Çocukları anlamak ve anlaşmak için çocuk olmamıza gerek yoktur. Aslında tek ihtiyacınız olan şey “Empati“ kurma becerimizi geliştirmek. Şimdi gelin, empatinin ne anlama geldiğine bakalım.
Empati teriminin iki atası var: Almancadaki “einfühlung” ve Eski Yunancadaki “Empatheia”. Carl Rogers’ a göre, empati, bir kişinin kendisini karşısındaki kişinin yerine koyarak olaylara, onun bakış açısıyla bakması, o kişinin duygularını ve düşüncelerini doğru olarak anlaması, hissetmesi ve bu durumu ona iletmesi süreci olarak tanımlanıyor.
Peki, bunu nasıl yapmalıyız? Karşımızdaki kişi ister çocuk olsun ister erişkin onun rolüne girerek empati kurduğumuzda, o çocuğun (ya da bireyin) rolünde kısa bir süre kalmalı daha sonra bu rolden çıkarak kendi yerimize geçebilmeliyiz. Aksi halde empati kurmuş sayılmayız. Karşımızdaki ile özdeşim kurmak (ona benzemek) ve ona sempati duymak, empatiden farklı şeylerdir.
Üstün Dökmen’e göre (1988) aşamalı olarak üç empati basamağı vardır. Bunlar: onlar basamağı, ben basamağı ve sen basamağıdır. Biz, çocuklarımızı anlarken ve dinlerken hangi basamaktayız? Hangi basamakta olduğumuzu söylemeden önce bu basamaklara tek tek dokunalım:
ONLAR BASAMAĞI
Bu basamaktaki tepki veren birey, karşısındaki çocuğun (ya da bireyin) ona ne anlattığı ile ilgilenmez ve düşünmez. Çocuğun duygu ve düşüncelerine dikkat etmez; çocuğun anlatacağı sorun üzerine ilişkin kendi düşünce ve duygularını anlatmaz. Dinleyen kişi, çocuğa öyle bir geri bildirim verir ki, bu geri bildirim, tamamen toplumun görüşlerini dile getirmektedir. Onlar Basamağı’ndan çocuğu dinleyen birey bir takım genellemeler yapar ve bol bol atasözleri kullanır.
Örneğin, derslerinde başarısız olan bir öğrenciye “Çalışan kazanır, elması kızarır” derse, onlar basamağından bir tepki vermiş olur. Eğer kişi çocuğa bu şekilde karşılık verirse, çocuğun duygu ve düşüncelerini anlamaktan çok toplumun bu konuya ilişkin görüşlerini yansıtmaktadır.
BEN BASAMAĞI
Çocuğumuza bu basamaktan dinlersek, onun duygu ve düşüncelerine eğilmeden, ona akıl vermek, eleştirmek ve çocuğu kendi sorunlarıyla baş başa bırakıp, kendinden söz etmektir. Örneğin, “Sürekli ders çalışıyorum” diyen çocuğa, birey çocuğun sorununu yüz üstü bırakıp kendinden söz etmeye başlar.
Ben Basamağı’nda tepki veren kişi, bilişsel ve duygusal açıdan karşısındaki çocuğun (ya da bireyin ) rolünü almadıkları için, yeterli düzeyde empati kurmuş sayılmazlar.
SEN BASAMAĞI
Sen Basamağı’ndan çocukla iletişime geçen birey, olaylara onun bakış açısıyla bakar. Yani kendisine anlatılan sorun karşısında, toplumun ya da kendisinin düşüncelerini anlatmaz; tamamen çocuğun (ya da bireyin) duygu ve düşüncelerini anlamaya ve hissetmeye çalışır. Siz çocuğunuzu hangi basamaktan dinliyorsunuz ve anlamaya çalışıyorsunuz?
Karşımızdaki kişi ister çocuk ister birey olsun onun duygu ve düşüncelerini tam olarak anlasak bile eğer anladığımızı ona ifade etmezsek, empati kurmak sürecini tamamlamış sayılmayız. Bununla birlikte empati kurma becerisini geliştiren bir çok etken vardır. Araştırmalara göre piyano ve keman çalan bireylerin empati ve öz saygı düzeyleri müzikle uğraşmayan kişilere oranla daha yüksektir. Müzik, evcil hayvan bakmak gibi uğraşlar edinmek, muhtemelen kişilerin empati anlayışlarını ve becerilerini artırır. (Ansten ve Kalliopuska, 1991)
Yaşama empati ile bakmaya ve her gün çocuklarımıza ve içimizdeki çocuğa empati ile anlamaya ve anlaşmaya ne dersiniz?
O zaman her gün 2 dakikanızı çocuklara ve içimizdeki çocuğa empati ile bakmaya, onu anlamaya ve anlaşmaya ayırın ve bunu onlara hediye edin.
Kaynaklar :
* Prof Dr Üstün Dökmen, Sanatta ve Günlük Yaşamda İletişim Çatışmaları ve Empati ( 1994 )
* Carl Rogers, Carl Rogers on Encounter Groups. ( 1970 )
* Prof Dr Üstün Dökmen, Empatinin yeni bir modele dayanılarak ölçülmesi ve psikodrama ile gelişmesi ( 1988 )
Zeliha Dağhan