Antalya’da Yasemin Sungur’la Yazı Kampı 15 Şubat’ta Başlıyor

Eğitmen, danışman ve yazar Yasemin Sungur tarafından düzenlenen “Yaz(ı) Kampı”, 15-16-17 Şubat 2019 tarihleri arasında Antalya’da Terranova Eğitim Danışmanlık’ta yapılacak. İnsanın insanı anlaması için etkili konuşması gerektiğini, kişinin bunu ancak okumasını ve yazmasını geliştirerek yapabileceğini belirten Yasemin Sungur’la kamp öncesinde, fullantalya takipçileri için konuştum.

Yasemin Sungur, kendindeki okuma-yazma aşkını beslerken, bu sürece çevresindekileri de dahil etmek konusunda ayrıca çaba sarf ediyor. Sungur, Yasemin Sungur Gelişim Enstitüsü olarak 2008 yılında kitabı merkeze alan ‘Kitapla Sohbet’ etkinliğinin yanına, üç yıl önce Gümüşlük’te başlattığı Yaz(ı) Kampı’yla da okumanın ve yazmanın insan hayatına neler katabileceğini daha fazla insanın deneyimleyeceği bir etkinlik daha ekledi. Türkiye’nin değişik illerini de işin içine katarak sürdüğü Yaz(ı) Kampı’nın Antalya ayağının detaylarını kendisine sorduk.

Yasemin Hanım, bir süredir Gümüşlük Akademisi’nde Yazı Kampı yapıyorsunuz biliyoruz. Toplum olarak ‘kelimelerle’ ilişkimizi nasıl değerlendirirsiniz?

Az okuyan bir toplum olduğumuzu istatistikler anlatıyor. Çok konuşan ve düşünmeden konuşan, konuşmaya odaklandığı için dinlemeyen bir toplum olduğumuzu gösteren olaylar her gün haberleri izleyenlerin bile gözlemlediği olaylar maalesef çok can yakıyor. Okumak düşünmeyi, düşlemeyi, sorgulamayı, keşfetmeyi, öğrenmeyi, anlamayı geliştiriyor. Okumayan, sorgulamayan bireyin kelimelerle ilişkisi de kısır kalıyor. Çoğunluk çok az kelime ile konuşuyor. Yeniye açık değil zihinler bu nedenle. Sahip olduğumuz kelimeler zenginlik oysa. Okumak, yazmayı da geliştiriyor. Yetişkinler ve çocuklar için gelişim çalışmaları yapan bir şirketimiz var. Her yaşta en önemli meselenin iletişimsizlik olduğunu deneyimliyorum. İletişim kurmak anlamaktır. Anlamayı sağlayan en önemli yetkinlik etkili konuşmaktır. Etkili konuşmayı okumak ve yazmak geliştirir. Bu iki konuda her yaştan kişilerin katılımına açık programlar üretiyorum.

“Yazmak rahatlatıcıdır. Sağaltır.”

Yazı insana ne yapar? Kişi neden yazmak ister?

Bir insanı anlatırken en temelde okur-yazar diye tanımlarlar. Bu iki eylem birlikte gelişiyor. Pek çok nedenle yazmak istiyor insan ve yaşadıklarıyla hikayeler yazıyor zaten, bu hikâyeleri de anlatmak, paylaşmak ya da saklamak istiyor. Yaşadıklarını ya da yaşa-ya-madıklarını anlatmak için de yazar insan. Yazmak rahatlatıcıdır. Sağaltır. Bir tür terapidir. Yazarak iz bırakılır. Ne demişler söz uçar, yazı kalır. Gözlemim, insan en çok kendisi için yazar. Var olmaktır yazmak, yaratmaktır. Yazmak için dil araç olur. Dil insandır. Dil buluşturur. Tam burada Sait Faik’in sözünü hatırlayalım. “Yazmasaydım delirirdim” demiş ve iyi ki de yazmış.

Antalya’nın kültür-sanat ortamını takip ediyor muydunuz? Antalya’da Yazı Kampı fikri nasıl oluştu?

