Denizler Üzerinde 22 Bin Avroluk Oyuncak – Oğuz Kaan Beğeç’in Hikayesi

Çok hareketli günler yaşadığımız bu dönemlerde, yüz güldüren olaylar, kişiler de olmasa hayat çok zor olurdu. Oğuz Kağan Beğeç de bu kişilerden biri. Onu İstanbullular, hatta tüm Türkiye ve abartı olmaz dünya Boğaz’ın serin sularında elinde laptop’u, kahvesi, kadehi ya da bornozuyla, takım elbisesiyle, batman kostümüyle ya da çok sevdiği Türk bayrağıyla sanki elektrikli bir sörf tahtası üzerinde giderken görebilir. Ama çoğunluğumuz bu ilginç seyahatini yaparken çekilen videolarını paylaştığı sosyal medya  hesaplarından tanıdık onu. Hele İstanbul’da kar yağdığı günlerde paylaştığı bir videosu var ki, gerçekten çok ilgi çekti.

Bu çekimleri izlediğimde İstanbul bundan daha iyi, daha estetik bir şekilde tanıtılamaz diye düşünmüştüm. Boğaz, şahane bir manzara ve nefis görüntüler…

Eh Oğuz Kaan Beğeç’i tanımadan olmazdı. Epey oldu onunla söyleşi yapalı ama sizlere okumak bugüne kısmetmiş. Evet başlayalım bu genci tanımaya.

“Ya yüksekte olacağı ya altta”

Oğuz Kaan Beğeç 29 yaşında. Işık Üniversitesi Sinema Televizyon (Bu kadar estetik çekimlerin, nedeni anlaşıldı)  ve İÜ İşletme Fakültesi mezunu. Yani 2 üniversite mezunu. Şimdi de Konya Selçuk Üniversitesi’nde spor yönetimi programını bitirmeye hazırlanıyor.

Aslında Kaya Tırmanışı Milli sporcusu. İstanbul Beykoz’da büyümüş ve babası da milli karateci ama Oğuz Kaan bu spora merak sarmamış hiç. “Benim hedeflerim, hayallerim İnsanların  yapmadığı sporları yapabilmek. Tırmanışa başlamaktaki amacım da buydu. Türkiye’de ilk tırmanış yarışması 2006 yılında oldu. Ben de ilk yarışmacılarından da biriyimdir. Herkes futbol oynayabilir, basketbol oynayabilir. Ama tırmanışı herkes yapamıyor. O yüzden tırmanış sporunu seçtim. Su sporlarını seçmemin sebebi de bu aslında. Ya yüksekte olacağım, ya aşağıda olacağım. Arada olmak istemiyorum. Çünkü arada herkes olabilir” diyor.

Devam edelim. Oğuz Kaan 10 yaşında tırmanış sporuna başlamış. Türkiye şampiyonu olmuş. 2006-2018 arası milli takımla birlikte pek çok yarışmaya katılmış. Türkiye’de 30’un üzerinde birinciliği ve 10-15 tane de ikinciliği olduğunu belirtiyor. Özel World Cup şampiyonalarında Sırbistan’da birinciliği Türkiye’de yapılan Balkan Şampiyonası’nda da beşinci olmuş. “Alttan gelenleri desteklemek için artık bir yerden sonra bırakmak gerekiyor. Artık öğrenci yetiştiriyorum” diyor.

Denge, beceri, motor

Antalya Olympos’ta tırmanma rehberliği yaparken, kanoya başlamış. Ve hemen aklına neden Boğaz’da kano yapmıyoruz fikri gelince, bir arkadaşıyla birlikte daha yirmili yaşlarında Beykoz’da İstanbul Sup ve Kano Kulübü’nü kurmuş. Yaklaşık 9 yıl önce kurulan bu kulüpte sup ve kano, e-foil (ki yazımızın Oğuz Kaan Beğeç’den sonra başroldeki lüks oyuncağı) jet surf dersleri veriliyor. İstediğiniz zaman gidip ders almak mümkün. Başkan, su sporlarına genellikle kadınların ilgi gösterdiğini ekliyor; katılımcıların yüzde 80’i erkek, yüzde 20’si de kadınmış.

