Bir Kadınlar Günü daha geldi. Her yerde kadınlar için güzel mesajlar, görseller, reklamlar, yazılar dolaşacak. Çiçekler, şiirler, jestler de yapacak bazıları. Bizler dayanışma içinde olacağız. Peki, önceki ve sonraki günlerde işler nasıldı, nasıl olabilir?
Ben, bu yazımda konuyu iki farklı yerden ele almak istiyorum. İlki, az önce belirttiğim gibi öncesi ve sonrası meselesi. Yazımın başına oturmadan önce haber sitelerinde son 24 saatte 8 kadının erkekler tarafından katledildiğine dair haberlere rastladım. 4 saat evvel girilmiş haber, son 4 saatte sayı arttı mı? Bize yansıyan kadarını öğrenebiliyoruz ve o kadınların hepsi sayı olup kalıyorlar son raddede ne acı ki. Bedenlerine, ruhlarına tarifsiz zararalar veriliyor, özgürlük, hak ve ömürleri ellerinden alınıyor ve bunun için gerekenler tam yapılmıyor. Biz hayatta ve daha iyi şartlarda kalanlar buna üzülüp, utanıp, öfkemizle sarmaş dolaş, elimizden gelen tepkilerle hayata devam ediyoruz. Bunları yaşamıyorsak da halimize mahcup biçimde şükür ediyoruz. Mahcup, çünkü hepimizin hakkı olan şeylere çoğumuz sahip olamıyor.
Bu vesile ile en doğal haklarından mahrum olan, zorda kalan, hayattan alınan tüm kadınlara sevgiyle, şefkatle, kardeşlik ve birlik duygularıyla sarılalım ve onları bir kez daha analım mı?
Toplumun kadınlar için kullandığı, sevmediğim birkaç sesleniş biçimi var.
Kadınlarımız, güçlü kadın, erkek gibi kadın, seksi kadın, zeki kadın, anaç-anne vb… Biz kendimize aitiz, güç ne ve biz niye güçlü diye etiketleniyoruz, mutlu, özgür, huzurlu, güvende olamıyoruz, erkek gibilik tam olarak ne? Seksilik, zeki veya anaç-anne olmak neden bir önceliklendirme meselesi oluyor?
Canlıyız. İnsanız. Kadınız. O kadar. Cinsiyetin verdiği fizik, roller, sorumluluklar farklı olabilir evet ama değer neden değişken? Neden illa belli bir biçimde olmak zorundaymışız gibi bir algı var?
Gelelim yazarken bakmayı tercih ettiğim ikinci pencereye. Yapılan yanış, eksik, kötülükler ortada ve gözümüze giriyor maalesef. Buna hepimiz vakıfız ne yazık ki. Ben şimdi güzel şeyler yapabilenlere değinmek ve aslında esas olması gerekeni yaptıkları için onlara çok hakları olan teşekkürü etmek isterim.
Onlar kimler mi?
Aklıma ilk anda gelenleri aktarayım hemen.
- Evladın kızı erkeği olmaz diyebilen, kız olunca erkek olmadı diye üzülmeyen, illa erkek olana kadar uğraşmayan herkes.
- Sünnet merasimine karnaval havası vermeyenler.
- Erkeklere, sadece cinsiyetlerinden dolayı ayrımcılık yapmayan, hakkın, özgürlüğün, malın, mülkün, imkânın, seçim-tercih hakkının fazlasını gani gani layık görmeyen zihniyete sahip olanlar.
- Kendisini, bir kadına sadece fiziksel zarar vermediği için “iyi” ebeveyn, kardeş, evlat, partner, sevgili, eş zannetmeyen, onlara ilişki içinde herhangi bir biçimde değersizlik, saygısızlık, yok sayma yapmayan, ruhsal acı çektirmeyen, şu meşhur manipülasyon üçlemesi olan love bombing – gaslighting – ghosting’ i yapmayan herkes.
- Kadınları, güdü, zevk, hazları uğruna kandırmayan, kendini ve ne isteyip, istemediğini bilen net olabilen erkekler.
- İlişki ve evliliklerde, yanındaki kadının varlığına değer veren ve etrafına da bunu yansıtabilen, kendi sorumluluk ve görevlerinin bilincinde olup, önceliklendirmelerini iyi yapan, adil olan erkekler.
- Namus kavramının, kadına ve cinselliğine ait olmadığının bilincinde olan gelişmiş beyin sahipleri.
- Evet gibi hayır ve istemiyorum demenin de bir hak ve yanıt olduğunu anlamış, her güzel, bakımlı kadının aranmadığını, her tebessümün, selamın, sohbetin işve, cilve, seks çağrısı, gece gezmenin, bir yerde olmanın cinsiyetle ilgili olmadığını bilen, ilkel beynini geliştirmiş tüm erkekler.
- Hayat içinde, kendisi gibi kadın olan kimseyle haseti, kıskançlığı, rekabeti, derdi olmayan, hemcinslerinin elinden bir konum, bir şey, bir rol ve birilerini alma, gıybetini yapma gibi sağlıksız halleri bulunmayan, birini geçince zorlu bir zafer kazanmış gibi veya kazanamadığında çok eksikmiş gibi hissetmeyen, meselesi ve tek yarışının kendisiyle olma olgunluğuna erişmiş her kadın.
- İş dünyasında da kadınlara eşit haklar sunabilenler.
- Esas gücün, şartlar ne olursa olsun kendine ihanet etmeden, birine, bir şeye zarar vermeden, yok etmeden, adaletli ve nazik kalabilmekte olduğunun farkında olanlar…
Biliyoruz ki sayınız az. Artmanızı diliyoruz ve sizleri bu güzel özelliklerinizle var olduğunuz için ayrıca çok seviyorum çok da teşekkür ediyorum. Çünkü hepimiz olumsuzu belirtmekte çok yetenekliyiz ve ama olumluların, iyilerin hakkını teslim etmekte gerideyiz.
Varlıklarına şarkılar, şiirler yazılmış Firuzeler, Ünzileler, Ayseller ve hayatta olduğumuz halimizle gayet yeterli, güzel, iyi olan biz kadınlar, hepimiz, iyi ki varız!
“Bir kadın, geleneklerin kendisi için yeterli saydığı şeylerden daha fazlasını yapmak, öğrenmek isterse, onu kınamak, alaya almak düşüncesizliktir.”
Jane Eyre, Charlotte Bronte
Bir gün değil, her an kıymet bilmek temennisiyle…
Sevgim, saygım, şefkatimle.
HEPİMİZİ ÇOK SEVİYORUM.
Gaye Elmas Ünver