Yükseklik sorun olmadığına göre artık zirvelere daha da yaklaşabilirim diyerek, kaya tırmanışı eğitimi aldım. Devam ederim, etmem bilinmez ama bunların hepsinin asıl nedeni yükseklere doğru daha rahat ve kolay çıkabilmekti.
Gezme bağımlısı olduğumu fark ettiğimde önce yeni ülkeler görmek beni heyecanlandırmıştı. Yeni kültürler, yeni insanlar, yeni yemekler, yeni bir tarih, yeni eserler ve nice yeniler…
Sonra biraz daha ulaşılmaza ulaşma arzusu iliklerime işlemeye başladı. Herkesin gitmediği yerler, çok kimsenin bahsetmediği yerler, hatta bazen pek çoklarının adını duyunca yüzünü buruşturabilecek yerler…
Yeni yeni daha yüksekler beni heyecanlandırmaya başladı. Ulaşılması zor yollar, dağlar, şelaleler, dereler…
Bunu yaşayabilmek için önümde bazı engellerim vardı. En başta yükseklik korkum beni yavaşlatıyordu. Hep üstüne gitmeye çalışsam da yıllardır peşimi casino pa natet bırakmayan bu illetten biricik Martımız Yasemin Sungur sayesinde kurtuldum ya da üstesinden gelmeye başladım diyelim.
Denizleri sevsem de; dağlarda kendimi, neşemi, enerjimi buluyorum. Dağlarda olmak, dağlarda daha iyi olmak için daha fazla spora vakit ayırmak ve kondisyonumu yükseltmek de yeni uğraşlarım arasında.
Şehirleri sevsem de; ormanda kendimi olmam gereken yerde hissediyorum. Ormanın binbir sürprizi karşısında hazırlıklı olmak için bitkileri ve hayvanları daha yakından tanımaya çalışıyorum.
Kaçkarlar, Alpler, Istrancalar, Kaz Dağları, Toroslar, Kafkaslar… Şimdilik bu kadar…
Engelleri aşmayı hep sevdim. Kendi engellerimi yavaş yavaş aşıyorum. Siz bu yazıyı okurken ben muhtemelen Avrupa’nın en yüksek dağlarında Kafkaslar’da 5 bin metrelerdeki zirvelere bakarak motosiklet sırtanda geziyor olacağım.
Önce zihnimdeki engeller, sonra fiziksel engeller… Hepsi sırayla aşılacak ve ben her yıl zirvelerime birkaçını daha ekleyeceğim…