PERYÖN Zirvesinin Mesajı “Cesur ve Kararlı Ol! Zincirlerini Kır!”

21.PERYÖN İnsan Yönetimi Kongresi’nde İz Bırakan Mesaj

I.GÜN  05 KASIM 2013 SALI
Gündemi “İnsana Saygı” olan 21.PERYÖN İnsan Yönetimi Kongresi’ni iki gün boyunca izleme fırsatım oldu. İlk defa katıldığım için biraz heyecan ve bolca merak içinde kongre salonuna erkenden ulaştım. Geldiğimde herkes hummalı bir hazırlık içindeydi, ben de etrafın sakinliğini fırsat bilerek sergi alanını program kitabımın yönlendirmesi ile rahat bir şekilde gezdim ve katılımcı firmaları tanıma fırsatını yakaladım.

Sergi alanını gezerken bir de baktım ki Anadolu Auditorium’da yerimizi alma zamanı gelmişti, yavaşça içeri girmeye başladık ve o da ne flaşlar patlıyor, kamera beni çekiyor ve kendimi sahnede buluyorum, kısa süreli şoku atlattıktan sonra bir an neler hissettiğimi düşündüm; şaşkınlık, keyif ve farklı bir şey yapmış olmanın hazzıydı hissettiklerim. Yerime giderken daha ilk andan bu farklılığı yaşadıysam ilerleyen saatlerde nelerle karşılaşabileceğimi iyice merak etmeye başladım.

peryon1

Sahneden giriş yapmanın keyfine Fatih Türkmenoğlu’nun sempatik ve dinamik açılış konuşması eklendi. Bizlere kongre boyunca yararlanabileceğimiz özel toplantı imkanı, multizone, internet bağlantıları vs konularında bilgilendirme yaptı ve 50 ye yakın oturumda 150 den fazla konuşmacıyı dinleme imkanına sahip olduğumuzu hatırlattı. Bizi, kongre boyunca oturumları bizimle birlikte takip edip karikatürleri ile yorumlayacak olan karikatürist Gürcan Özkan ile tanıştırdı. Ve kongre açılışını yapmak üzere TAV Havalimanları Holding İnsan Kaynakları Direktörü ve PERYÖN Yönetim Kurulu Başkanı Yiğit Oğuz Duman’ı sahneye davet etti.

Duman konuşmasında, bu sene 21.si yapılan kongrede hayatın içinden pratik bilgilerin olduğunu ifade ettikten sonra, iş’te eşitlik, KOBİ’ler, endüstriyel ilişkiler ve iş güvenliği konularının bu kongrede öne çıkacak konular olduğunu belirtti.

peryon2

İyi İK çalışanının, şirketin sonuçlarına etki eden, gelecek için devrimci olan ve gelenekleri ile geleceği birleştiren kişi olduğunu belirterek İK çalışanlarına yön göstermiş oldu. Kalıplarımızdan sıyrılmamız gerektiğini, her sabah farklı bir şeyler yapmak için uyanmamızı, küçük farklılıklarla hayatımızda çok büyük değişiklikler yapabileceğimizi söyledi ve bütün bunları yaparken Google kadar basit olmamız gerektiğini ifade etti. Kongre sırasında öğle aralarındaki seansların değerlendirilmesinin faydalı olacağını belirttikten sonra 2016 yılında Dünya İnsan Kaynakları Kongresi’ne ev sahipliği yapılacağının haberini verdi.

Daha sonra sahneye konuşma yapmak üzere Aile ve Sosyal Politikalar Bakan Yardımcı Doç. Dr. Aşkın Asan davet edildi. Asan konuşmasında kadının değişimin öncüsü olacağını, kadınların potansiyelini, azim ve kararlılığını kullanmadan başarıya ulaşmanın mümkün olmayacağını ifade ederek kadın ile ilgili hayata geçirilmekte olan projeleri bizlere anlattı.