Antalya çok sevdiğim bir şehir. İş hayatım nedeniyle sık sık gelirim. Daha çok şirket eğitimleri ve danışmanlıkları için geldim yıllardır. Özlerim Antalya’yı. İlişkimizi Yaz(ı) Kampı ile daha çok geliştirmek istedim. Bizim atölye çalışmamızın adına dikkat çekmek isterim. “Yaz(ı) Kampı”. Antalya benim için hep yaz. Bizim çalışmamızın sloganı da yaz, yaz, yaz, söz uçar kalır yaz(ı)… Yazmak yakışır Antalya’ya diye başladık.

İş birliği yaptığımız Terranova Eğitim Danışmanlık bizim İstanbul’da yaptığımız gibi Antalya için projeler yapan bir şirket. Buluştuk. http://www.terranovakocluk.com/

Yazı Kampı’na katılanlar, atölye süresince ne görecek ne yaşayacak?

Katılımcılar neden yazmak istiyorlar, ne yazmak istiyorlar bu konuda kendilerini keşfediyorlar. Kamp süresince metin okuması yapacağımız kitaplar oluyor. Yazıyla ilişkimizi geliştiriyoruz. Zihnimizi yazmak konusuna alıştıracak, çalışmalar yapıyoruz. Okumak ve yazmak aslında bireysel yalnız yapılan çalışmalardır. Bu çalışma sırasında katılımcılar birbirinden de öğreniyorlar. Sadece okumak değil, analiz ederek okumak, okuduğu metin üzerinde düşünmek, fikir yürütmek, nitelikli okur olmak…

Kimler katılsın dersiniz?

Elbette yazmak isteyenler. Herkese açık bu çalışmamız. Gelin okuyalım, yazalım, düşünelim, düşleyelim.

Kamp, Şubat ve Mart ayında yapılacak iki bölümden mi oluşuyor? 

İş hayatımda 40. yılım. Okumayı ve yazmayı hep çok sevdim. En sevdiğim üretkenliğim eğitmenliğim oldu. Yazı Kampı etkinliğimin hazırlık süreci 5 yıl sürdü ve 5 yıldır da kamp yapıyorum. İnsanları günlük yaşamlarından uzaklaştırmak için adını “kamp” koydum. Kamp süresince zihinsel bir oyun oynuyoruz. İlk bölüm çalışmamız 3 + 3 olacak şekilde 6 gün. Sonrasında ayda 1 günlük buluşmalar ile ve online çalışmalar ile devam ediyoruz. 5 yıldır yaptığımız Gümüşlük Akademisi’nde daha farklı bir akışla bir hafta da yapıyoruz. İstanbul’da haftada 4 saat olmak üzere 12 hafta olarak yapıyoruz. Sürprizleri olan bir etkinlik bu. Yaratıcılık durağan bir şey değildir, hareketi sever.

Önceki atölyelerden sonra, katılımcılardan yazınsal üretimler geldi mi? Atölye sonrasında da iletişiminiz sürüyor mu?

Farklı birikimleri olan insanlar katılıyor. Herkesin üretim süreci ve amacı farklı. Evet geldi, hikayeleri dergilerde yayınlananlar, kitabı yayınlanan yazıdaşlarımız var. Blog tutanlar. Yazdıklarını kendilerine saklayanlar da var. Yazı kampından sonra yaratıcı okur tarzını bulup derin okumada kalanlar da var. Benim de her grubun da birbirleri ile iletişimi sürüyor. Online mecrada iletişim devam ediyor. Her grupla ayrı ayrı buluşmalarımız devam ediyor. Yazdıklarımızı paylaşıyor, fikir üretiyoruz.

11 yıldır İstanbul Oyuncak Müzesi’nde yaptığım Kitap ile Sohbet etkinliğimizin de buluşmaların devam etmesinde önemli bir yeri var. Bu hafta 350.hafta idi.

