Doomscrolling

-Olumsuz İçerik Takip Etme Bağımlılığı-

 Zor günlerden geçtik, geçiyoruz… Savaş haberleri, terör saldırıları, pandemi, sokaklarda işlenen cinayetler, orman yangınları, sel felaketleri, depremler, maden faciaları, trafik kazaları, şiddet, cinnet, enflasyon derken bazen bu kadar acıya nasıl dayandığımızı, bu kadar yükü nasıl omuzladığımızı unutuyoruz…

Kimi zaman haber bülteni dinlemeye ya da gazete okumaya dayanamazken, kimi zaman da “Başka kötü bir şey olmuş mu?..”

“Yaralı sayısı artmış mı?”

“Olayların görüntülerine de baksam mı?”  gibi sorulara ve merakımıza yenik düşerek özellikle sosyal ağlar üzerinden olumsuz haberlerin trafiğinde boğulurken buluyoruz kendimizi… Ve bazı kötü niyetliler tarafından servis edilen içeriklerin bir kısmının zihnimizde derin yaralar bıraktığının farkında olmuyoruz çoğu zaman…

Burada dikkati çekmek istediğim nokta, bilhassa toplumsal krizler sırasında daha fazla kendini gösteren, sosyal medya akışlarında ısrarla gezinerek negatif haberleri takip etmek için hissettiğimiz takıntılı dürtü… Çünkü uzun saatler boyunca negatif haberleri okuma isteği ve merakı, ciddi ruhsal problemlere sebep olabilmekte. Eğer sürekli biçimde kötü haberlerin farklı versiyonlarını sosyal medya üzerinden saatlerce takibindeyseniz, size verilmek istenen mesajın asıl kaynağını ve amacını göremiyorsanız, ortada ciddi bir sıkıntı var demektir. Hâl böyle olunca bir durum karşısında kontrol sahibi olma isteğinin aşırılaşması, kötü haber bağımlılığını da beraberinde getirmektedir. Ve bu durumun adı artık hem dijital dünyada, hem de psikolojide doomscrolling” yani felaket haberlerini kaydırma sorunu olarak ele alınmaktadır.

Şimdi bu yeni kavramı biraz irdeleyelim:

Felaket haberlerini sürekli okuma dürtüsü ve bağımlılığını ifade eden doomscrolling kelimesi, Oxford Sözlük tarafından, “Öngörülemeyen yıl 2020’nin kelimeleri” adlı raporda yayınlanarak “Yılın Kelimeleri” listesine girdi.

Doomscrolling teriminin ilk çıktığı yıl 2018 ve ilk kullanıldığı platform ise Twitter olarak kabul ediliyor. Ancak yine de daha eski yıllara gidilmesinde fayda var. İnternetin yeni hız kazanmaya başladığı 2000’li yılların başında da kötü haber ve görüntüleri servis eden web sitelerinin olduğunu hatırlamak gerek. Özellikle terör saldırılarıyla ilgili videolar, bu siteler aracılığıyla yayılır; insanlar da korku ve merakla bu görüntüleri izlerdi. Günümüzde ise 2019 itibariyle hayatımıza büyük etki eden Covid-19 pandemisinin başlarında, ABD’de, Güney Amerika sokaklarında yerlere serilmiş ceset görüntülerinin basına sızmasıyla insanlar, ‘başka nerede ne var’ diye aramaya ve bu tarz haberler okumaya başladılar.

Ne yazık ki bu durum giderek artış gösterdi. Düzenli olarak kötü ve olumsuz haberlerin servis edilmesi, insanların psikolojik problemler yaşamasına neden oldu. 2020’de yapılan bir araştırmada sürekli olumsuz pandemi haberlerini okuyanların, dokundukları her şeyden kendilerine virüs bulaşacağını, can çekişerek ve boğularak öleceklerini zannetmelerinin ortaya konması, bu durumu ispatlar nitelikte.