peryon3

Ve sahne sırası Jim Lawless’ındı. Kendisi merak ettiğim bir konuşmacıydı. Duruşu, kendini ifade ediş biçimi ilginçti ve sahneyi kullanma becerisi çok yüksekti. Üstün bir performansla konuşmasını yaparken bizlere kendi hikayemizi kendimizin yazmamız gerektiğini, zamanın hikayemizi yazmak için bize verilen bir kağıt olduğunu anlattı. “Cesur olun, zaman akıp gidiyor ” dedi. Hayal ve hedeflerimizin içimizdeki kaplana yem olmaması gerektiğini, bunun için de değişimin şart olduğunu ifade etti. Değişmek için uzun zamana ihtiyaç olmadığını, değişimin anlık olduğunu ancak bazen değişim kararını vermenin uzun zaman alabildiğini söyledi. Değişim kararı sürecinin kısaltılmasının bizim elimizde olduğunu belirtti ve bu yolda takip etmemiz geren on kural olduğunu bizlere anlattı.

Sırasıyla on kural:
1- Cesaretle hareket et – zaman kısıtlı,

2- Kurallarını yeniden yaz – devamlı sorgula,

3- Yönünü, her gün, varmak istediğin noktaya çevir,

4- Her şey aklımızda – Dün bilgiydi, yarın hayal, gerçek değil, şimdiki an da ise kaplan yok (her şey anda),

5 – İçinizdeki kaplanı evcilleştirmek için ihtiyacınız olan her şey çevrenizde var,

6 – Güvenli alanından çıkman gerekiyor,

7 – Hergün adrenali hissedeceğin bir şey yap,

8- Değişimi yaratmak için anla ve zamanını kontrol et,

9 –Disiplini yarat,

10 – Asla vazgeçme.

Kendisi bu on kurala uyarak 1 yıl içerisinde Jokey olmuş. Daha sonra bu on kural onun, 101 metrelik British No Limits Serbest Dalgıç rekorunu kırmasına da yardımcı olmuş. Sözü edilen on kural “ Taming Tiger” başlıklı kitapta detaylı bir şekilde anlatılmış. Jim Lawless- www.jimlawless.com

peryon4

Cesur ve Kararlı Ol!  Zincirlerini Kır!

Jim Lawless’ın etkileyici ve iz bırakan konuşmasından sonra St.Gallen Üniversitesi Liderlik ve İnsan Kaynakları Yönetimi Enstitüsü Müdürü Prof.Dr. Heike Bruch “ Organizasyonel Enerjiyi Arttıran Liderlik” başlığı altında bir sunum yaptı. Organizasyonlarda enerjinin, şirketlerin ve çalışanların gücü olduğunun altını çizdi. Her bir organizasyonun farklı enerjiye sahip olduğunu ve bu farklılığın şirketlerin, departmanların ve çalışanların başarılarına doğrudan etki ettiğini ifade etti. Sunumu, çalışma yaptıkları uluslararası şirketlerden örnek vererek, üç alt başlık altında gerçekleştirdi.

Birinci alt başlık : “Pozitif enerji şirketin performansının artmasına yardımcı olur”. Bu başlık altında organizasyonda enerjinin neyi ifade ettiğini ve organizasyonel enerjinin gücünü açıkladı.

peryon5Bir organizasyonda enerji eksikliğini, organizasyondaki ve çalışanlardaki bıkkınlık, durağanlık, kötümserlik, tükenmişlik hallerinden ve inavasyon eksikliğinden anlayabiliriz dedi. Bu noktada organizasyondaki ve çalışanlardaki potansiyelin; duygusal, kavramsal ve davranışsal olarak farklı biçimde ele alınması gerektiğini ifade etti. Örneğin çok hızlı büyüyen ve çalışan şirketlerde üretici enerjinin en yüksek seviyede olduğunu, bu durumun belli bir süre sonra organizasyonun aleyhine sonuçlar doğurabileceğini ve bu nedenle bu tür organizasyonlarda rahatlık enerjisinin yükseltilmesi gerektiğini belirtti.

İkinci alt başlık : “ İlham verici liderlik“. Bu başlık altında, organizasyonel enerjinin yönetilmesinde nasıl bir liderlik anlayışına sahip olunması gerektiğini anlattı. Burada hem işlemsel hem de dönüşümsel liderlik tarzının birlikte kullanılması gerektiğini vurguladı. Liderin bir taraftan rasyonel bir tutum içinde olaylara ve durumlara yaklaşırken diğer taraftan da ilham veren ve dolayısıyla ekibini dönüştüren bir tutum içinde olması gerektiğini belirtti.

