Onları ilk kez instagram’da gördüm. Pijamaları ile gitar, ukelele ve daha birçok enstrüman çalarak şarkı söyleyen iki sevimli kız… Bu iki kişilik gruplarına Ev Hali ismini vermişler. Evlerinde mutfakta, salonda, balkonda, yatak odalarında beste yapıp şarkı söylüyor, görüntülüyor ve sayfalarında paylaşıyorlar. Doğal, samimi, eğlenceli ve insanın içini ısıtan bir tarzları var. Hikayeleri olan şarkıları çok seviyorum. Halini, duygularını, hüzünlerini sanki sohbet ediyormuş gibi aktaran müzisyenleri ilgi ile takip ediyorum. Ev Hali de böyle bir grup işte. Odadan biri size sesleniyormuş, siz mutfakta bir şeyler hazırlarken birileri size o gün yaşadıklarını anlatıyormuş gibi…
Popüler değiller, profesyonel de değiller, yani müziklerinden para kazanmıyorlar. Keyif için, gönüllerinden geldiği gibi yazıyor, besteliyor ve söylüyorlar. Bir iddiaları yok, sadece müziği çok seviyorlar ve kendilerini ölümüne amatör olarak tanımlıyorlar.
-Röportaj yapabilir miyiz?- diye sorduğumda çok şaşırdılar. Onları Martı okuyucuları ile tanıştırmak istedim çünkü fikirleri, doğallıkları, şarkıları ve duruşları o kadar farklıydı ki. Röportaj için bir araya geldiğimizde bunu daha iyi anladım.
Cansu Balkan ve Deniz Nazlıer yani nam-ı diğer Ev Hali ile Ankara Route Bar’da buluştuk ve ev halince döşenmiş bir bölümde evimizdeymiş gibi sohbet ettik. Heyecanlı, neşeli, kendileriyle kafa bulan, samimi ve doğal kendi hallerinde iki genç ile karşılaşmak, onları dinlemek bana da ayrı bir enerji verdi. Pozitif enerji insana anında bulaşıyor, uzun bir süre de üzerinde kalıyor.
Uzun süredir Murphy ile başları dertte. Bir şeyler tam olacakken, tam her şey yolunda dedikleri anda Murphy çıkıp bütün işlerini bozuyor. Onlar da kurallarıyla hayatlarını alt üst eden Murphy’e bir şarkı yazıyorlar…
Bu sabah uyanamadım
Geç kaldım trafik sıkışık
Kahvaltı da yapamadım
Uyanamadım aklım karışık
İşler yolunda gitmiyor
Günüm günüme uymuyor
O çocuk da beni sevmiyor
Çünkü
Murphy bana aşık
Cansu Balkan ve Deniz Nazlıer’in hikayesinin içinde sadece pozitif yaşanmışlıklar yok, her hikâyede olduğu gibi kaygı ve endişeler de var. Onların endişelendiği şeyler bugünkü birçok gencin (en azından benim tanıdığım gençlerin ) ortak noktaları diyebilirim. Röportajı okurken de fark edeceksiniz, hayallerini gerçekleştirmek için yola çıkmış iki genç, önce geleceklerini garantilemek için farklı meslekleri deneyimlemek zorunda kalıyorlar. Çünkü kendilerini oluşturana kadar para kazanmak zorundalar. Biri idari işler bölümünde finansal işlerle ilgili bir birimde, diğeri ise özel bir posta şirketinde çalışıyor. İkisi de işletme okumuşlar. Kaderin ağlarını ördüğü yer de üniversite olmuş zaten. Okulun tiyatro kulübünde tanışıp arkadaş olmuşlar ve birlikte oyun müziklerinden, seslendirmeye ve oyunculuğa kadar birçok etkinlikte yola birlikte devam etmişler.
