“ruhunu serin tut
yanardağa el verme…”
…
nelerin arasında
kaybolmuşken
yanlış mevsimler
bahar bırakmadı
ömrümde
oh dediğim
nefes almalar
göğümde
hayatın kapattığı
delikler
pantolon ceplerimde
sakladığım beş taş
üzerime kitlenen
kapıların anahtarları
en son
en uzun
intihar
yalnızlık
ırmağı varken
denize
su özlemesi insanın
romanların elinde
roman dediğim hayatlar
çalgı çengi
düttürü dünya havası
aynanın karşısında
mırıldandıklarım
kendime
en masum sinkaflarım
nefesimi
üfleyeceğim yer
kalbime bıçak yarası
hayata ilk adım attığım
kasık sancısı
deliliğim
ilaç yerine
yutkunma dolu
bakırköy tedavileri
sen sakın
ölümü özleme
öleceğini unut
yuvarlanan taşlar
dağından
hiç küçük değil
ödülüm
büyüyen bir telaşın
kollarında
yola düşmüş
içi dert dışı dert
kırık kaval üflemesi
üzeri
adını bilemediğim
çiçekle filizlenmiş
toprağında unutulmuş
mezar kapağı
kabusum
uyku aksa gözlerimden
görmediğin düşümde saklı
katlim
boyumu geçmeyen suları
boğmaya davet etmek
bir damla gözyaşımla
“git derken gel dediğin “
yağmurlarla
ıslanıp
yağmur
isteyen
ruhuma
yangınlardan kalan
yarısı alev
yarısı
unutulmuş
savrulmuş
kül
anıları…
Nisan /2020-23
Yaşar Üstün