Üçüncü alt başlık: “ İvmenin Tuzakları”. Bu başlık altında ise, bir organizasyon içindeki yıpratıcı enerjinin, duygusal tükenmişlik ve saldırganlık içeren davranışların o organizasyonun ivme kazanmasındaki engellerden bazıları olduğunu ifade etti ve bu tür durumlarla karşılaşıldığında cesurca konunun üzeri gidilmesi gerektiğini belirtti. Sonuç olarak bir organizasyonun enerjisinin ölçülmesi gerektiğini ve organizasyonun enerjisinin bilinçli bir şekilde kullanılması gerektiğini ifade etti. Bireysel anlamda da her bir bireyin kendi enerjisinden sorumlu olduğunu ve kendi arzumuz ve tutkularımızdan kendimizin sorumlu olduğunu vurguladı.

peryon6

Yoğun bir şekilde bilgilendiğim bu konuşmadan aldığım enerji ile öğle arasını da değerlendirmek istedim. Beslenme çantası oturumlarından Demet Uyar tarafından sunulan, “Motivasyonu Zirveye Taşımak “ başlıklı sunumu dinledim. Motivasyonu nasıl zirveye taşıyacağımızı Dr. Martin E.P.Seligman tarafından ortaya konan pozitif psikolojinin ilkelerini esas alarak açıkladı.

Anadolu Auditorium’ da öğleden sonraki oturumda , Linkedin Avrupa, Orta Doğu ve Afrika Yönetim Müdürü Ariel Eckstein’in “Ezber Bozuldu : Değer Yaratan Strateji” başlıklı sunumu gerçekleştirildi. Mesleki sosyal ağ fırsatını ilk fark eden Linkedin, katma değer merkezli çözümleriyle çok kısa sürede pozitif yönde değişim ve gelişim gösteren bir şirket konumunda. Ariel Eckstein, konuşmasında kültür ve değerlerin şirketin büyümesinde en büyük etkenler olduğunu belirtti.
Karikatürist Gürcan Özkan’ın
Linkedin Yorumu

Stratejilerinin temelinin anlaşılmaya çalışmaktan çok, anlamaya dayandığını belirten Ariel Eckstein, risklerin de akıllıca alınması gerektiğini ifade etti.. Çalışanların önemli olduğunu ve şirketlerin sadece müşterilerine odaklandığında kaybettiklerini belirtti. Değerlerin gücünden bahsederken, Linkedin’in değerlerini, üyelerin birincisi sırada gelmesi, açık, dürüst ve yapıcı olunması, zekice risklerin alınması ve belirsizlikten korkulmaması ve çalışanların şirketin sahibiymiş gibi davranması şeklinde sıraladı.

peryon7

Ariel Eckstein’in ardından yetenek yönetimi dünya lideri, yazar ve düşünür olan Ravin Jesuthasan “Dönüştürücü İK” başlıklı sunumunu gerçekleştirdi. Sunumunda kanıta dayalı değişim ile ilgili genel bilgileri verdikten sonra, uygulamada kullanılacak beş prensibi hem teorik olarak hem de örneklerle açıkladı. İnsan kaynağının ve yeteneklerin doğru kullanılmasının organizasyonlara farklı ve sürdürülebilir avantajlar sağladığını belirtti. Ravin Jesutsan “ Kanıta Dayılı Değişim” olarak adlandırdıkları sistem doğrultusunda yetenek yönetiminin değer katan bir şekilde gerçekleştirildiğini ifade etti. Kanıta dayalı değişimin dayandığı beş temel prensip:

1- Mantıksal analiz,
2- Segmentasyon,
3- Riskin kaldıraç kuvveti,
4- Sinerji ve entegrasyon,
5- Optimizasyon.