Kısacası hem çalışıyorlar hem de müzik yapıyorlar. Onları dinlerken siz de anlayacaksınız, bir başka insan olmaya çalışmıyorlar. Hayattan beklentileri de oldukça mütevazi. Sorumluluklarının bilincinde iki genç, her şeyin yerini ayırarak hayattan keyif almaya çalışıyorlar. Popüler ve ünlü değiller ancak birçoğumuza, özellikle gençlere hikayeleriyle bir şey anlatır gibiler. Yaşın ne olursa olsun, içindeki trompetin sesini takip et. Çünkü yıllar sonra dönüp dolaşıp geleceğin yer orası olacak. Bunu zamanında, hala yollar açıkken ve tüm şartlarına rağmen yap. Sahnen olması şart değil, evinin odası, balkonu, bahçesinde ver konserini. Öyle bir aşkla yap ki, sadece seni dinleyen insanlar değil, ağaçlar, yapraklar, duvarlar ve hatta objeler bile yaptığın işten zevk alsın.
Ev Hali’ni instagram( evhali_ ) ve facebooktan takip edebilirsiniz. Sloganları; evinizdeki rahatlığın şarkılara taşınmış hali.
Ve işte Ev Hali’nin hikayesi…
“İkimizin de hayali sadece müzik ile ilgilenmek ve bunu hayatımızın sonuna kadar devam ettirmek, bir tek dinleyicimiz olmasa bile… “
Müzik ne zaman girdi hayatınıza?
Deniz : Müzik benim için gerçekten bir zaaf. Kurcalamayı ve farklı şeyler dinlemeyi seviyorum. Adı çok iyi bilinmeyen gruplar vardır ya, bir şeyler yaparlar fakat henüz fark edilmemişlerdir, onları bulup dinlemeyi çok seviyorum. Galiba biraz biz de öyle olduğumuz için. Cansu ile ortak noktalarımızdan biri de bu. Hayatta hiçbir şey tesadüf değil derler ya, Cansu ile birlikteliğimiz de bir tesadüf değil. Birbirimizden farklıyız ama bazı özelliklerimiz de birbirine çok benziyor. Mesela Cansu da sokak müzisyenlerini, henüz keşfedilmemiş, albümü olmayan müzisyenleri takip edermiş. İkimizin de hayali sadece müzik ile ilgilenmek ve bunu hayatımızın sonuna kadar devam ettirmek. Bir tek dinleyicimiz olmasa bile bunu önce kendimiz için yapmak. Eminim Türkiye’de hatta dünyada müzikle ilgilenmek isteyip, bir şekilde hayallerini – enstrümanlarını bir kapının arkasına asan insanlar vardır. Biz unumuzu elesek de, eleğimizi yanımızda taşımaya kararlıyız, çünkü müzik bizim ruhumuz. Ve biz, ileride keşke demek istemiyoruz.
Deniz: Cansu’nun hayallerinden biri yan flüt çalmaktı, önce bu hayalini gerçekleştirmek için yola çıktık önce.
Cansu : Evet, yan flüt çalmayı çok istiyordum, hatta lise dönemindeyken bateri çalmayı istiyordum. Elimde olsa tüm enstrümanları çalmak isterim. Yan flüt ve bateriyi arkadaşlarımdan öğrendim. Tiyatro ile ilgilendiğimiz dönem Deniz oyunlarımızın müziklerini yapardı. Oyunlarda kendi sözlerimizi ve müziklerimizi kullanırdık genelde, bu da bize festivallerde avantaj kazandırmıştı. Güzel geri dönüşler almıştık.
Hiç beğenilmeme ve eleştirilme korkusu yaşadınız mı?
Deniz: Başlarda kendimize çok güvenemedik: “acaba bu işi yapabilir miyiz?” diye düşündük fakat gelen yorumlar o kadar önemli ki, o yorumlar bizi motive etti.
Şarkıların sözlerini genelde Deniz mi yazıyor?
Cansu: Deniz’in besteleri genelde çok yoğunlukta. Deniz’le tanışmadan önce yazdığı sözleri vardı, birçoğunu benim teşvikimle besteledi.
“Yaşadığım ve etkilendiğim şeyleri şarkıyla anlatmaktı yaptığım…”
Nasıl yapıyorsunuz besteleri?
