Unutulmak Hakkımız Söke Söke Alırız

Ne kadar çok şey var unutmak istediğimiz.

Sahi neden unutmak ister insan?

Canımız acımasın isteriz, acı veren anıları silmek isteriz.

Özlem çekmek istemeyiz, kayıplarımızın üstünü çizmek isteriz.

Bazen fazla detay bize yük olur, hipokampüste* kendimize taze bir alan açmak isteriz.

Affetmeyi başaramayız, unutarak etkisini azaltmak isteriz.

Yenilenmek isteriz.

Daha fazla üzülmek istemeyiz, değiştiremeyeceğimiz şeyleri fırlatıp atmak isteriz.

Aklımızda kalsın, yer etsin istemeyiz.

Hatırlamamak adına üzerini örtmek isteriz.

Belki de sadece hafiflemek için…

Eminim tecrübe etmişsinizdir, bazen bir isimle bazen bir koku esintisiyle tüm hikâye baştan sona yeniden canlanır. Eskisinden bile parlak.  Üstelik bütün kurslar, eğitimler hatırlamaya dairken…

Hay Allah! Hafızamızda bir “sil” (delete) tuşu da yok ki, ee pekiyi ne yapacağız o zaman şimdi?

unutulmak-hakkimiz-soke-soke-aliriz

Şimdinin Dayanılmaz Hafifliği

Çoklukla hayatı zorlaştırır insanoğlu. Gerekli dersi alıp, deneyimi edinip yürüyüp gidemeyiz. Akamayız yaşamla beraber. Eminim şimdi diyecek olduklarımın çoğunu zaten biliyorsunuz, yine de paylaşmak isterim naçizane; unutmaya ilişkin bulduğum en doğal, en yan etkisi olmayan, en masum yöntemi.

Geçmiş geçmişti, gelecek ise henüz bilinmeyen. Geçmiş sıklıkla pişmanlık, gelecek ise endişe yarattığından, anda kalabilmeydi hepimize iyi gelen. Sahi lineer zamandan bağımsız olup Matrix’ten özgürleşmek ne kadar kolay? (Zor değil belki sadece alışık olmadığımız bir yol)

Osho’nun bir kitabından hatırlarım, yanılmıyorsam sadece 48 dakika andan kalabilen, geçmişten ve gelecekten yani yatay zamandan özgürleşirmiş. Geriye kalan, dikey zaman, yani ‘tek gerçeklik’ diye bilinen ‘şimdi’. Dile kolay tam tamına 48 dakika. Demesi kolay, uygulaması bedava. 1 dakika bile anda kalamıyor insan çoğunlukla. Sabah meditasyonlarımdan biliyorum. Zihin hemen devreye giriyor, ana şalteri devralıyor. Unutmak maalesef başka bahara kalıyor.

Ya Unutulmak?

Kendimiz unutamazken başkalarının unutmasını istemek nasıl bir şey olmalı? Yani unutulmayı talep etmek? Avrupa Birliği’ne mensup 28 ülke ile ilâveten 4 ülke (İzlanda, Norveç, İsviçre ve Lihtenştayn) unutulmayı talep edebilecek. Aday ülke konumundaki Türkiye’nin durumu muallak. Bu yasanın Türk hukuk sistemindeki karşılığı, kişinin özel hayatının korunmasına dair anayasanın ilgili maddesi.

Gelin 1990’lı yıllara kadar geri gidelim. İnternetin henüz yayılmaya başladığı yıllar. İnternette sörf yapmak tabirinin kullanıldığı, telefondan “dııttt” sesini aldıktan sonra bağlanıldığı yıllar.  İspanyol kökenli bir avukat Mario Costeja González 90’lı yıllarda borcundan dolayı evini satmak zorunda kalır. İşlerini toparlamaya başlar ancak haber hâlâ Google’da yer almaktadır. Bunun işine olumsuz etkileri olduğunu belirterek şikâyette bulunur.