“Mantıksal analiz “prensibinde vurguladığı husus konu ile ilgili elimizdeki bilgilerin ikna edici mantıksal analize dayanması gerektiğiydi. Kapsamlı ve kaliteli data kullanılması, analizler sırasından durumun iç yüzünün anlaşılması, alternatiflerin ve fırsatların sürekli test edilmesi, gelişimin izlenmesi ve sonuçların ve işe olan etkisinin ölçülmesi hususlarının bu aşamada önemli olduğunu ifade etti. İkinci prensip olan “ Segmentasyon “prensibinde önemli rol analizinin segmentasyon için anahtar unsur olduğunu belirtti ve bu analizinin organizasyonlarda yeteneklerin konumlandırılması ve işe katma değer sağlaması açısından önemli olduğunu ifade etti. Üçüncü prensip “ Riskin kaldıraç kuvvetiydi ve burada da riskin organizasyonda nasıl tanımlandığının önemli olduğunu anlattı. Riskin analiz edilebilirliği, risk için planlar yapılması gerektiği hususlarının altını çizdi. Dördüncü prensip “ sinerji ve entegrasyon” prensibiydi. Örneklerle entegre olmuş ve hayli sinerjik organizasyon yapılarının, en iyi yetenekleri etkilemek, organizasyona bağlılıklarını sürekli kılmak için ne kadar önemli olduğunu açıkladı. Bu konuşmayı dinledikten sonra , günümüzde bireylerin yeteneklerinin önemi iyice arttığı için, yeteneklere bakış açısı ve yeteneklerin değerlendirilmesi konularına bir sistem çerçevesinden bakabilmenin her tür organizasyon için katma değer yaratabilecğini düşündüm.

Ravin Jesuthasan’ın son derece bilgilendiren konuşmasından sonra, Management Centre Europe Kıdemli Danışmanı, Konuşmacı, Eğitimci ve Yazar Susan Armstrong’un “ İşsizlik ? Hem çalışanınızı hem de kendinizi nasıl koruyabilirsiniz ?” başlıklı konuşmasını dinledim.

Değişimin kaçınılmaz olduğunu ifade ederek ve fütürist bir yaklaşımla 2020 yılında nerede olacağımızı sorarak etkili bir giriş yaptı. İş güvencesinin artık ortadan kalktığını ve bir organizasyona bağlı olarak tüm hayatımızı planlamanın artık mümkün olmadığını açıkladı. Değişimin nerelerde ve nasıl olduğunun bilinmesinin önemini vurguladı; örnek olarak , yüksek teknolojiyi, gelecek neslin liderlerini, organizasyonlarda maliyet yönetiminin artan önemi doğrultusunda çalışanın kazançlarının azalma eğiliminde olduğunu, istihdam esnekliğini ve kadınların iş hayatına yön vereceği hususlarını açıkladı. Bu değişim karşısında bireyin kendine güveninin ve öz saygısının anahtar rol üstlendiğini belirtti. Duygusal zekanın, iletişimin, yaratıcı düşüncenin, liderlik yeteneklerinin ve insanları etkileme kabiliyetinin yeni dönemde öne çıkan hususlar olduğunu ifade etti. Her şeyin başında kişilere liderlik etmeden önce kendimize liderlik etmenin önemli olduğunu vurguladı.

Değişen koşullar ve gelecek ile ilgili durumları düşünürken yazar, konuşmacı, eğitimci ve düşünür olan Douglas Miller’in “ Şans alışkanlığı: Başarısızlık iyidir!” başlıklı konuşması başladı. Başarısızlık olmadan başarının bir seçenek olamayacağını, başarısızlığın iyi sonuçlara götürebileceğini ifade etti.

Başarısızlıkta üç temanın öne çıktığını belirtti ve bunları geçmişin tutsağı olmak, sonradan oluşan zihniyet, ve geri bildirim alma başlıklarında topladı. Bir önceki konuşmacı Susan Armstrong gibi Douglas Miller da gelecek için öğrenmenin, inovasyonun, tutkunun ve iş birliğinin anahtar hususlar olduğunu vurguladı. Bireyin öğrenmeye açık olması ve sürekli öğrenci olmasının, onun çok çalışarak değişebileceğinin ve gelişebileceğinin göstergesi olduğunu belirtti.

