Narnia Günlükleri ve Türk Lokumu

  Bugün fantastik edebiyatın baş yapıtlarından biri olarak kabul edilen Narnia Günlükleri, Oxford Üniversitesi’nde edebiyat hocası olan İrlandalı C.S. Lewis tarafından 1939-1945 yılları arasında kaleme alınmıştır. Tıpkı aynı dönemde aynı üniversitede hoca olan yakın arkadaşı J.R.R. Tolkien’in yazdığı Yüzüklerin Efendisi’nde olduğu gibi bu seride de İkinci Dünya Savaşı’nın etkilerini görmek mümkün.

1950 yılında basılan serinin ilk kitabı “Aslan, Cadı ve Dolap” savaş sırasında hava saldırıları nedeniyle Londra’dan uzağa gönderilen dört kardeşin bir profesörün evine varmasıyla başlar. Bu başlangıç, aslında kitabın yazıldığı savaş döneminde yaşanan olayları yansıtmaktadır. Nazi Almanya’sının Londra’yı bombalaması sonucu yaşanan ölümler panik havasıyla kadın ve çocukların şehir dışına gönderilmesine neden olmuş, C.S. Lewis de bu süreçte evinde Londra’dan gelen çocukları misafir etmiştir. Bu çocuklardan en küçüğü olan Lucy korkudan bir dolaba girip saklanmış onun bu tavrı da Lewis’e kitabı için ilham kaynağı olmuştur. Aslan, Cadı ve Dolapta da en küçük kardeş olan Lucy misafir oldukları profesörün evinde bir dolaba girer ve kendini Narnia Ülkesi’nde bulur. Konuşan hayvanlar ve mitolojik yaratıklarla dolu, karla kaplı bembeyaz büyüleyici bir dünyadır Narnia ancak Beyaz Kraliçe Jadis tarafından lanetli büyüyle hiç bitmeyen bir kış yaşamaya mahkûm edilmiştir. Narnia’yı bu sonsuz lanetten kurtaracak dört insanoğlunun gelişiyle ilgili de bir kehanet vardır. Elbette cadı kraliçe bu durumu önlemek ister. Narnia’nın kurucusu iyiliği temsil eden bilge Aslan ile kötü kraliçe arasında bir savaş başlar. Diğer kardeşler de Lucy’nin peşinden Narnia’ya gitmiştir ve çocuklar bu savaşın baş aktörleridir. Kehanetler, sihirler, konuşan hayvanlar, periler, satirler ve sürprizlerle dolu bir macera başlar. Gerçek savaşın dehşetinden kaçmak zorunda kalan çocuklar Narnia Ülkesi’nde birer kahraman olur. Elbette savaşlarda olduğu gibi onların arasında da kandırılan ve kötülüğe hizmet edenler olur. Kraliçe Jadis kardeşlerden Edmund’u kandırarak bu dört insanoğlundan kurtulmak ister ve onu muhteşem bir lezzetle, Türk Lokumuyla kandırır.

Ådemoğlu” dedi Kraliçe aniden, “bir şeyler yemeden, içmenin tadı olmaz. Ne yemek istersin?

“Türk lokumu, lütfen Majesteleri” dedi Edmund. Kraliçe matarasından kara bir damla daha damlattı ve aniden yeşil ipek bir kurdeleyle bağlı yuvarlak bir kutu belirdi. Kutuda kilolarca en iyi cins Türk lokumu vardı. Bütün lokumlar tatlı ve hafifti. Edmund hayatında bundan daha lezzetli bir şeyin tadına bakmamıştı. Şimdi içi oldukça ısınmıştı ve çok da rahattı.

O yerken, Kraliçe soru sormaya devam etti. Önceleri Edmund ağzı doluyken konuşmak gibi bir kabalık yapmamaya çalışıyordu fakat kısa bir süre sonra bunu unutup yalnızca mümkün olduğu kadar çok Türk lokumu tıkınmayı düşünür oldu. Yedikçe, daha fazla yemek istiyordu. Kraliçe’nin neden bu kadar meraklı olduğunu kendi kendine hiç sormadı…

Sonunda Türk lokumunun hepsi bitmişti ve Edmund boş kutuya istekle bakarak, Kraliçe’nin biraz daha lokum isteyip istemediğini sormasını bekliyordu. Kraliçe onun ne düşündüğünü muhtemelen gayet iyi biliyordu. Edmund farkında değildi, ama o, bu lokumların büyülü olduğunu biliyordu. Onun tadına bakan herkes daha fazlasını isterdi ve izin verilirse çatlayana kadar yemeye devam ederdi. Fakat daha fazla lokum ikram etmedi. Onun yerine Edmund’a dedi ki:

“Âdemoğlu, senin erkek ve kız kardeşlerinle tanımak isterim. Onları bana getirir misin?” “Denerim” dedi Edmund hâlâ boş kutuya bakarak.

