Bilgiyi alırsak kullanıyoruz. Bilginin sahibi olmaktan bahsediyorum, hani parasını ödeyip sahibi olduğumuz şeyler var ya, aynen öyle. Nelerin sahibiyiz? Aileden bize kalanların. Çalışarak, emek vererek, ter dökerek elde ettiklerimizin.
Bazen birisi ile karşılaşırsın “ben çok kitap okudum, çok eğitime katıldım, ne çok not tuttum” der. Bende ne güzel derim. Okuduğu kitaplar ve aldığı eğitimler üzerine konuşuruz. Ben sorarım hangi kitapları okudunuz, hangi eğitimlere katıldınız?
Kitabın adını hatırlayamaz, uydurur, yazarın adını hatırlasa soy adını unutur. Eğitimin adı tam çıkmaz, hele eğitmenin adı neydi, neydi? Notlarına bir daha şöyle bir göz ucu ile bile bakmamıştır. Zaman yoktur ki! Sonra derki, hiç bir işe yaramıyor bu kitaplar ve eğitimler!
Ben tekrar sorarım “siz tüm bunlardan ne satın aldınız?” Seçtiniz mi? Aldınız mı?
Bir şeyin sahibi olmak için almalıyız. Almak için seçmeliyiz. Bu benim için iyi, olanların içinde en iyisi, bunu seçtim ve alıyorum demeli ve kullanmalıyız. Bilgiyi kullanmak da aynen bir ürünü kullanmak gibi. Kitaplıkta durması dekordur sadece bir kitabın. Not tutulması dinlediğin ve anladığın anlamına gelmez bir eğitimin.
Kitabı kullanın, okuyun, okurken altını çizin satırların, not düşün satırların köşesine, sticker yapıştırın. Etkilendiğiniz satırları paylaşın sevdiklerinizle. Kullanın kitabı, içindeki bilgiyi, o sizin…
Eğitimde dinleyin eğitmeni önce, bilgiyi önce sizin havuza bi atın, bi karıştırın, kendi bilginizle kıyaslayın, yorumlayın, sonra fikrinizi söyleyin, katılın eğitime. Not almaktan daha önemlisi yaşamaktır o anı, o anda bilgiye sahip çıkmaktır bilgiyi faydalı ve kalıcı yapan. İşe yaramayan kitap, eğitim, film, bilgi vb. yoktur sen almasını bilirsen…
Yaşarken sevgiyle nefes alın…