Yoğun bir şekilde geçen günün ardından, eve dönüş yolunda bir taraftan İstanbul’un güzel havasının tadını çıkartırken diğer taraftan günden bana kalanları düşündüm.

Bütün konuşmacıların ortak vurguladığı hususlar, kişisel liderlik başlığında toplanıyordu: Kendi hikayemizi ancak kendi kendimizin lideri olarak yazabiliriz.

2. GÜN  06 KASIM 2013 ÇARŞAMBA
Dolu dolu, farklı konulara değinilen bir günün ardından, kongredeki ikinci gün için yine erkenden yollara düştüm. Dünkü konuşmalardan sonra aklıma takılan bazı sorular olmuştu. Bunlardan biri hayatı kendi sorumluluğunda olan bireyin, değişimlere uyum sağlaması hatta değişimleri başlatabilmesi için gerekli olan zihin değişikliğini nasıl gerçekleştireceği idi. Çünkü dirençlerimiz en büyük engellerimiz. Aklımda sorularla ve merakla kongrenin ikinci gününde neler dinleyeceğimi beklemeye başladım.

İkinci günün açılışı Fatih Türkmenoğlu’nun yine dinamik ve samimi sunumu ve PERYÖN İK Blog ödül töreni ile başladı. IK Blog ödülleri bu sene ilk defa veriliyordu, 50’yi aşkın başvuru ve 20 aday blog arasından Aydan Çağ ödülü kazanan oldu. Fuar katılımcılarından en iyi stant tasarımı ödülünü de MERCER *MARS BENEFITS kazandı. Ödüller dağıtıldıktan sonra Fatih Türkmenoğlu sahneye IDO Genel Müdürü Dr. Ahmet Paksoy’u “Tecrübesizliğin Şansındır” başlıklı konuşmasını yapmak üzere sahneye davet etti.

Ahmet Paksoy akademik hayattan kurumsal hayata geçişini “B planı olmadan yepyeni bir hayatın bilinmezliklerine tutku ve heyecanla atılan adımlar” olarak tanımlayarak konuşmasına başladı. Ve bu süreci mücadeleci bir ruhla yaşanan hızlı değişimler, yeni projeler, krizler ve başarılar ifadeleri ile anlatmaya başladı. Kişilğin önemli bir faktor olduğunu, güçlülük , kararlılık, tutarlılık ve dürüstlükle çevrelenen cesaretin bireyin takım çantasındaki en büyük araç olduğunu belirtti. Tecrübesizliği başarıya dönüştürmek için : 1.Başarma tutkusu ile dolu olunması,, 2.Önyargısız bir zihniyete sahip olunması, 3.Meraklı olunması, 4.Samimiyetin her adımda klavuz olarak kullanılması, 5.Duygusal zekaya her zaman güvenilmesi 6.Sürekli ve yoğun çalışmanın göze alınması, 7. İyi bir dinleyici olunması gerektiğini çok samimi ve kendi başından geçen olaylarla örneklendirerek açıkladı. Çok verimli ve keyifli sunumlardan birini daha izlemiş oldum.

peryon8Ahmet Paksoy’un sunumundan sonra yine Anadolu Auditorium ‘da KONDA Araştırma ve Danışmanlık Genel Müdür’ü Bekir Ağırdır ile Fatih Türkmenoğlu’nun “Toplumumuzu tanıyor muyuz?” başlıklı sohbetini dinledim. Tek kelime ile mükemmel bir oturumdu. Bir taraftan soluksuz bir şekilde konuşulanları dinlerken diğer taraftan eksiksiz bir şekilde not almaya çalıştım. Bekir Ağırdır konuşmasına yaş ve kuşaktan bağımsız, yeni bir hayat, yeni bir insan konuşuyoruz diyerek başladı. Zihnin yapısının, hayatın ritminin ve toplumun naturasının değiştiğini ifade etti. Toplumumuzda adanma kültüründen, keyif kültürüne geçiş olduğunu ve bunun zihni bir dönüşüm olduğunu belirtti. Toplumun her katmanında yer bulan bu değişimin yöneticilik anlayışını da değiştirdiğini; toplumun lider tanımında beklentiler arasında adil olunmasının ilk sırada yer aldığını ve güvenilir olmanın onu takip ettiğini söyledi. Ve artık liderlikte “zanaat” gerektiğini ekledi. Gelecek kaygısının temel dürtü olduğu günümüzde lidere güvenin başarı için ön şart olduğunu belirtti. Bu noktada sözlü iletişimden öte , karşınızdakinin duygusunu anlamanın ön plana çıktığını açıkladı. Bugünün hayatında çelişkiyi yok etmek mümkün değildir, artık çelişkileri yönetmek vardır dedi. Nötr davranışların bireyi, yöneticileri ve liderleri olumsuz sonuçlara sürükleyebileceğini, farklılıkları onların esiri olmadan görerek , bilerek ve tanıyarak yönetmek gerektiğini açıkladı. Toplumumuzda kadın meselesinin ve tüketici haklarının hassas hususlar olduğunu ekledi. Bu kadar etkileyici konuşma ve verdiği bilgiler için çıkışta Bekir Ağırdır’ın yanına gidip kendisine teşekkür ettim.