Şimdi gelelim, Oğuz Kaan Beğeç’i üzerinde gördüğümüz E-foil’e. Tahtanın altında uzun bir çubuk, bu çubuğun sonunda ise hidrofoil kanatlar ve elektrik ile çalışan bir motor bulunuyor. Motor çalıştığında, tahta yavaş yavaş  yükselir ve su üzerinde gitmeye başlar. Uzaktan bakan biri, tahtanın “uçuyormuş gibi” göründüğünü düşünür.

E-foil kullanmak için denge ve becerinin yanı sıra motoru bilmekle alakalı olduğunu vurguluyor. Oğuz Kaan Beğeç, e-foil kullanmasını katıldığı workshoplardan öğrenmiş. Türkiye distribütörlerinin çektikleri videolar, içerikler ona bu konuda yardımcı olmuş. Çok mu zor diye soruyorum. “Çok zor” diyor. “Çünkü aynı anda 4-5 hareket birden yapmak gerekiyor. Aynı anda gaza basmanız, dengeyi sağlamanız ve ayakta durmanız lazım. Vücudunuzu dengelerken aynı anda öne arkaya basmanız gerekiyor. Akıntı, rüzgar durumlarını da ayarlamak lazım. Aslına bakarsanız gerçek bir doğa sporu” diyor. Ve hemen ekliyor. “Biz biraz daha işin şov kısmına yöneldik hatta Göcek’te organizasyonlar da yapmak istiyoruz.  Ama bizim yaptığımız kısmı da ekstrem sporla örtüşüyor” diyor.

“Türkler İstanbul Boğazı’nın kıymetini bilmiyor”

Oğuz Kaan Beğeç “Artık yabancılara çok fazla hizmet vermeye başladık. Onun da sebebi  şu: Türkler aslında İstanbul Boğazı’nın değerini bilmiyor. İstanbul Boğazı’nın hırçın dalgalar var, akıntılar var gibi rivayetlere inandıkları için çok korkuyorlar.  Ama yabancılar hırçın dalgaların olmadığını datalarını biliyorlar ve bu veriler zaten her yerde var.  İnternetten araştırıldığında nerede hangi akıntı, nerede ne var hepsi gözüküyor.  Ama Türkler çok fazla araştırmadıkları için biraz daha bu sporlara uzak kalıyor. Biz de insanlara bunu sosyal aktivitelerle anlatıyoruz” diyor.

Yazının başında karlı bir İstanbul gününde Boğaz’ı kahve içerek e-foil ile geçen paylaşımının ne kadar estetik ve İstanbul’un tanıtımı için ne kadar farklı, güzel bir fikir olduğundan söz etmiştik.

İşte bu çekimin hikayesi de şöyle: Oğuz Kaan Beğeç 18 Mart’ta (ki bu çekim de instagram adresinde var) yayınlanmak üzere bir çekim yapmak için Çanakkale Boğaz’ına gidiyor.

Gerisini ondan okuyalım:  “Kar yağdığı o gün Çanakkale dönüşüme denk geldim. Kulübe ekipmanlarımı indireceğim. Bizim kaptanı aradım ve çekim yapmak istediğimi söyledim. Ama o çok ayak diredi, o karda çıkmak istemedi. Ben  ‘gel ben çıkacağım. Kar yağıyor bir daha bulamayız’ dedim. En sonunda çıktık ve çektik.” Buradan da bu çekimler yapılırken, Oğuz Kaan Beğeç’i hem güvenlik hem de çekim için bir teknenin eşlik ettiğini öğrenmiş bulunuyoruz.  Niye 18 Mart’ta özel bir çekim yapmak istediğini sorunca da şu yanıtı veriyor Beğeç: “Özel günler benim için çok değerli. Cumhuriyet, Zafer bayramları ya da 18 Mart gibi  özel günlerde bayrağı kaldırmayı çok seviyorum ve insanlara da bunu aşılamak, unutturmamak  istiyorum.  O yüzden bayrağımızla beraber çıkmayı çok seviyorum.”