Deniz genelde bir şeye başladığında sıkılır bırakır. Bir araya geldiğimizde her şey birden bire ve kendiliğinden gelişir. Mesela mutfakta bir şeyler atıştırırken, evde başka şeylerle uğraşırken birden gaza geliriz: “ şunu bir tamamlasak mı?” deriz ve o anda her şey gelişir. Birçok besteyi evde yaptık. Çay içerken, sohbet ederken her an beste yapabiliriz.
Deniz: Küçüklüğümden beri okuduğum bir kitabın ya da yaşadığım bir anın etkisiyle bir şeyler yazardım. Sanırım yaşadığım ve etkilendiğim şeyleri şarkıyla anlatmaktı yaptığım. İlham denen şeye inanıyorum. Bazen oturup üzerinde saatlerce düşündüğümde hiçbir şey çıkmıyor ama bir an geliyor ve içimden dökülüveriyor…
“Ben hep içeride kalmayı sevdim, dışarı taşmayı hiç düşünemiyordum.”
Yaşamak ve hissetmek sana şarkı sözü yazdırıyor o zaman? Yaşamadan yazdığın oldu mu? Başkalarının hikayeleri de seni etkiler mi?
Deniz : En çok kendi hikayelerim, başkalarının hikayeleri de oluyor ama kendimi ve hissettiğimi yazıyorum. O an belki de sözle anlatamadığım şeyleri şarkı söyleyerek ya da yazarak anlatmaya çalıştım. Üniversite hayatım boyunca bir şeyler yazıyordum, bırakıyordum. Şarkılarımı çok yakın arkadaşlarıma dinletiyordum, onların katılımı ve desteği ile mutlu oluyordum ve hep birlikte söylüyorduk. Birilerinin sizin hikayenize eşlik etmesi inanılmaz güzel bir duygu; motive olmanızı sağlıyor ve daha da hevesleniyorsunuz. Ürettiklerimi hep kendi çevremle paylaşıyordum. içeride kalmayı seviyordum ben, dışarı taşmayı hiç düşünemiyordum. Belki de çekiniyordum.
O yüzden mi “ölümüne amatörüz” diyorsunuz?
Deniz: Evet, çok iyi müzik yaptığımızı iddia etmiyoruz, hissettiklerimizi müzikle anlatıyoruz. Daha çok yol almamız gerekiyor diye düşünüyoruz ve iyi müzik yaptığımıza inanana kadar da böyle düşüneceğiz sanırım. Yaşıyoruz, hissediyoruz, yazıyoruz ve söylüyoruz. Bunların hepsini en çok evde yapıyoruz ya da evimiz gibi gördüğümüz her yerde.
Dışarı taşmayan ve içeride kalmayı seven insanlar… Ev Hali ismi bu yapıya çok uymuş, şarkılarınızı dinleyiciye nasıl ulaştırıyorsunuz?
Cansu: Sosyal medya aracılığı ile paylaşıyoruz. Genelde evde çalıyoruz çünkü. Bazen yatak odasında uyumaya hazırlanırken gaza geliyoruz, bazen salonda, bazen mutfakta çalıyoruz ve sosyal medyada paylaşıyoruz.
Müzik, sizin için kendini ifade edebilme ve anlatabilme yollarından biri oldu diyebilir miyiz?
Deniz: Evet, elbette daralınca kendimi tamamen müziğe veriyorum gibi bir şey yok ama gerçekten de kafamı boşaltmak için bir terapi alanı oldu diyebilirim. Müzikle rahatlıyorum ben. Bazen o anlık duygularımı yazıyorum ve bir köşeye atıyorum. Yazdıklarımı unuttuğum da oluyor, genelde Cansu hatırlatıyor bana: “Sen şöyle bir şey yazmıştın, hadi onu beste yapalım” diye beni yönlendiriyor ve yüreklendiriyor.
Cansu: Deniz ile beyinden yapışık ikizlik durumumuz var. Son iki senedir fark ettik bunu. Bunu tiyatroda da fark etmiştik, birbirimizi tamamlıyoruz aslında. Deniz’in de söylediği gibi, O yazıyor ve bırakıyor, ben onun kafasına vura vura tamamlatıyorum.