Kongrede bu zamana kadar edindiğim bilgiler, kendi anlayışımı ve vizyonumu gözden geçirmemi ve değişim sürecinde nelerin farkında olup nelerin farkında olmadığımı bana sorgulattı. Bunların etkisiyle Hay Group hızlı büyüyen pazarlar genel müdürü Sylvia De Voge’ un “Kültür dönüşümü ve gelecek trendleri” başlıklı konuşmasını dinlemeye başladım. Sylvia de Voge, Hay Group’un dünya genelinde gerçekleştirdiğ, 125 ülkeden 2 bin civarında organizasyonun ve 18 bin bireyin katıldığı” dünyanın en iyi şirketleri” araştırmasının sonuçları doğrultusunda kültür dönüşümünü ve gelecek trendleri anlattı.

Örneğin piyasa koşullarındaki hızlı değişimin tahmin edilemez sonuçlar doğurabildiğini, CEO pozisyonunda görev süresinin kısalmaya başladığını, bilginin dijital ortamda hızla yayılmasının liderlik anlayışında farklılığa gidilmesine sebep olduğunu söyledi. Yeni liderlik anlayışında çok yönlü liderliğin hakim olduğunu belirterek yeni liderlik anlayışını her iki elini aynı beceri ile kullanabilen anlamına gelen “ambidextrous leadership” kavramı ile tanımladı. Değişimin ve dönüşümün kaçınılmaz olduğunu ve bu süreçte organizasyonlarda yenilikçi yaklaşımın ve operasyonel mükemmeliyetin bir arada kullanılması gerektiğini ifade etti. Yetenek yönetiminin sadece üst düzeyde değil her kademede önemli olduğunu belirtirken, kavramsal boyuttaki yeteneğin önem arz ettiğini açıkladı. Bu noktada stratejik insan kaynakları yönetiminin ön plana çıktığını anlattı. Değişim sürecinin yönetilmesinde çözüm olarak da hem insanın hem de işin stratejik ve entegre bir biçimde anlaşılması gerektiğini ve insan kaynağına bütünsel yaklaşımın esas olduğunu ifade etti.

Yoğun bilgi yüklemesinden sonra ikinci gün de ara vermeden oturumları izlemeye devam ettim ve beslenme çantası oturumları kapsamında Timuçin Bayraktar’dan “ İnovasyon kültürü : Büyük balık küçük balığı yer” başlıklı sunumu dinledim. İnovasyonun kültür meselesi olduğu, ilham değil kurum kültürünün bir sonucun olduğu ifade edildi. Bir takım verilerle inovasyonun karlılığa ve büyüme olan pozitif etkisi açıklandı. Kurum içinde inovasyonu engelleyen hususlardan bazıları kaynak, risk ve bürokrasi olarak belirtildi.

Öğleden sonra Anadolu Auditotium’da gerçekleşen oturum “ Saha satış kadrolarını yöneten bilir” başlığı altında Temel Aksoy yönetiminde ve Selen Kocabaş, Necil Oyman ile Emil Güzeliş’in katılımı ile gerçekleşti. Pazarlama ekipleri strateji geliştirirken, satış ekiplerinin de gelişen stratejilerin satışlarını gerçekleştirdiği anlatıldı. Stratejinin başarısının sahadaki uygulamadan geldiği ifade edildi.

