Ve Bir Şubat Ayıydı Ona Söz Verdiğinde…

Bahardı…

Günlerin gençliğe karıştığı, güneşli bir bahar. Lisenin son sınıfındaydı onu kaybettiğinde. Deliydi, gençti ve ölümün çok uzak olduğunu zannetti. Olmadı.

Şimdi orta yaş krizinde baharlar ayrı bir güneşli ve sonbaharsa şemsiyenin altında gizli.

Ah bir anlatabilseydi, keşke silebilseydi ona kızgınlıkla söylediklerini…

İlk aşklar hiç unutulmaz derler ya hani, işte 17 yedisinde veda etmişti Buket’inki.  Burak’la yaşadığı o ilk bakışmalar, masumca flörtler geride kalalı yıllar oldu belki ama hatıra denilen bela hep musallat olur insana. Ara ara çıkar durduğu tozlu raftan gelir oturur insanın koynuna. 

Anlattıkça ilk aşkını her ne kadar hayata devam etmiş olsa da sessizce buruk özlemini gizler göz uçlarında. Hazin bir kaza sonucunda Burak birden çekip gitmişti Buket’in ve sevdiklerinin yanından. Adaletsizce, sinsice ve hiç haber vermeden. Ele le tutuşmaların sıcaklığını, kalbindeki yangını bir de ilk öpüşmeyi bırakmıştı Buket’e hediye. Yıllar geçti Buket hiç unutmadı ilk aşkını, hayatına devam etti, evlendi, çocukları oldu ama yine de ara ara andı Burak’ı kendi içinde. 

Yolu düştükçe uğradı yanına, bazen de yolunu düşürdü ilk aşkı, dostu Burak’ın mezarına… Konuştu, kızdı, bağırdı, güldü başucunda saatlerce. 

Ama hiç yalan söylemedi o ebedi istirahatinde yatarken.“Özledim, neden gittin” diye isyan etti ve zamanla iyileşip“Evleniyorum, yeniden sevdim” de diyebildi. Her ziyaretinde “Bana sevmeyi ve sevilmeyi öğrettiğin için teşekkür ederim”demeyi ihmal etmedi. Ve bir şubat ayıydı ona hayata devam edeceğine söz verdiğinde. Kulağında sesini duyar gibi olduğunda da yanında getirdiği çiçekleri üstüne örtüp gülümsedi ve onunla olan anılarını alıp hayatına devam etti.  Hevesi kırılmış bir gençlik hikayesinden koca bir ömür masal yazan bir kadına dönüştü Buket. Ve ilk aşkından öğrendiği sevgiyi gösterdi sevdiklerine…

Zaman geçse de iyi kötü yaşanılanları silemiyoruz. Buket’in hikayesi sevdiklerimiz yanımızdayken onları her zaman hatırlamanın en doğrusu olduğunu anlatır aslında. Sevmeyi, sevilmeyi bir güne değil her güne sığdırmaya bakın. İyi kötü anları hep kendinize saklayın. Size sevmeyi tattıran tüm sevdiklerinizle yaşlanmanız dileğiyle…

Burcu Ertürk

Önceki İçerikKırık Kalp Sendromu
Sonraki İçerik2024 Dünya Öykü Günü Bildirisini Ayla Kutlu yazdı
1980 yılında İstanbul’da doğan Burcu Ertürk, Uludağ Üniversitesi Siyasal Bilimler Fakültesi mezunudur. Londra’da iki yıllık eğitim aldıktan sonra özel bir firmada bütçe ve finans konsadilasyon dairesinde uzman yardımcısı olarak çalıştı. Yıllar boyunca hobi olarak araştırma ve deneme yazıları yazan Ertürk aynı zamanda toplumsal dayanışma derneklerinde gönüllü yardımlaşmada bulundu. Bu süre zarfında şahit olduğu ve dokunabildiği hayatların seslerine daha fazla kayıtsız kalamayıp 2017-18 yıllarında radikal bir karar vererek kadın ve toplumsal şiddet olaylarını inceleyerek topladığı gerçek hayat hikayelerinden yola çıkan romanlar yazmaya başladı. Şu an için dört romanı bulunan Burcu Ertürk, insanların hayatlarına daha yakından dokunabilmek ve seslerini duyurabilmek adına özellikle kadın meselelerini konu alan ilk romanı Yade’yi 2020 de yayımladı. Yakında ikinci romanı yayımlamak üzere çalışmalarına devam etmektedir. İdeali gerçek hikayeleri kaleme alarak okurlara ulaştırabilmek olan Burcu Ertürk hala İstanbul’da yaşamaktadır. “Çok istedim kalemi kırmayı ama o inatla yazdı.”