Yıllar boyunca okuyor, eğitim görüyoruz. Kitaplar arasında dirsek çürütürken bir yandan gelecekteki iş hayatımıza dair hayaller kuruyoruz. Fakat bir nedenden mutlu olamıyoruz. Neden?
Kendimizi yeterince geliştirdiğimize inandığımız o yılların sonunda, içine girdiğimiz profesyonel hayattan da aldığımız eğitim nispetinde bir karşılık beklemek hakkımız olmaz mı? Olur tabii ki, kimse buna çıkamaz. Ben de çıkmıyorum. Ancak profesyonel hayata girişten bir süre sonra karşımıza farklı bir kırılım çıkıyor. İşte bu kırılımda özellikle ülkemizdeki çoğunluk profesyonel kaba tabiri ile dökülüyor.
Nedir bu kırılım? Açıklayayım:
Kariyer yolumuza okul yıllarında aldığımız bilgiler, ufak tefek iş tecrübeleri ile başlıyoruz. Okul kaynaklı teorik bilgilerin pratik hayata uygulanabilirlik yöntemlerini keşfetmek başlı başına bir tecrübe. Gel gelelim kariyer yolunda sadece okul kaynaklı bilgilerin bir ömür yeterli olacağını düşünmek büyük hata. İşte kırılım bu noktadan sonra başlıyor.
Nice profesyonel arkadaşım var, okul bittikten sonra kendisini, bilgisini geliştirmek için bir tane bile kitap kapağı açmamış. ‘Sürekli eğitim’ kavramı şirketlerinin onları çoğunlukla da zorla gönderdiği eğitim programlarından ibaret. Hele bir de şirketlerde böyle bir eğitim verme açılımının olmadığını düşünün. Yıllar öncesinin bilgileri ve gündelik iş tecrübeleri ile kariyer yollarını devam ettiren, hatta büyük kariyer beklentilerine giren kalabalık bir kitle mevcut iş piyasasında.
Oysa daha farklı olmalı profesyonellerin kariyerlerine bakışları. Üniversiteli gençler bana “Başarılı bir kariyere sahip olmak için ne yapmalıyız?” diye sorduklarında onlara şiddetle bir iş kütüphanesi kurmalarını söylüyorum. Bu öyle bir iş kütüphanesi olmalı ki, farklı disiplinlerden kaynakları içinde barındırsın ve bütün kariyer yolları boyunca sırtlarını ona güvenle dayasınlar.
Zamanında şirketin eğitim sistemi üzerine çok katı bir yönetici ile çalışmıştım. Her gelen eğitim talebine “Bu konu için kendisi ne yapmış, kitap okumuş mu, araştırmış mı?”sorusunu yöneltirdi. Eğer cevap “hayır” gelirse, “gitsin çalışsın gelsin, anlamadığın bir şey kalırsa eğitime gider” derdi. Bir insan kaynakları profesyoneli olarak belki de çok onaylamayacağım bu tutumun eğer ölçüsü iyi ayarlanırsa gerçekten işe yaradığını gördüm sonradan. Çalışanlarda gelişim yolunda bireysel çaba sarf etmek bilincini doğurmuştu bu ölçülü katılık.
Sürekli eğitim prensibini özümseyebilmiş, bireysel gelişimi için kendisi emek ve para harcayan profesyonellerin kariyer yolunun iki katı açık olduğunu öğrendiğimiz zaman, eminim etrafta “Kariyerimden, işimden mutsuzum” diyerek dolaşan insanların sayısı hızla azalacak.
Kendi kariyerimizin iplerini ele almak için hiçbir zaman geç değil, inanın.
İpek Aral Kişioğlu