Karikatürist Gürcan Özkan’ın yorumuyla “Strateji , Pazarlama ve Satış Bir Bütündür”.

İşimizin içinde ikna varsa satış yapıyoruzdur diye satışla ilgili genel bir tanım yapıldı ve her bir dokunuşun satış olduğu belirtildi. Günümüz dünyasında mal ve hizmetin çok olduğu bu nedenle satışın kilit rol oynadığı açıklandı ve satışta, ana iş belirlendikten sonra katma değer yaratmayan işlerin görev tanımlarından çıkartılması gerektiği ifade edildi.

Sonuç odaklı satış için öncelikle doğru insanın bulunması gerektiği, dogru insan bulunduktan sonra iyi eğitime verilmesinin şart olduğu ve satış ekibine gereken sorumluluğun verilip onları yönetmeyip desteklemek gerektiği anlatıldı.

Bu kadar yoğun gündem sonrasında yavaş yavaş yorulmaya başlamıştım ki, Mehmet Auf ve Orkestrası’ nın “Müzikli bir sohbet ve çatışmaları yönetmek” başlıklı oturumu kaybolan enerjimi geri getirdi. Mehmet Auf ve Orkestrası, iş hayatımızda her gün yaşadığımız olayları ve içinde bulunduğumuz durumları ritim eşliğinde bizlere tekrar hatırlattı. Dengeli bir şekilde ekip yönetmenin önemini, aslında alışkanlıklarımıza ne kadar bağlı olduğumuzu ve değişimlere neden direnç gösterdiğimizi çok keyifli bir şekilde bize gösterdi. Değişim sürecinde davranışlarımızı sorgulamamız gerektiğini, küçük adımlarla başlayıp, büyük hedeflere gidecek gücümüz olduğunu ve engellerle karşılaştığımızda vazgeçmememizi bize anlattı. İletişimin gücü ve fırsatları değerlendirmenin öneminin altı özellikle çizildi.

Ve kongrenin sonuna geldik. Öncelikle emeği geçen herkese çok teşekkür etmek isterim. Oldukça dinamik ve her anı dolu dolu olan bir kongrede yer aldım. Oturumlarda twitter’in aktif bir şekilde kullanılıyor olması ve ekranda twitlerin görülmesi katılımcıların aktif olmasını sağladı. IK blog ödüllerinin bu sene verilmeye başlanması sosyal medyanın artık ne kadar önemli ve belirleyici bir etkiye sahip olduğunun kanıtıydı. Beslenme çantası oturumları uygulaması verimli bir uygulamaydı, hızımız kesilmeden her anı değerlendirmiş olduk. Kongrenin yönetiminde duyarlı bir yaklaşım sergilendi,; ilk gün olan bazı aksaklıklar ikinci gün hemen giderilmişti.

Dinlediğim tüm katılımcılar yeterli düzeyde bilgi aktarımında bulundu. Bazı oturumların enerjisi, bilgi düzeyi çok yüksekti ve bana iyi ki buradayım dedirtti. Ayrıca Fatih Türkmenoğlu’nun da aktif, dinamik ve samimi sunumları kongreye çok renk kattı.

Kongreden bana kalanları bir kaç kelime ile açıklarsam, her zaman değişim içindeyiz, dünümüze, bugünümüze ve geleceğimize bütünsel bir açıdan bakarak , kendi kendimizin liderliği ile hikayemizi yazabiliriz. Değişim sürecinde zihinsel dönüşümümüzü ancak sahip olduğumuz değerler doğrultusunda gerçekleştirmemiz mümkün (günün başında aklıma takılan sorunun cevabını kendim bulmuş oldum ).
Her şey bizim sorumluluğumuzda!

Sevgilerimle,

Pınar Şenoğlu

Önceki İçerikİlham Veren Bir Başarılı Kadın Hikayesi: Coco Chanel’in Yaşamı
Sonraki İçerikVeee sonbahar…

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz