İstanbul’umuzun kültür mirası, Karıncaezmez Şevki
Galatasaray’ın uluslararası âlemde ‘destanlar’, ‘tarihler’ falan yazdığı, ‘ilklere imza attığı’ dönemlerden farklı bir zaman diliminin adamıydı.
Adamın elbiseleri, boyun atkısı, çorapları velhasıl her şeyi sarı-kırmızıydı. Elinde de sarı-kırmızı çiçekler olurdu. Çoğu kez, yakasında, ya da mendil cebinde de çiçek vardı. Bazen arabasının yanında dururdu. Arabası, sarı-kırmızı boyalı, her tarafında sarı-kırmızı renkli bayrak ve şeritler bulunan ve içi esans kokan eski bir arabaydı. Daha eski tarihli resimlerinde Opel marka bir araba görünürse de benim 1960’lı yıllarda gördüğüm araba Volkswagen’in kaplumbağa modeliydi. Jantları bile sarı kırmızıydı.
Galatasaray Lisesi’nin tam karşısında kolunu kaldırıp caddenin orta yerinde bir selam durdu mu trafik kilitlenirdi. Arabaların Beyoğlu’nda çift yönlü gidip geldiği o yıllar, şoförler bu kavşakta Karıncaezmeze rastladıklarında kızmazlar, bunu fırsat bilip, camlarını siler, lastiklerini kontrol eder, bir sigara yakıp, dat-dat diye korna çalarak ona tempo tutarlardı
1919 doğumlu Karıncaezmezin gerçek adı Şevki Güney’di. O’na Karıncaezmez namını, devrin İstanbul Emniyet Amiri, sonradan İçişleri Bakanlığı da yapan Orhan Eyüpoğlu vermişti. Çünkü Şevki aslen şofördü ve sürücülük hayatı boyunca bir tek kaza bile yapmamıştı.
Karıncaezmez Şevki: Çiçek sever, esans sürer, çarpar dağıtmaz, vurur incitmez, acele iş istemez, 30 km hızı geçmez.
Galatasaray’dan asla vazgeçmezdi.
Karıncaezmez Şevki, evliydi ve iki çocuğu vardı. Fakat onun Galatasaray hastalığı evliliğinin yürümesine engel oldu. Eşi kendisini terk etti. Karıncaezmez Şevki boşanma duruşmasına da sarı-kırmızı giysilerle gitmişti.
Bir Fenerbahçe maçında Galatasaray 3-2 kaybedince Karıncaezmez Şevki “uğursuz geliyor” denerek tribünden aşağıya itildi; kolu kırıldı. O sezon stadyuma almadılar, doktorunun “kolunu alçıdan çıkarıp kaldırırsan senin için çok tehlikeli olur” demesine rağmen stadyumun dışında, maç günleri yine gidip selamını verdi. Kolu kırıldıktan sonra bir türlü kaynamadı. Şevki’nin bazı tribün teröristlerinin onu gördüğü yerde saldırması neticesinde kolu birkaç kere daha kırıldı, çürüdü. Ve en sonunda doktorlar onu kurtarmak için kolunu kestiler köşesine çekildi, sessizleşti, yalnızlaştı.
Karıncaezmez Şevki, Galatasaraylı futbolcular içerisinde Turgay ve Metin’i çok severdi. Metin Oktay’ın, 1965 yılında çevirdiği Taçsız Kral adlı filmde de küçük bir rol almıştı. Metin Oktay’ın, genç yaşta, bir trafik kazasında ölmesi onu çok üzmüştü. Turgay Şeren, Karıncaezmez Şevki’yi hastalık yıllarında, evinde ziyaret etmişti. Turgay Şeren’in anlattığı gibi, Karıncaezmez Şevki işte orada “iki direk arasında heykel gibi” dikilirdi, “iki eli havada, sarı kırmızılı bayrak elinde yükselir ve tek kelime söylemez, sadece bayrak sallardı. Galatasaray bir gol atmaya görsün, “o bayraklar öyle bir sallanırdı ki elinde,” diye hatırlıyor kaptan Turgay, “en etkili rüzgâr bile böyle bir tesir gösteremezdi.”
Karıncaezmez Şevki, uzun bir hastalık döneminden sonra, 23 Mart 2000 tarihinde, İstanbul’da öldü. Galatasaray bir numaralı taraftarını kaybetti. Cenaze masrafını Galatasaray kulübü üstlendi. Karıncaezmez Şevki’nin cenazesine Turgay Şeren ve bazı eski futbolcular, bazı yöneticiler, Milli Amigo Birol, katıldılar. Şevki Karıncaezmez ’in tabutunun üzerine, daha önce, hastanede kendisine hediye edilen, üzerinde “Karıncaezmez-1” yazılı forma konmuştu
Karıncaezmez Şevki İstanbul’umuzun kültür mirasıdır.
Onları asla unutmamalıyız…
Oktay Valunya