Adem’in İlk Eşi Havva mı? Hayır.

Havva’dan önce Lilith vardı! Ademin ilk eşi. Kızıl saçlı, beyaz tenli, büyüleyici bir güzelliğe sahip; gizemli, tahrik edici, baştan çıkarıcı…

Hayal edemediğimiz kadar geçmişte Tanrı topraktan Âdem ile Lilith’i yarattı. Onları cennetine yerleştirdi. Ama bu iki insan bir türlü huzur bulamadı. Âdem her erkek gibi söz sahibi olmak istedi. Haklı tabii! Ancak Lilith buna karşı çıktı. Şiddetli tartışmalar başladı. Âdem ise kendini, bağışlayan, bereketli gökyüzü; Lilith’i de ürün veren toprağa benzeterek bu şekilde birleşmek konusunda diretti. “Peki, ben bilirim ne yapacağımı” diyen Lilith, istediği eşitlik talebinin Âdem tarafından kabul edilmemesinden dolayı Tanrı’nın söylenmemesi gereken adını anarak (hepimizin gitmek için çabaladığımız) cenneti terk etti. O da haklı tabii!  Kızıldeniz yakınlarındaki bir mağaraya sığındı. Cinlerin kralı yakışıklı (şeytanla) Şamael ile isteyerek ya da istemeyerek ilişkiye girdi ve ondan günde yüzlerce çocuk doğurmaya başladı.

Cennette yalnız kalan Âdem, Tanrı’ya dua ederek Lilith’i geri istedi. -Bunu hep yapıyoruz. Tanrı, “ona söyleyin geri dönmediği takdirde her gün yüz çocuğunu öldüreceğim” içerikli tehdit dolu mesajını Sanvai, Sansanvai ve Semangelof isimli üç melekten Lilith’e iletmesini istedi. Ama, o kesinlikle dönmedi -dönmezler- ve çocukları arka arkaya ölmeye başladı.

Tanrı, Âdem yalnız kalmasın diye onun kaburga kemiğinden Havva’yı yaratarak Lilith’i bir kez daha cezalandırdı. Bu yeni kadın, Adem’den bir parça olduğu için, ona karşı çıkmayacaktı. Yarattığı Âdem ile Lilith’in anlaşmazlıklarına neden olan cinselliğin Âdem ile Havva arasında yaşanmaması için onlardan cinselliğin sembolü yasaklanmış elmadan uzak durmalarını istedi. Ne yazık ki Âdem ile Havva yasaklanmış elmayı zevkle yedikleri çin de cennetten kovuldular.

Collier, John; Lilith; Atkinson Art Gallery Collection; http://www.artuk.org/artworks/lilith-65854

Âdem ve Havva’nın dünyaya çocuk getirmeleri üzerine Lilith, kendi çocuklarının ölümlerinden duyduğu acıyla, Adem’in soyunu sürdürecek bütün hamile ve doğum yapmış kadınların, bebeklerin baş düşmanı olmaya yemin etti. Erkek çocukların doğduktan sonra ilk sekiz gün, kız çocukların ise ilk yirmi gün içinde canını alacak; sadece yakınlarında kendisiyle konuşan üç meleğin ismi ya da şekli bulunanlara dokunmayacaktı.

Lilith bundan sonra, hatta günümüze kadar çocuk ölümleri ve loğusa hastalıklarına sebep olmasıyla ün salar. Günümüzde, biz de dahil olmak üzere birçok toplumda halk arasında batıl bir inanç olarak, lohusa kadın evde yalnız bırakılmaz, çocuk bezi akşamları evin dışına atılamaz ve akşamları çamaşır ipinde çocuk bezi bırakılmaz.

Lilith bu kadarla kalır mı? İsrailli peygamber İlyas’ı nasıl baştan çıkardığı sıkça anlatılır. Lilith ona şöyle der: “Senden çocuklarım var.” Ve o yanıt verir: “Benden nasıl çocukların olabilir, ben bir aziz gibi yaşıyorum.” Lilith der ki: “Evet, ama uykunda, rüyalarında sık sık boşaltıldın. Tohumlarını alarak hamile kaldım.” Bu metin M. S. 4. yüzyıla ait. Lilith, özellikle bu tarihten sonra hep aynı motifle işlenir. O bir “tohum hırsızıdır artık.

Belki de Yahudi kadınlar hala eşlerinin bu şeytan kadına kapılmamaları için yatak odalarının duvarlarına bir daire içinde “Âdem ile Havva buyursunlar içeri, girmesin kapıdan 11 (LILITH-Lilith)” yazıyorlardır… Kim bilir? (Numerolojiyle uğraşanlar 11’i kötülükle yüklü olduğu için korkunç bir sayı olarak kabul edilmektedir.)

Efsane diye adlandırıyoruz ama ilk kutsal kitap Tevrat’ın birinci babında “Ve Tanrı insanı kendi suretinde yarattı ve onları erkek ve dişi olarak yarattı.” deniyor. Ancak İkinci Bab’da yaratma daha farklı anlatılıyor: Tanrı doğuda bir bahçe yapıyor ve Âdem’i bu bahçeye koyuyor. Orada yalnız kalmasın diye de kaburgasından kadını yaratıyor. Kısaca, birçok Musevi dini kaynağı; ikinci bölümde sözü geçen dişinin Adem’in ikinci eşi olduğu, birinci bölümdekinin ise ilk eşi olan Lilith olduğuna inanırlar.

Lilith çağlar boyu kadınlara atfedilebilecek bütün olumsuz sıfatların taşıyıcısı olmuştur: Baştan çıkarıcı, fahişe, cadı, vampir, cinlerin başı, gece canavarı… Başından beri gücünün ve cinselliğinin bilincinde olan yeri gelince de kullanmaktan çekinmeyen, kendi başına buyruk, zapt edilemez, denetlenemez olduğundan, özellikle tek tanrılı din adamlarının sürekli baskı altına almaya çalıştıkları bir kadın örneği, erkeğin kadına ve cinselliğine duyduğu korkunun bir simgesidir Lilith. 19. yüzyıla gelindiğinde Lilith ressamlar ve edebiyatçılar için sevilen bir motif olmaya başlamış. Artık dini kimliğinden yavaş yavaş kurtulmuştur. İngiliz ressam Dante Gabriel Rossetti’nin yaptığı “Lady Lilith” tablosunda gösterişli dekoltesiyle uzun kızıl saçlı, biraz dolgun, etli dudaklarla resmedilmiştir.

Edebiyat dünyasına da girince, Artık ona korku ve nefretle bakılmıyor, hatta sempatik bile bulunuyordu. Aydın fikirliler kötü kalpli şeytan kadın tiplemesini raflardaki tozlu dosyalara kaldırmışlardır. Hoşa giden ve benimsenen, onun baştan çıkarıcı özelliği değildir. Cenneti terke edecek kadar eşitlik isteğidir onu Havva’dan üstün kılan.

Lilith feminizmin simgesi haline gelmiş; bu isimde dergiler çıkmış, kafeler açılmış… Sadece kadın müzisyenlerin katıldığı “Lilith Fair” adlı gezici müzik festivalleri düzenlenmiş; “ideal kadın” olarak tanımlanan Havva gibi olmak istemeyen kadınlar, tepkilerini dile getirmek için kız çocuklarına Lilith adını vermeye başlamışlar

Kadınların beyinlerine girip, eşit haklara sahip olma savaşını günümüze kadar sürdüren Sevgili Lilith’i saygıyla anıyoruz…

Oktay VALUNYA

Önceki İçerikLal Batman’ın “Exposé” İsimli Kişisel Sergisi Anna Laudel’de Açıldı
Sonraki İçerik“Kuzey Kıbrıs’ın Değerleri” İmza Gününde Buluştu