Bulanık Mantığın Dile Etkisi

Birkaç kez okuduğunuz halde anlamadığınız, “bende bir salaklık var herhalde” düşüncesiyle, “Vay be ne güzel yazmış.” diyerek övgü dolu sözlerle kendinizi avuttuğunuz durumlara düştünüz mü hiç?

Hiç üzülmeyin salak değiliz, yazar da mükemmel değil.

Bu durum ‘Bulanık Mantık’ meselesinin bize oynadığı oyun…

Hadi öğrenelim bakalım neymiş bu Bulanık Mantık ve dile etkisi.

 BULANIK MANTIK

2000 yılı aşkın süredir kullanılan ve gayet işe yarayan klasik mantık, gerçekten de gerçekliği ifade etmekte yeterli miydi?

Yoksa tıpkı Öklid geometrisinin aslında daha genel bir geometrinin özel hali olması gibi, Aristo mantığı da daha genel bir mantığın özel hali miydi? Bu soruya, 1961 yılında Azeri bilim insanı Lütfi Aliasker Zade Berkeley Üniversitesi’nde çalışırken bir yanıt getirdi

Klasik Aristo mantığında sadece iki değer (üyedir ya da üye değildir.) alması kabulünü sorgulayarak, “fuzzy sets” -bulanık kümeler” adını verdiği bir yaklaşımla çoklu değer alabilen bir mantığı kurmuş oldu. Bu yeni bulanık mantığa göre, doğruluğun ve yanlışlığın dereceleri vardır. Bir makinanın daha “akıllı kararlar” alabilmesi için, ona bir şeyin sıcak olmadığını söylemeniz yetme, “ne kadar sıcak” olduğunu öğretmeniz gerekir. Bulanık mantığın işe yaradığı nokta tam da burası. Çünkü bizim beynimiz de klasik mantığa göre değil, bulanık mantığa göre işlemekte. Bulanık mantık, analog dünya ile dijital dünya arasındaki boşluğu kapatmakta elimizdeki en potansiyel yöntemlerden biridir.

 DİL

Sözcükler zihindeki idelerin imgesidir. Dil ise onları ifade etmenin aracıdır. Sosyal bir varlık olan insanoğlu dilini kültürel her türlü alanda aktif bir şekilde kullanmaktadır… Dil ise bulanık/puslu bir yapıya sahiptir, çünkü hayatı ve dış/fizik dünyayı anlatır. Günlük kullandığımız dilimizde de kavramların, kelimelerin sınırlarının iyi çizilememesi sebebiyle çoğu zaman bir anlam belirsizliği veya çok anlamlılık ortaya çıkıyor. Bu açıdan dil için kavramlar çok önemlidir.

Dilbilgisi nasıl ki hatasız konuşmamızı sağlıyorsa mantık da doğru düşünmenin kurallarını vermektedir. Bu demektir ki dil bir dış konuşma ise, mantık da iç konuşmadır.

Mantık biliminin de temelini oluşturan dilin yapısının daha çok bulanık/puslu olduğunu dile getiren yeni anlayış, düşüncenin de bulanık olduğu fikrinden hareketle mantık biliminin de bulanık/ puslu özellikte olması sonucuna varmıştır. Artık doğru düşünmenin ilkeleri dilin bu özelliğinden (bulanıklık) yararlanmaktadır. Bulanık mantık açısından baktığımızda dil, çok anlamlı, yani bulanık/puslu bir yapıdadır.

Bulanık mantık, dilin ve dolayısıyla kelimelerin çok anlamlılığı, bulanıklığı, belirsizliği üzerine kurulmuştur. Sistem hem mantığın hem de dilin ve düşüncenin yeni bir bakış açısıyla yorumlanmasına, yepyeni sonuçlara ulaşılmasına giden yolu da açmaktadır.

İste Bulanık Mantık anlayışıyla yazılmış bir metin.

Hüzünden korkma. Korkudan da korkma.

Acını sahiplen ki hoyratlık kıramasın kalbini.

Zalime maruz kalmak zalim olmaktan daha güçlüdür.

Ama sen yine de güce talip olma. Güç kırılır.

Sen kırılmayı da bilensin.

Korkma! Bilmeyi bile bilensin.

Not: Muhtemelen yazar özellikle anlaşılamaz olmanın daha çok okur toplayacağını bildiği için bilmeden bulanık mantıkla yazmış. Ya da…

Çok kitap okuyan arkadaşlarıma bu metni gönderdim ve ne anladıklarını sordum. İşte yanıtlar:

-Acı kırılganlık mutsuz sonlar hepsi insana dair bunu kabullenir yoluna devam edersen hayatın san daha kolay çok da şeetme diyor.

-Acılar ve kötülükler karşısında bir nevi kabulleniş yoluyla güçlü olma gibi bir şey mı acaba

-Vallahi anlamaya çalışıyorum ama çok çelişkiler var.

-Bilmem güçten kastı ne acımızı zaten sahipleniyoruz

-Ne gelirse gelsin korkma çünkü sen aslında bunları hep gördün.

-Sal gitsin…

Hadi bakalım sıra sizde bu metinin TÜRKÇE MEALİ nedir?  😊

 

Oktay Valunya 

 

 

Önceki İçerik“Özgür Kadın Kültür Demektir” Sıra dışı, Ezber Bozan Billur Kalkavan
Sonraki İçerikDünya Gıda Günü’nde “Kimseyi Geride Bırakma”