Edebiyat denilince okurların en çok tercih ettiği tür olan romanın, önümüzdeki yaz aylarının moral vericiliğinde okumazsak olmaz diyebileceğim nitelikli örneklerinden oluşan bir listeyle karşınızdayım.
Virginia Woolf- Dalgalar (The Waves- 1931)
Modern edebiyat denilince şüphesiz ilk akla gelen yazarlardan biri de Virginia Woolf. Döneminin en etkileyici kalemlerinden biri olan Woolf’un romanları arasında en özel metinlerden biridir Dalgalar. Şiirsel dilin oldukça yoğun kullanıldığı, üç erkek ve üç kadın anlatıcının üzerinden ilerleyip, güneşin doğuşuyla başlayıp batışıyla biten, kendine has bir bilinç akışının olduğu oldukça farklı bir romandır Dalgalar.
James Fenimore Cooper – Bir Cep Mendilinin Otobiyografisi (Autobiography of a Pocket-Handkerchief – 1843)
19. yüzyıl edebiyatının Amerika kıtasındaki etkileyici temsilcilerinden biri olan Cooper’ın dönemine göre son derece farklı bir eseridir Bir Cep Mendilinin Otobiyografisi. Eşyanın ağzından anlatımı, yazarın topluma dair düşüncelerinin eleştirel ve mizahi diliyle kaleme alındığı bu özel roman zamanına göre oldukça farklı bir roman.
Julien Gracq – Sirte Kıyısı (Le Rivage des Syrtes – 1951)
Fransız edebiyatının özel yazarlarından biri olan Julien Gracq, gerçek ismiyle Louis Poirier’nin başyapıtı olan Sirte Kıyısı, Orsenna ve Fargistan adlı iki hayali ülkenin 300 yıllık soğuk savaşının anlatısıdır. Aykut Derman’ın harikulade çevirisiyle Sel Yayınları tarafından geçen sene yeniden yayımlanan bu roman, İkinci Dünya Savaşı sonraki dönemde insanın anlam arayışı üzerine de önemli bir metindir.
Nahid Sırrı Örik – Kıskanmak (1946)
Döneminde ne yazık ki edebiyat kanonunun dışında kalan bu kuvvetli kalemin değeri ancak doksanlı yıllar sonrasında anlaşıldı. 2009 senesinde Zeki Demirkubuz tarafından sinemaya uyarlan bu roman, kardeşler arası kıskançlığın boyutlarını derinlemesine inceleyen oldukça özel bir metin. Daha önce Oğlak Yayınları tarafından yayımlanan yazarın eserleri, bu sene itibarıyla Everest Yayınları tarafından basılmaktadır.
Tom Robbins – Parfümün Dansı (Jitterbug Perfume – 1984)
Antik Yunan mitolojisinin önemli figürlerinden Pan’ın yer aldığı bu metin, farklı zaman dilimlerinde at koşturmasıyla gerçeklik ve zaman kavramlarının kırıldığı, fazlasıyla özel bir postmodern roman örneğidir. Karakterlerle birlikte çağlar boyunca yol aldığımız bu roman, gerçeküstü öğelerle bezenmiş farklı anlatımıyla döneminin başarılı metinlerinden birisidir.
Alejo Carpentier – Bu Dünyanın Krallığı (El reino de este mundo – 1949)
Bu Dünyanın Krallığı, “real maravilloso” (büyülü ya da harikulade gerçeklik) türünün başyapıtı olarak tanınmaktadır. Yazarın bu kitabın önsözünde tanımladığı bu akım, Latin Amerika edebiyatı için de oldukça önemli olup realismo mágico / magical realism (büyülü gerçekçilik) akımından belli başlı farklılıkları bulunmaktadır. Bunu özellikle kitabın çevirmeni Murat Tanakol’un romanın arkasında yer alan yazısında detaylıca görebilmekteyiz. Gerçekliği tarihsel arka planla destekleyen yapıtta, 1750’li yıllardan başlayarak 1830’lu yıllara kadar uzun bir zaman dilimine tanık oluyoruz. Gerçeküstü öğelerin çeşitli şekillerde metnin içine yedirildiği bu roman Latin Amerika edebiyatının en özel eserlerinden biridir.
Juan Rulfo – Pedro Paramo (Pedro Páramo – 1955)
Latin Amerika edebiyatı denilince bir başka önemli isim de Juan Rulfo’dur. Onun tek romanı Pedro Paramo büyülü gerçekçilik türünün en önemli yapıtlarından biri olarak kabul edilmektedir. Ayrıca bu türün başyapıtı olarak kabul edilen Gabriel Garcia Marquez’in Yüzyıllık Yalnızlık adlı romanına da ilham vermiştir. Zamanın belirsizleştiği, gerçekle hayalin sürekli olarak birbirine karıştığı, Pedro Paramo karakterinin hayatının geriye dönüş tekniğiyle pek çok farklı kişi tarafından parça parça anlatıldığı bu roman eşsiz bir eserdir. Dilimize Tomris Uyar ve Süleyman Doğru çevirileriyle yayımlanmış olup Doğan Kitap tarafından yayımlanan baskısı satıştadır.
Nikos Kazancakis – Zorba (Vios ke politia tou Alexi Zorba – 1946)
Bu romanı belki de özel kılan en önemli etken romanın ana karakteri Alexi Zorba’dır. Eskilerin deyimiyle nevi şahsına münhasır bu karakter, okurlara yaşamı sorgulatmasıyla da özeldir. Edebiyat tarihinin önemli roman karakterlerinden biri olan Alexi Zorba, savaşların kötülüğünü de bizlere göstermektedir. 1964 yılında Mihalis Kakoyannis tarafından aynı adla filme çekilen kitap, sinema dünyasında da ses getirmiştir. Mikis Theodorakis’in yaptığı film müzikleriyle Zorba the Greek, sadece sinema açısından değil müzikal anlamda da son derece başarılı bir filmdir.
Luigi Pirandello – Biri, Hiçbiri, Binlercesi (Uno, nessuno e centomila- 1926)
İtalyan edebiyatının 20. Yüzyılın başlarından itibaren önemli bir ismi olan Pirandello’nun başyapıtı Biri, Hiçbiri, Binlercesi, enteresan konusuyla farklı bir romandır. Ana karakter Vitangelo Moscarda’nın fiziki görünümüyle ilgili eşinin söylediği söz sonrasında bir anda yaşamı sorgulaması üzerinden kurgulanmış bir metindir Biri, Hiçbiri, Binlercesi. Dilimizde farklı çevirileri de olan bu romanı, Kırmızı Kedi, Aylak Adam ve İthaki Yayınları baskılarından okuyabilirsiniz.
Latife Tekin – Sevgili Arsız Ölüm (1983)
Edebiyatımızda büyülü gerçekçilik akımının en önemli romanı olan bu eser, yazarın da yayımlanmış ilk kitabıdır. Bir ilk eserle adını edebiyat tarihimize yazdıran Latife Tekin, otobiyografik bir özellik de taşıyan romanında, göç konusunu gerçeküstü öğeleri kullanarak irdelemiştir. Anadolu’nun sözlü anlatı geleneğini ve mitlerini eserinde harikulade bir şekilde kullanan yazarın bu romanı, mutlaka okunması gereken kitaplar arasındadır.