Kendini Yeniden Seçmek

“Ben başıma gelenler değilim. Ben başıma gelenlerden sonra olmayı seçtiğim kişiyim.”

— Carl Gustav Jung

Hayatın ortasında, bazen hiç beklemediğimiz bir anda bir şey olur. Bir cümle, bir kayıp, bir vedadır belki. Dünyamız sarsılır. Önce dağılırız, anlam ararız, sonra bir sessizlik gelir. İşte o sessizlikte başlar asıl dönüşüm: Ben şimdi kim olmayı seçiyorum?

Jung’un bu sözü, insanın en derin varoluş çağrılarından birini dile getirir. O, insanın geçmişin pasif ürünü olmadığını, her an yeniden seçebileceğini söyler. Başımıza gelenleri değiştiremeyiz, ama onların içimizde neye dönüşeceğine karar verebiliriz. Bu karar, kim olduğumuzu belirler. Tam burada kullandığımız yetkinlik: aktif farkındalık.

Hikâyemizin Yönünü Kim Çizer?

Kimi zaman geçmişin izleri o kadar güçlüdür ki, kendi hikâyemizi o izlerle tanımlarız. “Ben hep böyleyim,” deriz. Oysa bu, yaşamın bizi tanımlamasına izin vermektir. Oysa insanın içinde bir başka güç daha vardır: bilinçli seçim.

Bir kayıp yaşarsın, yas tutarsın, sonra bir sabah güneş yeniden doğar. Bir reddediliş, seni ya içe kapatır ya da daha derin bir kabullenişe çağırır. O iki yolun kesiştiği yerde sen varsın;  seçim yapan özne olarak. İşte burada başlar özgürlük.

Acının Öğrettikleri

Her yara, insanın iç dünyasında yeni bir alan açar. O alan önce acıtır. Çünkü eski kimliğimizin çatısı yıkılmıştır. Ancak o boşlukta nefes almaya başladığımızda fark ederiz: artık başka bir ben doğmaktadır. Jung, gölgemizi yani bastırdığımız yanlarımızı tanımadan bütün olamayacağımızı söyler. Başımıza gelenler, bu gölgeleri fark etmemiz için birer vesiledir aslında. Her zorluk, bizi kendimizle tanıştırır. Acıyı bastırmak yerine dinleyebildiğimizde, onun içinden bilgelik doğar. Çünkü her kayıp, yeniden seçmenin öğretisidir.

Seçim Bir Eylemdir

Hayat, dışarıdan bakıldığında bir olaylar dizisi gibi görünür. Fakat içeriden yaşandığında bir seçimler bütünü olur. Affetmek mi, unutmak mı? Kalmak mı, gitmek mi? Direnmek mi, kabullenmek mi? İnsanı büyüten bu ikilemler arasında yaptığı küçük seçimlerdir. Her seçim, içimizdeki özle yeniden temas etmenin bir biçimidir.

Kimi insanlar yaşadıkları zorluklardan sonra kabuk bağlar, kimi o kabuğu kırar. Kabuğu kıranlar, yaşamın derinliğine açılır. Çünkü onlar bilir ki, insan yalnızca başına gelenlerle değil, onlara verdiği anlamla yaşar.

Yeniden Doğmanın Sessizliği

Belki de her şey, kendimize yeniden bakmakla başlar. Bir aynaya, bir deftere, bir sessizliğe… “Ben şimdi kim olmayı seçiyorum?” diye sormakla.
Geçmişteki benliği suçlamadan, geleceği zorlamadan, yalnızca bugünün içinde durarak.

Hayatın güzelliği burada saklı: Her gün, yeniden seçme ihtimalinde.
O halde, başımıza gelenleri değil; onların içinden doğan bizi hatırlayalım. Çünkü insan, hatırladıkça yeniden olur ve yeniden oldukça, kendi hikâyesini yazar. Sence insan, yaşadıklarının ötesine geçip yeniden doğmayı seçebilir mi?
Sen bugün kendini nasıl seçeceksin?  

 

Yasemin Sungur

Önceki İçerikÇiçeklerle Başlayan Bir Dostluk Hikayesi: Kos’ta Festival Rüzgârı!
Sonraki İçerikBodrum Uluslararası Film Festivali, Onur Ödülü’nü Hülya Uçansu’ya veriyor!
Yasemin Sungur
Yıllar önce okul dönemimin bittiğini söyleseler de ben hayatın tutkulu bir öğrencisi ve seçip aldıkları, özünden kattıkları ile sen izin verirsen ben bir rehber. Ben bir Özgür Martı. Ben bir düşleyen. Kanatlarım ile gelişime, paylaşıma ve değişime keyifle uçarım. İçimizde yaşayan gerçek Martı Jonathan’lara ulaşmak için MartiDergisi.Com’u uçurdum. Şimdi hep birlikte uçuyoruz. Kitapdaşlarımla birlikte Kitap ile Sohbet ederim ve onları İstanbul Oyuncak Müzesin de baş konuk olarak ağırlarım. Oyun oynamayı bırakmadım. Hayatı kelimeler ile anlatmayı, yazmayı ve onların büyüsüne kapılıp Yaz(ı) Kamplarımı keşfe dönüştürmeyi bilirim. Harekete Geçmeyenleri enerjimle uyandırırım. Sevgiyle nefes alıp, şiirle güne başlarım. Aşk ile, Can oğlum ve Ceren kızımla, kediler, çiçekler ve kuşlarla evrende hayat bir başka güzel. Şükür...