Şüphesiz, insanların kötü haber ve olumsuz içerikleri merak etmesi, yalnızca pandemi sürecine has bir durum değil.  İnternet haberlerinin ve sosyal medyanın hızıyla, birçok insan afet, terör, kaza, kan, şiddet, kaos, savaş ve nefret içeren her içeriği, bağımlılık düzeyinde takibe devam ediyor. Eğer siz de sosyal medya araçlarında kendinizi sıklıkla sizi sinirlendiren konuları ve olayları ararken buluyorsanız, siz de doomscrolling girdabına düşüyorsunuz demektir.

Sizde negatif duygular uyandıran veya sizin herhangi bir duruma dair bakış açınızın doğruluğunu kanıtlayan başlıklar görmek, mevcut yarayı deşerek kanatmak gibidir.

İnsan, bir durumu değiştiremeyeceğini hissettiğinde, kaygı duymaya başlar ve küçük bir kontrol etme hissine tutunma ihtiyacı güder. İşte tam da bu noktada kişi farkında olmadan kötü haber bağımlısı olmaya başlayabilir. Bağımlılıkla birlikte bir süre sonra kötü haberler karşısında duyarsızlaşma, umursamama veya sürekli endişe ve panik halinde olma gibi haller de yaşanabilir. Önemli olan, bu durumun adını koymak ve kişinin kendini durdurmaya karar vermesidir. İnternet ve sosyal medya olmayan yılları aklınıza getirin. Genellikle sabah gazete okunur ve akşam da haber bülteni izlenirdi. Dolayısıyla doomscrolling rahatsızlığını yaşamamak için bugün de haber medyası ile sosyal medya kullanımını bu şekilde planlamak mümkün.

Eğer internet ve sosyal medya kullanımınızın sizde doomscrolling etkisi yapıp yapmadığını merak ediyorsanız, aşağıdaki cümleleri kendinize uyarlayabilirsiniz:

“İçinde yaşadığım coğrafyada her gün yeni bir olay oluyor. Her dakika önüme moral bozucu haberler düşüyor. Telefonumun bildirim sesi çaldığında ‘Acaba yine nerede ne oldu?’ diyorum. Sonrasında kendimi önce Twitter, ardından İnstagram, Facebook, haber siteleri ve sözlüklerde buluyorum. Gece uyku tutmadığında telefonumu elime alıp, “önerilen” haber ve tweetlere bakıyorum. Önerilen ya da keşfete düşen haberler tabii ki daha önce çok okuduğum için yine olumsuz içerikler oluyor. Dolayısıyla uykusuzluğuma uykusuzluk ekleniyor…”

“Bir olay yaşandıysa mutlaka kim, ne açıklama yapmış diye önce sosyal medyaya bakıyorum. Birçok hesap takip ediyorum, bu yüzden de daha fazlasına ihtiyaç duyuyorum. Çalışırken de mutlaka telefonumdan sürekli haber bildirimlerini açıyorum. Bu döngü, gün içinde devam ediyor. Çünkü kendimi rahatlatmak istiyorum, ancak sosyal medyadaki içerikler hem endişemi arttırıyor hem de benim sinirlenmemi veya üzülmemi daha çok tetikliyor.”

“Güne haberleri okuyarak başlıyorum telefondan veya bilgisayarımdan. Bunun için de epey vakit harcıyorum. Sürekli bir şeyleri kaçırdığımı düşünüyorum, tekrar tekrar bildirimleri kontrol ediyorum. Aynı haberle ilgili bütün içerikleri okumaya çalışıyorum. Daha sonra da kendimi çok yorgun ve sinirli hissediyorum. Yapmam gereken işlere odaklanamıyorum.”

Benzer cümleleri siz de kuruyorsanız, doomscrolling durumu yaşıyorsunuz demektir.

Peki bu takıntılı durumdan kurtulmak veya hiç bulaşmamak için ne yapmak gerekir?

