Çingene Vapuru

Boğaz deyince akla gelen ilk şeylerden biridir vapurlar. Bu yazıyı okuyunca, hemen bir vapura atlayın ve İstanbul’un doyumsuz güzelliğinin tadını çıkarın…

– Alo, Kakocum, 40 dakika sonra Harem İskelesinde buluşalım. Geç kalma, tamam mı?
– Tamam Zühtü Amca!
– Haydi görüşürüz.

Zühtü Amca iskeleye çağırdığına gore, görünen o ki yine Boğaz’ı geçeceğiz.

– Zühtü Amcaa!

– Zühtü Amca buradayım.
– Ooo evlat; sabah şeriflerin hayrolsun.
– Sağol Zühtü Amca.
– Ustam oradan bir simit daha verir misin? Zühtü Amca sana da aldım simit.


Teşekkürler Kako, eksik olma.
– Çayımızı da vapurda içeriz. Sirkeciye geçiyoruz değil mi?
– Evet Sirkeci’ye, ama oradan yeniden vapura bineceğiz.
– Neden? Nereye gideceğiz ki?
– Bu Pazar, çingene ya da dilenci olacağız evlat.
– Bu nereden çıktı şimdi Zühtü Amca?

Açıkçası gerçekten şaşırmıştım. Sahi nereden çıkmıştı dilenci ya da çingene olmak?

Yeni Cami önünde kılık değiştirip birimiz çiçek satıp, birimiz dileneceğiz!

Zühtü Amca?! Ciddi misin?

Tabi Alicim, bu yaşımdan sonra yeni heyecanlara ihtiyacım var.

E ama kıyafetlerimiz?

İlahi Alicim, elbette yok öyle bir şey. Sen hiç ‘Çingene Vapuru’ ya da ‘Dilenci Vapuru’  diye bir vapur duymadın mı?

Yooo!

– Hah işte! Duymadığın o vapurlara bineceğiz bugün.
Bu konuşmalar yapılırken, biz çoktan Harem-Sirkeci vapuruna binmiştik.

Yeni şehir hatları vapurları çok güzel olmuş, kocaman pencerelerle manzara daha keyifli hale gelmiş.

Derken; kısa bir sÜre sonra Sirkeci’de vapurdan inip, Boğazlar İskelesi’ne gelmiştik.

Şu İstanbul heralde Türkiye’nin en pahalı şehri olsa gerek, değil mi Ali?

Evet Zühtü Amca, geçenlerde haberlerde de öyle bir şeyler duydum sanki.

– Oldu olası, İstanbulda yaşamanın bir bedeli vardır zaten evlat. Ama bu İstanbul öyle bir şehirdir ki; içinde her türlü tezatı, çelişkiyi bulursun.
– …
Hani bu şehir ülkenin en pahalı şehriydi? E o halde saatlerce süren boğaz sefasını, bir kıtadan bir kıtaya dalgalar üzerinde salınma keyfini, nasıl oluyor da bir çay bir simit parasına sürüyoruz?

Ahaha alem adamsın vallahi Zühtü Amca. Yine nasıl bağladın konuları şaştım doğrusu.

Kakocum, bu çingene vapuru, Boğaz‘da o iskele senin bu iskele benim dolaşır taaa Kavak’a kadar gider. O kadar yol gidip, bir Asya’dan bir Avrupa’dan yüzlerce insanı topladıktan sonra bir süre dinlenir, sonra aynı yolu gerisin geri döner.

O halde sıradaki vapura biniyor muyuz, Zühtü Amca?

Evet Alicim, bineceğiz. Eminönü’nden sonra sırasıyla Beşiktaş, Kanlıca, Yeniköy, Sarıyer, Rumeli Kavağı’ndan diğer çingeneleri alıp, Anadolu Kavağına varacağız.

A biz seninle daha önce Anadolu Kavağına gitmemiş miydik?

Evet Alicim aynen öyle! Merak etme yine aynı balıkçıda, yine bir Rakı Balık keyfi yapacağız. Masamız hazır!

Valla zihnimi okudun Zühtü Amca. Gidene kadar simit çaya talim edeceğiz.

– Evladım, ver bakalım bize oradan iki tavşan kanı!
Çayları içtik, simitleri yedik. Sonunda vardık Kavak’a.

Hava harika, muhabbet gani, balıklar lezzetli.

Önceki İçerikPortekiz Günlükleri: 5 Gün 5 Duyu – 2. Bölüm
Sonraki İçerik( Kadifekale/İZMİR )

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz