İlişkiler, iki güneş sisteminin çarpışması gibidir. Bu yüzlerce gezegeni olan iki sistemin bir noktada buluşmasıdır. İlişkide olan her kişi ardında yedi neslin kaderini taşır. Bilim genlerle açıklar, psikoloji ortak bilinçle… Her birimiz derinde daha büyük bir sistemin parçasıyız. Yedi nesilde olan olayların etkisi halen okyanusun derinliklerinde akıntılar yaratır. Yüzeydek dalgalar ise ilişkinin inip çıkmasına sebep olur.
Başlarda büyük bir aşkla başlayan ilişki, bir süre sonra inişe geçer. İlk heyecan kalmaz. Sebebini bulamadığımızda ya karşıdakini ya da kendimizi suçlarız. İlişkiler hakkında bilginiz kitabın ilk dört sayfası kadardır. İki sistemin birbirini çekimi sonsuz denebilecek ihtimalin ve tesadüf gibi görünen olaylar sisilesinin ardından gerçekleşir. Derinde mutlaka bir uyum vardır. Her iki aile geçmişinde göçler olabilir, benzer acılar yaşanmış, dışlanmış kişiler olabilir. Bir taraf annesinin oğlu, diğer taraf babasının kızıdır. Bir taraf fazla veren, bir taraf da fazla alan olabilir. Bazen de kurban kendine bir fail veya kurtarıcı bulabilir.
Fırtınalı başlayan ilişkiler, bir süre sonra heyecanlarını yitirebilir. Bir ilişkinin sevgiyle yükselmesi için bireylerin kendi iç dünyalarını anlamaları gerekir. İç dünyamız kendini dış dünyada gösterir. İlişkiler iç dünyamızı anlamak için büyük nimettir. İç dünyamız ise ailemizde yedi nesil boyunca süren olaylardan etkilenir.
Hayatımızda gördüğümüz ilk ilişki anne ve babamızın ilişkisidir. Onların arasında olanları çocukken bilinçaltımız tarafından sorgulanmadan doğru olarak kaydedilir. Anne, kız çocuğu için dişil enerji demektir, baba ise karşı cinse olan güveni destekler. Baba, erkek çocuk için eril enerji demektir, anne ise karşı cinse olan güveni destekler. Anne ve babanın kendi ailelerinde yaşadıkları herhangi bir problem bizim çekirdek ailemizi (anne-baba-çocuk) etkiler. Geçmişin izlelerini takip edersek, iki-üç kuşakta önemli olayların, kayıpların, şiddetin, tacizlerin herhangi birinin olmama ihtimali zayıftır. Bu zincirleme etki en ucunda ilişkimizi etkiler.
İlişkideki her iki taraf kendi iç dünyalarını keşfettiklerinde anlayışları değişir. Bu anlayış değişikliği dolaylı bir özgürlüğe alan açar. Geçmişteki kişilerden, bizi olumlsuz etkileyem duygu, düşünce, inanış ve alışkanlardan kurtulmaya başlarız. Biz olmayan ne varsa attığımızda, kendimizi eksik değil, tam ve bütün hisstemeye başlarız. Bir ilişki ancak iki bütün arasında sağlıklı olabilir. O zaman her gün yeni, her an eşsizdir. Geçmişin ağlarına bağlı olan kişiliğimize tutunmayı bıraktığımızda bir bulut kadar özgür olabilir ve hayatla akmaya başlarız. İlişkimizde hayatı keyifle paylaşmaya başlarız.
Deniz Öztaş