Bu kitap bir harita ve kaçış planıdır…
Kendisi ile ilk tanışmam yaklaşık sekiz yıl önceydi. İtiraf ediyorum çok etkileyici bir görüntüsü vardı ve oldukça popülerdi ama bana hitap etmiyordu. Bir türlü kendisini sevememiş ve teyzeme hediye etmiştim. Arada bir kitapçılarda ya da internette karşılaşırdım onunla ama hiç oralı olmaz yokmuş gibi davranırdım. Ta ki sevgili Yasemin Sungur’un “Tanrılar Okulu” adlı bu kitap ile yapacağı ‘Kitap ile Sohbet’e beni davet etmesine kadar. Gününü ve saatini bile henüz bilmeden, oldukça yoğun olmama rağmen hiç düşünmeden kabul ettim Yasemin Hanım’ın teklifini. Bunun kitabın zamanı gelince bizi bulması olduğunu ilerleyen günlerde anlayacaktım. Arkasından kitabı temin edişim ve benim gibi bir haritacının okuduğu ilk cümlenin “bu kitap bir harita ve kaçış planıdır” olması…
“Tanrılar Okulu” Kitap ile Sohbet grubu olarak, her hafta çarşamba günleri saat on ile on iki arasında İstanbul Oyuncak Müzesinde buluşuyoruz. Başlangıç saatimiz on ama biz dokuz buçukta ayrı bir keyfi olan sohbet öncesi sohbetlerimiz için orada oluyoruz. Kitap ile Sohbet’in bir geleneği olarak sohbetimiz şiir ile başlıyor. Bir hafta boyunca okuduğumuz sayfalardan etkilendiğimiz yerlerin ya da anlayamadığımız satırların altını çiziyor, bir araya geldiğimizde de bu satırların açtığı bir sohbette kendimizi buluyor ve en son yine Yasemin Hanım tarafından o güne özel olarak seçilmiş bir şiirle günü kapatıyoruz.
Yolumuz uzun…
Sihirli bir kitap bu, bunun bilincindeyiz.
Evde okuduğumuzda başka, sohbete geldiğimizde başka şey söyleyebiliyor satırlar…
Kitaba yazarı Stefano D’Anna’nın sınırsız ve savaşsız bir dünya düşünü konuşarak ve kendimizi gözlemleyerek başladık ilk haftalarda. Sonra o muhteşem soru ile karşılaştık “Düşümde miyim?” Ne zaman biraz zorlansak, ertelemeler başlasa, harekete geçemesek bu soruyu sormak çok iyi geliyor bize. Çünkü biliyoruz ki bütün cevaplar bizde. Hepimiz kendi oyunumuz içindeyiz ve bu oyunumuzun düşleyeni de, senaristi de, oyuncusu da biziz, dolayısı ile Oscar da bizim olmalı diyoruz. Sihirli cümlemiz şu: “Sen değiş ki dünya değişsin!” Bağımlılıklarımızın korkularımızdan kaynaklandığını fark etmeye başladığımız bu kitapta düşlerimizi bayrak gibi hep elimizde taşıyoruz ama bazen de kafamız karışmıyor değil. Kitapta bahsedilen “Düş ile hayal aynı mı?” “Düşlemek ile istemek arasındaki fark ne? “ “Dreamer kim?” gibi çılgın sorular dönüyor kafamızda.
Beş haftayı geride bıraktık. Beşinci haftada özel bir konuğumuz vardı.
Tanrılar Okulu kitabının yayıncısı, kitabın çevirmeni ve Stefano D’Anna’nın hayat arkadaşı Nehir Ötgür. Stefano D’Anna ile tanışmadım ama kendisi ile tanışanların onu görünce düşündüğü ilk kelime “zarafet” olurmuş. İşte Nehir Hanım ile tanıştığımda da benim aklıma gelen ilk kelime bu oldu: Zarafet…
Nehir hanım bize kitabın bir başucu kitabı olduğunu, okurken kitap ile bütünleşmemiz gerektiğini aslında kitap ile kendimizi okuduğumuzu ve kitabın hazır olana gelen bir hazine olduğundan bahsetti.
Bir ekonomist ve sosyolog olan Stefano D’Anna’nın en büyük düşü bireysel devrim yaratacak bir okul kurmakmış. Merkezi Londra’da olan European Scholl of Economics’i kurmuş ve çantası elinde trenle şubelerini dolaşarak rektörü olduğu okulda dersler vermeye başlamış. Kitap ilk olarak ders notu olarak bu okulda okutulmuş. Daha sonra da ilk baskısı Türkiye’de yapılmış ve “Her şeyi bırakın düşleyin” diyen zarif bir adam Türkiye’de de oldukça dikkat çekmiş.
Nehir Hanım ile sohbet, Stafano D’Anna ile tanışmalarına geldiğinde, ilk karşılaşmalarında arabesk bir yüzle dolaşırken birden koltuk üzerinde zıplayan çocuk olan kendisini anlatmaya başladığında, titrediğini anlamayalım diye olacak ki ellerini birbirine kilitledi ama dolan gözleri ve kimi zaman titreyen sesi her şeyi anlatıyordu. Bizim onu gözlemlediğimizi anlamış olacak ki bir süre sonra konu gözleme geldi. İç den ve dıştan çifte kontrol ile kendimizi gözlemlememiz gerektiğinden bahsetti Nehir Hanım. “Gözlemleyin ama tepki vermeyin. Kendi üstünüze alınmayın, oradaki duyguyu nötrleyin, emin olun her neyse onlar size gelir”.
Nehir Hanım Stefano ile ilk karşılaşmalarından sonra Tanrılar Okulu’nu okumaya başlamış. Stefano onu telefon ile arayıp sorarmış “Hayatımın neresindesin?” diye, bu soruyu zaman zaman bizde sormalıyız kendimize bence
“Hayatımızın neresindeyiz?”
Son olarak düş üzerine konuştuk. Nehir Hanım:
“Ne yaşarsak yaşayalım o bizim düşümüz olduğu için yaşıyoruz. Düş ciddi bir şeydir. Heyecan verir. Kararlıdır. Düşte yüzde yüz inanç vardır, şüphe asla yoktur. Düş hedef demek değildir. Düşte plan yoktur, hedefte ise plan vardır. Düş ile istemekte aynı şey değildir. Çünkü istemekte olmama ihtimali de vardır. Düş sensin, senin oluşun, adın kadar emin olmalısın düşünden. Tüm hücrelerinde hissetmelisin. Düşünüzü merak ediyorsanız etrafınıza bakın. Toplum düşleyenden korkar, çünkü olacaktır! Ve unutmayın korku düşün kanseridir”
…dedi ve sohbete son noktayı koydu.
Sohbet boyunca gördük ki geçmişte suçluluk vardır, gelecekte ise endişe. O yüzden anda kalmak çok önemlidir; Nehir hanıma şahane sohbeti ve bize yaşattığı “an” için çok teşekkür ediyoruz.
Not: Sohbetler esnasında notlarımı zihin haritaları ile alıyorum. Sohbetin haritası aşağıdadır. Zihin haritaları (başlangıcı saat 1 yönü olmak şartıyla) saat yönünde okunur ve yazılır. Renkli dalların üzerinde gördüğünüz kelimeleri karşılarındaki görsellerle birleştirip anlamlandırmanız okumak için yeterlidir.