“Ülkemde okumak ve yazmakla ilgili, yapılan çalışmaların daha çok artmasını istiyor ve düşlüyorum.”

Yazı kampları, yazı atölyeleri, Türkiye’nin değişik kentlerinde sayıları her geçen gün artan etkinlikler arasında yer alıyor. Bunu nasıl değerlendirirsiniz?

Ülkemde okumak ve yazmakla ilgili, kültür, sanat ve ek olarak bilim alanında yapılan çalışmaların daha çok artmasını istiyor ve düşlüyorum. Nüfusumuza göre yetersiz buluyorum. Anadolu’nun her konuda üretmek için zengin kültür yapısı olduğunu düşünüyorum. Pek çok sohbetimde konu kitaplara gelir ve vakti olmadığı için okumadığını söyleyen insanlara günde bir kez “10 dakika” ayırıp ayıramayacaklarını sorarım. Bir insan günde 10 dakika kitap okursa, ortalama 7 sayfa okumuş olur. Haftada 50 sayfa yapar. Ayda 200 sayfa yapar. Bu da genel olarak ayda 1 kitap demektir. Gelişmiş toplumlarda nitelikli okur haftada 1 kitap okuyandır. Kitap okur sayısı arttıkça, ülkemiz ve elbette insanımız pek çok konuda daha yetkin, üretken ve başarılı olacaktır. Yazmak ve okumak birlikte gelişiyor. 

Yazmaya ve okumaya meraklı olanlar size nasıl ulaşabilirler?

YaseminSungur.com ve MartiDergisi.com’dan bana ulaşabilirler.

Teşekkür ederim.

Röportaj: Seher Özen Karadeniz

Röportajın yayınladığı adres: http://www.fullantalya.com/antalyada-yasemin-sungurla-yazi-kampi-subatta-basliyor/? fbclid=IwAR25GAg3OWGCKQwTu3L2LO7RpasNH9dBRoZZE9o9biq5NfWvdfHlkjETEUk

Önceki İçerikBisikletle Basel – Frankfurt – 3
Sonraki İçerikOkurun Gözünden: Misafir, Nermin Yıldırım
Seher Özen Karadeniz
İletişimci /Eğitmen. Okur, yazarım. Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım bölümünde lisans, Gazetecilik bölümünde de yüksek lisans eğitimi aldım. İstanbul’da gazeteci olarak başladığım çalışma hayatımı, halkla ilişkiler sektöründe medya ilişkileri yöneticisi olarak sürdürdüm. Yavaş kent olduğunu düşünerek 2007 yılında Antalya’ya yerleştim. Büyükşehir Belediyesi’nin Tarih Vakfı’nın danışmanlığında sürdürdüğü Kent Müzesi Projesi’nde görev aldım. Proje vesilesiyle hem kenti, hem de insanın geçmişle olan ilişkisini nereden kurması gerektiğini öğrendim. Belleğin kıymetini, tarihin sadece kahramanların hayatı üzerinden yazılamayacağını/yazılmaması gerektiğini kavradım. Bu kavrayışla kentimle ilgili fullantalya ve businessantalya kent bloglarında röportaj yapıp kent yazıları yazıyorum. Akdeniz Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde iki yıl süreyle ‘Kurum Kimliği’ ve ‘Medya Planlama’, yaygın eğitim merkezlerinde ‘İletişim’ dersleri verdim. Halen kent içindeki en büyük yeşil alanı olan Zeytinpark’ta ‘Doğada İletişim, Doğayla İletişim’ başlılığıyla iletişim eğitimleri veriyorum. www.martidergisi.com’da 2012 yılından beri kitap yazıları, insan hikayeleri, kent yazıları, zaman zaman da gezi yazıları yazıyorum. Yaşam boyu öğrenme tam bana göre deyip AÖF Sosyal Hizmetler bölümünü bitirdim. Halen Sosyoloji bölümü 4. sınıf öğrencisi olarak öğrenim hayatımı sürdürüyorum. Evliyim ve 13 yaşında bir oğlum var.