleşmiştir. Düğün için düşünülen bu şaheserde Mayıs ayının tanrısı Merkür’ün, kış bulutlarını uzaklaştırmak için asasını kullandığı gözlemlenmektedir. Bu coşkulu kutlamayı hiçbir bulutun gölgelemesine izin vermez. Baharın mis kokulu çiçeklerini savurduğu adeta bir şölen başlangıcı olan bu eserde coşkuya davet vardır.
Kuşkusuz ahengin, coşkunun, canlılığın mevsimi ilkbaharı çağrıştıran bu resme ‘Primavera’ ismini veren Giorgio Vasari de eseri görür görmez baharın coşkusuna kapılmıştır.
Son olarak Primavera, Floransa’daki Uffizi Müzesi’ndeki en büyük eserler arasında yer alıyor. Uffizi’de 10 ve 14 numaralı odalarda Boticelli’nin Primavera’sı ve Venüs’ün Doğuşu ile karşı karşıya kaldığınızda heyecanınız kaçınılmaz olacaktır.
Her daim çiçeklerin hoşluğuyla karşılaşmanız dileğiyle …
Rabia ÇOLAK