Daha kalabalık bir kitle ile canlı performans yapmak istemediniz mi hiç? Hayalleriniz ne mesela? Hayalinizde bir sahnede çalmak yer almıyor mu?
Şimdi gruba verdiğimiz isim Ev Hali, isminin böyle olmasının sebebi de evde çok rahat ediyor oluşumuz ve hakikaten ev haliyle çalıyoruz söylüyoruz. Çok rahat. Bir de bizim gerçekten çok büyük bir iddiamız yok, biz bir şeyler yapıyoruz ve o anda on-line olan insanlarla paylaşıyoruz. Hani evin şöyle bir rahatlığı vardır ya… İşten ya da bir eğlenceden dönersin, pijamaları giyersin, pofidik terliklerinle rahat rahat dolaşırsın ya hani, biz de bu rahatlıkta çok güzel çalışıyoruz. Yaparken de eğleniyoruz ve bunu çok rahat yapıyoruz. Bazen çok alakasız sesler çıkıp, alakasız muhabbetler ediyoruz, bizim için keyifli olan tarafı da burası oluyor.
“Sahne alırsak, o samimiyet zedelenecekmiş gibi geliyor bize…”
Hazırlıksız, doğal ve o anda ne hissediliyorsa onu yaşamak ve paylaşmak Ev Hali’nin en büyük özelliği diyebiliriz o zaman… Ev Hali ile bezenmiş bir sahnede olmak istemez misiniz?
Deniz: Çok isteriz ama o samimiyeti yakalayabilir miyiz acaba? Bir de sevdiğiniz, çok fazla bilinmeyen müzisyenler çok popüler olunca biz şöyle diyoruz; onlar bizimdi, neden şimdi oradalar… O samimiyet zedelenecekmiş gibi geliyor bize. Elbette daha fazla insana ulaşmak, müziğini daha büyük kitleyle paylaşmak şahane bir şey, müzisyenler elbette emeklerinin karşılığını da almalılar. Yine de o şevkle dinleyemiyoruz, biz bize hali ortadan kalkıyormuş gibi geliyor. Bir de başkalarıyla paylaşmaya kıskandık galiba.
Cansu: Mesela takip ettiğimiz böyle küçük bir topluluk vardı. Burada konser verdiler, gittik 17 kişiydik. Hatta o 17 kişi de müzisyenlerin arkadaşlarıydı diyebiliriz. Çok eğlenceli ve keyifliydi. Konserin sonunda müzisyenlerle birlikte halay çekmiştik, bu bize daha sıcak geliyor.
Daha butik bir mekanda, daha küçük bir kitleye müzik yapmak daha cazip gelecek size o zaman?
Cansu: Kesinlikle ortamın da ev hali gibi olması daha da güzel olur. Mesela biz yaz başında Mersin’e bizim yazlığa gitmiştik. Burada bir yerde;” bir video mu çeksek acaba? “dedik ve bir koya gittik.
Deniz : Ben Ukulele çalıyorum. Ukulele’yi bilmeyen çok insan var. Görenler geldi ve en çok ilgiyi Ukulele almıştı o gece. Çok keyifli bir enstrüman, çalmayı çok seviyorum. Koyda ukulele ile verdiğimiz küçük konser çok insanın ilgisini çekmişti.
Başka hangi enstrümanları kullanıyorsunuz?
Cansu: Biz ufak tefek minik enstrümanları daha çok seviyoruz. Metalofon, ukulele, gitar, marakas, melodika gibi enstrümanları çalmak hoşumuza gidiyor. Hatta bazı enstrümanları kendimiz yapıyoruz. Mesela sürpriz yumurtaların içine lavanta koyup kendimize şekır yaptık. Bazen de sürpriz yumurtaların içine çörek otu koyduğumuz da oldu. Pirinç denedik, kum koyduk her şekilde denedik.