Batum’dan Hatay’a

Oğuz Kağan Beğeç’in amacı Türkiye’de yapılmayan sporları yapmak. E-foil de  bunlardan birisi aslında. E-foil’lere lüks deniz oyuncağı, (luxury toys) deniyor. (Beğeç, oyuncak diyor konuşurken, sonradan e-foil’den söz ettiğini anlıyorum) Çünkü bayağı pahalı. Fiyat 18-22 bin avro arasında değişiyor. Ve 200 kullanımdan sonra bataryasının ömrü bitiyor. Yeni batarya alabilmek için 6 bin 500 avro civarı. (Bu arada lüks deniz oyuncağı e-foil’lerin benzinli olanları da varmış) Hatta bu oyuncakları satan firmaların isimleri de böyle anılıyormuş. “Mesela sponsorumuzun firması Award Luxury Toys” diyor Beğeç.

Peki tırmanış sporcusu, motorsiklet meraklısı, ekstrem sporlara aşık genç adamın e-foil ile gerçekleştirmeyi planladığı bir sonraki adım nedir? Okuyunca sizler de çok heyecanlanacaksınız: Batum tarafından başlayıp Türkiye haritasını dışarıdan dönüp Hatay’a kadar gitmek. Günde 200 km, 6 saat gitmeyi planlıyor. Beykoz hayranı, dünyada Beykoz’dan başka bir yerde yaşayamayacağını belirten Oğuz Kaan Beğeç, bizi daha çok şaşırtacağa benziyor.

Önceki İçerikDa Vinci’nin Doğum Günü Dünya Sanat Günü
Sonraki İçerik“Karanlıkta Akan Bir Yıldız: Mustafa Kemal Atatürk”
Ayşe Dural
Saint Benoit mezunu. Bu okulda Fransızca ve İngilizceyi öğrendi ve çok sevdi; özellikle Fransızcayı. Sonrasında Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi’ni bitirdi. Eğitim hayatına İstanbul Üniversitesi İşletme İktisadı Enstitüsü’nde devam etti. Çalışma hayatına Garanti Bankası Halkla İlişkiler Bölümü’nde başladı. Sonrasında dergiciliğe adım atarak Gelişim Yayınları’nda çalışmaya başladı. Türkiye’nin ilk “copyright” dergisi Marie Claire’de çalıştı. Suha Arafat’tan Orhan Pamuk’a kadar pek çok kişiyle söyleşiler yaptı, kadın hakları konusunda araştırmalar yaptı, modayı yakından takip etti. AMICA, BIBA gibi dergilerde çalıştı. Yazı İşleri Müdürlüğü yaptı. 2000-2006 yıllarında The Gate dergisinin yayın yönetmenliği yaptı. Koç Holding’in Bizden Haberler dergisinin yayın yönetmenliğini üstlendi. Daha sonra PR ajanslarında Medya İlişkileri Yönetmeni olarak çalışmaya başladı. Böylece artık haber yapmayacak, ama haberi gazetecilerle paylaşacaktı. İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti projesinin medya ilişkileri yönetmenliğini üstlendi. Yasemin Sungur’la birlikte Kültür Sanat Ajansı’nı kurdular. Kitap editörlükleri yaptı. Dural, basında ve halkla ilişkiler konusunda edindiği tecrübe, bilgi ve deneyimi, danışmanlık, eğitim ve seminerler aracılığı ile yeni nesillere aktarmakta ve martidergisi.com için röportajlar yapmaktadır.