Bir rocksever için yüzünü boyayıp KISS grubunun konserine gitmek, kaçınılmaz bir hedeftir. 1970’lerin ortalarından beri var olan grup, müzikleri kadar grup üyelerinin boyalı yüzleri, Ortaçağ modası taşıyan kostümleri ve ilginç sahne şovlarıyla da popüler oldu. Hayranları da bu renkli şovun bir parçası olmak için, konserlerine giderken onlar gibi yüzlerini boyamayı hatta benzer kostümler giymeyi tercih etti. Bu da bizim gibi rockseverlerin iştahını kabarttı hep.
Yıllardır bir fırsatını yakalayıp bu hayali gerçekleştirmek istiyorduk ki, fırsat ayağımıza geldi! Genelde Amerika kıtasında turne yapmayı tercih edip, Avrupa’ya sık gelmeyen grup, bu kez Avrupa turnesine de çıkıyordu. Biz de hemen şehrimizi seçip, Amsterdam’da karar kıldık. Biletler alınıp, heyecanla konser tarihi beklenmeye başlandı.
Ve o gün gelip çattı. Uçağımız havalandığında aklımızda akşam gideceğiz konserin hayali vardı. Varır varmaz otelimize yerleşip, doğru Ziggo Dome’un yolunu tuttuk. Amsterdam’ın bu ünlü konser mekânı, arenelar bölgesinde yer alıyor. Yakınlarında başka konser mekânları ve tam karşısında Ajax futbol takımının stadyumu var. Yani modern bir şehircilik örneği sergileyip, benzer mekânları aynı bölgeye toplamışlar.
Kapılar açılır açılmaz, sırada bekleyen binlerce kişi hiçbir izdiham yaşanmadan, hızlıca mekâna giriş yaptı. Tabi arkalarından biz de… Ülkemizde kalabalık etkinlik mekânlarında ne wifi, ne de GSM operatörlerinin internet hizmetini bir türlü bağlantı sağlanamadığı için kullanamayan bizler, içerde ışık hızında çalışan ücretsiz wifi’ı görünce ilk büyük sevincimizi yaşadık;) Zaten Amsterdam’ın her yerinde sokaklar dâhil, ücretsiz ve hızlı internet erişimi bulmak mümkün. Bu sayede Periscope hesabımdan zaman zaman konseri canlı yayınlama şansı da yakaladım.
Sahneyi örten dev siyah perde inip, konser başladığında mekanı büyük bir coşku, çığlık ve alkış sesleri kapladı. Grup o muhteşem kostümleri, alışık olduğumuz makyajlarının yanı sıra, sahneyi adeta ateşe veren bir ışık, lazer ve gerçek alevlerden oluşan görsel şölenle bu coşkuya katıldı. “Detroit Rock City” ile başlayan konser, 6. şarkı olan “War Machine”de Gene Simmons’ın gerçek alevleri kullandığı şovuyla tam anlamıyla yangın yerine döndü;) “Bass Solo”da ise Gene Simmons’ın o meşhur “kanlı dil” gösterisi vardı. Onu çok daha ünlü kılan bu gösteri için, dilinin altındaki bağ dokuyu özel bir operasyonla kestirmiş olduğunu düşünmek, tüylerimizi daha da diken diken etti!
Ziggo Dome’un bir ucundan diğer ucuna ince çelik bir halatla uçmalarının yarattığı şaşkınlık geçmeden, mekânın ortasında beliren sahnede Paul Stanley şarkı söylemeye başlıyordu. Biz tam “vay be” demeyi bitirmeden, bu kez bir vincin üzerinde tepemizde dolaşarak çalmaya girişiyorlardı. Konfeti yağmuru altında konser sona ererken, biste gece boyunca beklenen büyük hit “I was made for lovin’ You” geliyor ve tüm salon tek bir ses olarak, hep bir ağızdan şarkıyı haykırıyordu. “Rock and Roll All Nite”la konser biterken önlerinde saygıyla eğilmek istiyorduk. Yaşları 60 ile 65 arasında değişen grup üyeleri 20’li yaşlarında sahneye çıkmışcasına enerjik ve sanki şarkıları bir albüm kaydından dinliyormuşcasına seslerine hâkimdi.
Onca saat, o kadar spotun ve alevin arasında o kostümlerle durmak bile bir başarıyken, onlar bir yandan çalıp söylerken, öte yandan hoplamış, zıplamış, uçmuşlardı! Umarım hepimiz böyle enerjik ve yaptığı işe tutku dolu yaş alırız…