“Özgür olmak daha özgün şeyler üretmemizi sağlıyor. “
Bir bekarlığa veda partisinde müzik yaparken hayal ettim sizi. Pijamalı kızlarla birlikte çalıp söylüyorsunuz… Bu işten para kazanmayı istemez misiniz? Profesyonel olarak müzik yapmayı hiç düşünmediniz mi?
Cansu: Aslında bu soruya; -kim istemez ki – diye cevap verebiliriz ama şundan da çekiniyoruz; – acaba bu işi parayla yapmaya başladığımızda bu doğallık ve büyü bozulur mu ?-… Mesleğimiz bu olsun isteriz tabi ki, memuriyetlerimiz bizi yansıtmıyor fakat bu da uzun bir yolculuk gerektiriyor. Daha çok yol almamız gerekiyor. Bir de özgür olarak çalışmak, müziği hobi olarak yapmak daha özgün şeyler üretmemizi sağlıyor.
Deniz: Bu işi keyif almak için yapıyoruz ve bu keyfi bozmayacak, özgürce müzik yapabileceğimiz her alanda olmak isteriz. Şu anda bu alan evimiz ve biz evimizde şimdilik bu keyfin tadını çıkarmaya devam etmek istiyoruz. Artık, sosyal medya var ve biz instagram, facebook sayfalarımızdan dünyanın her bir yerine de ulaşabileceğimizi düşünüyoruz. Müzikseverler müziğimizi şimdilik sayfalarımızdan takip etsinler istiyoruz. Hem unutmayın, biz ölümüne amatörüz.
(Gülüyoruz)
Aileleriniz nasıl karşılıyor müzikle uğraşmanızı?
Cansu: Benim ailem destek veriyor fakat biliyorsunuz müziğe bir ekmek kapısı gibi bakamayabiliyoruz bazen. Annem de önce bir işin olsun sonra müzikle uğraşırsın diyen annelerden. Bu nedenle önce işimi buldum ve para kazanmaya başladım sonra da hem kendime hem de anneme: “hadi bakalım şimdi sıra hobilerde” dedim.
Ailelerin gönlünü almak ve daha özgür çalışmak için belki de çok gönlünüzün olmadığı, para garantisi olan işler tercih ediliyor değil mi?
Deniz: Ailenin dışında aslında bir nevi kendi kendimizi de ikna etmek isteği diyebiliriz. Çünkü biz bu işten keyif almak istiyoruz ve bu işi daha profesyonel bir şekilde yapabilmek için çalışıyoruz. Enstrüman almaya, müziğimizi geliştirmeye de bir bütçe gerekiyor. Bu bütçeyi de çalışarak sağlıyoruz. Bir de kendi ayaklarımızın üzerinde durabilmemiz lazım. Bu nedenle para kazanmak zorundayız. Doğal olarak, zorundalık bizi başka işlerde çalışmaya yönlendiriyor.
Cansu: Bu işleri profesyonel olarak yapmak istesek ikimizin aileleri de karşı çıkmaz aslında. Bu konuda kendimizi ikna edememişken, gelecek kaygısı duyuyorken, ailelerimizi de bu konuda ikna etmeye çalışmak da doğru değil. Babam da sanatla ve müzikle ilgilenir. Resim yapar ve gitar çalar fakat bankacı olmuş. En büyük desteği ondan alacağıma eminim fakat dediğim gibi, bu konuda biz henüz netleşmedik. Galiba şimdilik başka işlerde çalışmak ve buradan birçok kişiye müziğimizi ulaştırmak bize yeterli oluyor.
Gelecekte nerede olmak istersiniz?
Cansu: Biz para sevmiyoruz. Aşırı pahadan hoşlanmayız. Hatta bazen; acaba biz de mi bir tuhaflık var, doğru mu yapıyoruz acaba? “ diye düşünüyoruz fakat gerçekten biz paraya çok değer vermiyoruz.
Deniz: Butik bir yer açmak istiyoruz. Müziğimizi yapıp, misafirlerimizi ağırlayabileceğimiz butik bir kafe olsa güzel olmaz mı?
Sevilay Acar