“Çünkü yeniden gelirsen tabii onları da beraberinde getirerek sana biraz daha Türk lokumu verebilirim. Şimdi veremem, çünkü büyü sadece bir kere yapılabiliyor. Benim evimde olsaydık bu farklı olurdu.”

Yukarıdaki alıntı Aslan Cadı ve Dolap kitabının Türk Lokumu adlı 4.bölümden. Yazarın lokumun tadını gayet iyi bildiği anlaşılan bu bölümde lokum arzu edilen lezzet olarak geçiyor. Kıtlığın yaşandığı temel gıda maddelerine bile ancak karne ile ulaşılabildiği savaş döneminde yazarın kitabında Türk Lokumu’na yer vermesi sonradan pek çok makaleye ve akademik teze de konu olmuş. Lokumun Dünya savaşları öncesi Avrupa’da çok sevildiği halde orada bir türlü başarılı bir şekilde üretilemediği için Osmanlı’dan ithal edildiği ve ancak zengin bir kesimin tadabildiği bir lezzet olduğuna da bu yazılarda değinilmiş. Türk Lokumu bugün Narnia Günlükleri’nin resmî web sitesinde de resimli gerçek bir tarifiyle yer alıyor.

100 milyondan fazla satan 50’ ye yakın dile çevrilen Narnia Günlükleri filme de uyarlandı. Sonradan serinin ikinci kitabı haline gelen, Aslan Cadı ve Dolap kitabı 2005 yılında filme uyarlanan ilk kitap oldu. Oldukça başarılı bulunan ve ödüller alan filmle birlikte lokum satışlarında da bir patlama yaşanmış. Roma ve Yunan mitolojisinin de yer aldığı Narnia Günlükleri’nde Türk Kültürü’ne ve diline ait başka unsurlarda var. Bunların arasında en önemli örnek Narnia Ülkesi’nin kurucusu, kurtarıcısı olan ve mistik bir mana da taşıyan Aslan’ın adının Türkçe olması. Kitabı okuyan veya filmi izleyen birçok kişinin sandığı gibi “Aslan” İngilizce Lion kelimesinin çevirisi değildir. Yazar iyiliği temsil eden kurtarıcıya Türkçe Aslan adını vermiştir. Kraliçe Jadis’in adının da Türkçe cadı kelimesinden geldiği biliniyor. Serinin diğer kitaplarında da Türkçe kelimeler ve simgeler bulmak mümkün. Elbette yazarın bir edebiyat profesörü olması dolayısıyla kurguda farklı kültürlerden ve dillerden faydalanması normal ancak uzun yıllar üstünde çalıştığı bu seride her bir kelimeyi özenle ve özellikle yerleştirildiği düşünüldüğünde Türk Kültürü’nü iyi tanıdığı ve sevdiği varsayımını da çıkarmak mümkün.

Bu arada Netflix bir süre önce Narnia Günlükleri’nin yayın haklarını satın aldığını duyurdu. Yakın bir zamanda Dünya’da bir Türk Lokumu fırtınası daha esebilir.

 Arzu Tülümen

Narnia Recipes: Turkish Delight – Official Site | Narnia.com

Why Was Turkish Delight C.S. Lewis’s Guilty Pleasure? – JSTOR Daily

A Turkic-world Connection in The Chronicles of Narnia? – The Good Book Blog – Biola University

The Good Guys and the Bad Guys: Teachable Moments in the Chronicles of Narnia (taylor.edu)

 

Önceki İçerikKayıp / Yas ve Süreçleri
Sonraki İçerikİyileşmek…
Arzu Tülümen
Deniz ve edebiyat hayatta bana keyif veren iki vazgeçilmez konu. Anadoluhisarı’nda denizle iç içe büyürken kitaplar ve hikâyeler yaşamımda hep var oldu. O yüzden belki de anlatmayı çok sevdim. Özel sektörde eğitim uzmanı, Devlet Okulları’nda İngilizce öğretmeni olarak görev yaptım. Yıllar sonra yeniden üniversite öğrencisi olduğum bir dönemde, çocuk ve gençlik edebiyatı çevirisi çalışmalarım beni çocuklar için yazma konusunda yüreklendirdi. Deniz tutkum, amatör bir denizci ve yelkenci olarak devam ediyor. Yaz aylarımı deniz üzerinde geçiriyorum. O nedenle hikâyelerimde deniz ve denize dair konular ön planda. Denize Dönüş adlı kitabım Doğan Egmont, Mercanın Yelkenlisi-Liman Kentleri Çanakkale adlı kitabımsa Beta Kids tarafından yayımlandı. Yasemin Sungur’la yolum yazarken tıkandığım bir dönemde onun “Harekete Geç” adlı eğitimine katılmamla kesişti. Martı Dergisi’nde yer almaktan ve kitap sevdalısı arkadaşlarımla bir arada olmaktan mutluyum. Okumaya, yazmaya ve öğrenmeye devam…