Başka bir talep yine aynı ülkeden gelir. Hugo Guidotti isimli Madridli bir cerrah bir gazetede 1991’de yayınlanmış habere yönlendirilen linklerin çıkartılması için Avrupa Birliği yetkili mercilerine başvurur. Haber doktorun sözde yanlış yaptığı bir ameliyat ile ilgilidir.

Tüm bunlardan sonra, Avrupa Birliği’nin en yüksek yayın organı Avrupa Adalet Divanı “Dijital hafızada yer alan bireye ait fotoğraf, kimlik bilgisi, adres ve diğer kişisel içeriğin, yine bireyin kendi talebi üzerine bir daha geri getirilemeyecek biçimde ortadan kaldırılması biçiminde tanımlamak mümkündür,” hükmünü verir. Kararın Türkçe meali, bireyin talebi doğrultusunda internet ortamında ilgisiz, geçersiz, amacını aşan linkler kaldırılabilecektir. Emsâl niteliği taşıyan bu kararın alınmasından hemen sonra birkaç gün içinde yapılan başvuru sayısı bine ulaşır.

Hassas Dengeler

Bir yandan bireyin ifade özgürlüğü, bir yandan haber alma özgürlüğü, gel de çık çıkabilirsen işin içinden. Topluma zarar vermiş suçlular veya adı yolsuzlukla anılan bazı siyasetçi ve bürokratlar bu ayrıcalıktan yararlanmak isterse ne olacak?

Bu arada karar, bildiğim şimdilik sadece Avrupa’da geçerli. Linkler sadece Avrupa’daki internet ortamından çıkarılacak. Diğer kıtalarda Google ve Bing’de yine görülebilecek.

Unutamadık belki ama unutturma hakkı dünyanın belli bir bölgesinden bile olsa uygulamaya alındı. Malum ‘Digital dünya’ hayatımızın kaçınılmaz bir parçası. Her bir parça gibi bir yandan getirmiş olduğu kolaylıklarla bir yandan sürüklediği açmazlarıyla…

Yaşayıp göreceğiz, terazinin kefeleri nasıl hareketlenecek? Bize de ‘Hadi hayırlısı’ demekten başka bir şey kalmıyor…

Şeyda Bodur

*Beynimizde hafızada önemli rolü olan bölge

 

Önceki İçerikZamanı Kazanmak İçin Plan Yap
Sonraki İçerikLanet Okumayalım
Şeyda Bodur
Kendini anlatmak dünyanın en zor şeylerinden biri bence. Sürekli değişip dönüşürken, yaşam biteviye bizi şekillendirirken, sahi ben kimim? Değişmezlerim var mı, varsa neler? Dilerseniz beni yazılarımdan sizler tanıyın. Yine de beni heyecanlandıran kavramlar ortaya bırakayım, birer ipucu niteliğinde; Akdeniz, çiçekler, iletişim-İkizler burcu, Boğaziçi üniversitesi, kız kardeş, hak-miras, nezaket, ilk yaz, disiplin-aylaklık, Türk kahvesi, demli çay-simit, kiraz-karpuz, keyif, keşif, denge, dönüşüm, mistik, holistik, seyahat, sahici paylaşımlar, samimi sohbetler... Burada sadece yazmaktan ve okumaktan bahsetmek istiyorum. Neden mi yazıyorum? Biliyorum bencilce olacak, herşeyden önce bana iyi geliyor. Düşüncelerim netleşiyor, duygularım alan buluyor, sakinleşiyorum, sadeleşiyorum, “O”lanla hizalanıyorum, kendimi ifade ediyorum, üretiyorum, yaratıyorum, yüreğimi ortaya koyuyorum, yaşama katılıyorum, meydan okuyorum, “ben de varım” diyorum, belki ortaklık arıyorum ve daha nicesi...Satırlara sığmaz. Neden mi okuyorum? Sözü bir Usta’ya bırakmak istiyorum izninizle, ne bir kelime eksik ne bir kelime fazla... “Bütün iyi kitapların sonunda, bütün gündüzlerin, bütün gecelerin sonunda, meltemi senden esen, soluğu sende olan, yeni bir başlangıç vardır…” Edip Cansever

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz