Bazen okuduğunuz bazen dinlediğiniz bir şey yazma dürtünüzü harekete geçirir. Benim de içeriğini takip ettiğim ve oldukça eğitici bulduğum livetobloom (https://livetobloom.com) sitesinde yine ilginç bir yazı vardı. Müge Seyhan Öztürk imzalı apofeni yani anlamsız, birbiriyle ilgisi olmayan, rastgele var olan verilerden anlamlı bağlantılara ulaşma hakkında dikkat çeken bir yazı. Ben apofeni ifadesini tersinden düşünmek istedim. Yani birbiri ile bağlantılı konulardan, verilerden anlamsız sonuçlarla algı üretmek üzerine.
Her ne kadar beynimiz bağlantı kurmaya, ilinti aramaya, parçaları birleştirmeye ve anlamlı sonuçlara-yargılara varma yönünde çalışsa da gündelik hayatımızda yazılı, görsel ve sosyal medya aracılı tüm uyaranlar bağlantı kurgumuzda parazitler oluşturacak şekilde işlemektedir. Yaşadığımız, gündelik hayatın gerçekleri ile yazılı, görsel basının söyledikleri birbirinden farklılık göstermektedir. Yaşam alışkanlıklarımızdan, eğlenceye, kitap seçiminden, ilgi alanlarımızı tasarlamaya kadar her konuda yaratılan algıyı sanki kendi kararlarımız gibi algılıyoruz. Bu algı ki geleceğimizi belirlerken ve tek seçimlik kararlarımıza da etki etmekte ve korkularımızı tetikleyip olmayan pek çok şeyi olmuş gibi bilinçaltımıza yerleştirmektedir.
“Şimdi algıların aldatıcı etkisinden beni koruyacak hiçbir şey yok mu?” diye düşünebilirsiniz. Hangisi gerçek, hangisi benim seçimim?
Algı üreticileri beyin çalışma prensibini esas alarak mutlak kazanmak ve hatta sınırsız bir süre algı ile hayatlarımızı yönetmek üzerine teknolojinin tüm olanaklarını kullanırken, kendimizi ne ile savunacağız?
Müge Seyhan yazısında sezgi gücümüzden söz ederken bundan bahsediyor. Açıkçası algıyı ve onun aldatmaca dünyasından bizi koruyacak şeyin sezgi gücümüz olduğuna bende katılıyorum. Sezginin de beslendiği kaynaklar var elbette; bilgi, farkındalık, iç görü, doğal yetenek, evrenin dili, kozmik işaretler gibi. Bugünlerde özellikle kadınlarla kendini gösteren kendine dönme, kendi gerçeğini kavrama, öz farkındalığını karar süreçlerine katma eğitimlerine olan ilgi bu sezgi gücünü kişisel olarak yönetme becerimize katkı sağlamaktadır. Kalp doğruyu söyler sözü bu felsefenin en önemli cevaplarından biridir
Sezgiyi harekete geçiren tesadüfler, doğal işaretler idrak gücümüzü artırmakla kalmıyor, kalp ile görüp akıl ile birleşip algı tuzaklarına karşı en büyük koruyucu gücümüz olarak da görünmektedir.
Sezgisel gücün bilgi ile desteklendiği; algının az, bilginin çok olduğu seçimlerle hem bireysel hem toplumsal hayatımızın şekillendiği doğru kararlara ulaşmak ve o şekilde yaşamak dileğiyle.
Ayşem Kaya