  • Sosyal medyada geçirilen zamana kendinize göre bir sınırlama koyabilirsiniz. Telefonunuzun bildirimlerini buna göre ayarlayabilirsiniz.
  • Arkadaşlarınızın ya da sosyal medya çevrenizin paylaştığı –sizi kışkırtabilen- gönderileri görünce, daha fazlasına ulaşmak için ekranı kaydırmaya devam ettiğinizi fark edip bunu orada sonlandırabilirsiniz.
  • Daha olumlu içerikleri ve haberleri takip ederek, öneri ve keşfet kutularınıza bu haberlerin düşmesini sağlayabilirsiniz.
  • Haber sitelerini ve sosyal medyayı belirli amaçlarınız doğrultusunda kullanmaya ve bunun dışına çok çıkmamaya özen gösterebilirsiniz.
  • Dışarı çıkmak, bir hobi edinmek ve kişilerle yüz yüze iletişim kurmak gibi aktiviteleri hayatınıza daha sık dahil edebilirsiniz.
  • Felaket içeriklerini takip etmek yerine kendinizi dinlemeyi tercih edebilirsiniz. Böylece ne kadar zamandır en yakın arkadaşınızla kahve içmediğinizi, ne kadar zamandır kendinize vakit ayırmadığınızı, ailenizi görmediğinizi hatırlayabilirsiniz.

Özetle doomscrolling, insanın kendini kötü hissetmesine sebep olduğu halde, sosyal medyada fazla sayıda moral bozucu haberler arasında gezinme alışkanlığı ve bağımlılığıdır. Bu durum haberleri okumaktan, olan biteni öğrenmekten biraz farklıdır, çünkü bu davranış hali kalıcı olduğunda, ciddi rahatsızlıklara yol açabilmektedir.  Öte yandan içinde yaşadığımız ülkedeki ve dünyadaki gelişmelerin iyi veya kötü farkında olmak, yetişkin ve bilinçli olmanın önemli bir parçasıdır. Ancak burada dengeyi sağlamak, kendimizi daha iyi hissetmemize ve ruh sağlığımızı korumamıza yardımcı olacaktır. Çünkü her şeyi “son dakika” öğrenmek ve sürekli kötü içeriklerin akıntısında olmak, duyarlı olmanın ön koşulu değildir. Kötü şeyleri değiştirmek için illaki onlara her dakika maruz kalmak gerekmez.

Saplantılı bir şekilde ekranı kaydırıyor oluşunuz, belki de bir boşluğu doldurmak için…

Şimdi kendinize dönün ve şayet yukarıda sayılanları yapıyorsanız,  doomscrolling’i ekrana gömün.

Zeynep Kıyak

Önceki İçerikNeden Bu Kadar Yorgunuz?
Sonraki İçerikRuhun Lekesi
Zeynep Kıyak
1981 İstanbul doğumlu, İstanbul aşığı olan bir İstanbullu. Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi, Halka İlişkiler ve Reklamcılık Lisans, Marmara Üniversitesi Medya Ekonomisi Yüksek Lisans mezunu. Editörlük ve kurumsal iletişim alanlarında üç yıl çalıştıktan sonra, insan kaynaklarına yöneldi, 12 yıldır profesyonel anlamda bu alanda çalışıyor. Çok klişe olacak belki ama “Çocukluğundan beri yazıyor” Ortaokul ve lise yıllarında yazıyla ilgili tüm il düzeyi yarışmalarda önemli dereceler kazandı. Üniversitede TÜHİD’in düzenlediği sosyal sorumluluk temalı yarışmada ekip arkadaşlarıyla “Genç İletişimciler” dalında Altın Pusula ödülünü aldı. Yazmayı bırakmadı. Sabah, Akşam gibi gazetelerde belirli dönemlerde yazıları; Kariyer.net’in blog sayfasında makaleleri yayımlandı. 2011’de Yasemin Sungur ile yolları kesiştiğinden beri Martı’da “Alternatif İK Sözlüğü”nü hazırlıyor. Bunun yanı sıra gündemle ilgili haber yazıları, röportajlar, farklı yazı dizileri üzerine yazmaya devam ediyor. MARTIDAŞ olmayı çok seviyor. Yeni projesi için yakında harekete geçecek ve bu yüzden çok heyecanlı…