Okurun Gözünden: Moda Geçer Stil Kalır – Coco Chanel

“Bir insanı efsane yapan yarattığı efsanelerdir.” Coco Chanel

Kendisi de bir efsane olan Chanel böyle söylüyor. Borç aldığı parayla Paris’te bir butik açtığı 1910 yılından yaşamına veda ettiği 1971 yılına gelindiğinde ardında bir moda devi bırakan Chanel’i efsane yapan sahiden neydi? Gelin bu sıra dışı kadının yaşamına, kendi sözleri eşliğinde beraber bakalım mı?

“Giysilerin şıklığı, sağladıkları hareket özgürlüğüyle gelir.”

Chanel’in moda girişi 1900’lü yılların başına rastlar. 1.Dünya savaşı henüz bitmiş, erkek nüfusu hayli azalmış bir dünyada artık kadınlar iş gücüne girmeye başlamıştır. Yalnız korseler, uzun bileğe kadar gelen boyları ile kat kat giyilen etekler, kadının günlük çalışma hayatı için hiç uygun değildir. Bu kısıtlamaları tek tek ortadan kaldıran Chanel; kadınların giysilerini dönemine göre oldukça sadeleştirip spor hale getirir.

O dönemde ata sadece yan binebilen kadınlara pantolon dikerek onları modernleştirir ve atlara erkekler gibi binmesini sağlar. Hattâ bunun öncülüğünü yapar. Sadece matem tutulduğunda giyilen “siyah” renginin günlük yaşamda sıkça kullanmasında, onun tasarlamış olduğu zamansız meşhur sade ikonik siyah elbisesinin rolü yadsınamaz. Bununla kalmaz, ‘beyaz’ rengi daha yaygın hale getirir. Sıklıkla kaybettiği el çantalarına zincir ekleyerek “omuz” çantasına dönüştürür.

Moda dünyasına getirdiği yeniliklerin ardı arkası kesilmez; kısa saçı, kadınların dizlerinin açıkta görünmesini çirkinlik olarak adlandırdığından literatürde halen Chanel boyu diye anılan diz altı boyunu, bronz teni, meşhur döpiyesini sunar. Getirdiği akımlar burada saymakla bitmez. Bir adım ileri giderek, oldukça yenilikçi olan tasarımlarını önce kuzeni üzerinde giydirip, onu şehirdeki farklı noktalara göndererek test edip normalleştirir. Bir nevi “algı operasyonu” yapar.

1927 yılında Londra’da açtığı butikte sadece İngilizlere iş verecek kadar ileri görüşlüdür. Adeta “global düşün, yerel davran” sözünün taa o yıllardaki temsilcisidir.

Dük olan sevgilisinin golf ayakkabısından esinlenerek tasarladığı çift renkli ayakkabısıyla ‘Moda Alanında Ayrıcalıklı Neiman” ödülünü alır. 1960 yılında Time’ın 100 yılın ‘En Önemli Yüz Kişi’ listesinde adı geçen tek moda tasarımcısı olur.

“Kötü Kokan Bir Kadın, Kadın Değildir.”

Chanel’e kadar parfümler sadece tek ve ağır bir çiçek kokusundan oluşmaktaydı. O, sentetik ürünlerle doğal hayvan ve diğer bitki esanslarının karıştırılarak eklenmesine ön ayak olur. Böylelikle dünyada en çok satan parfümler listesine giren No:5 doğar. Parfümün adı bile içeriği kadar yaratıcıdır. Mistik bulduğu uğurlu sayısının verilmesini ister; 5.

Chanel’in yaşamından bana kalan, liderlere mahsus; yaşadıkları devrin fırsatlarını koklayabilen farklı algısı ile bu eksiklikleri kapatabilme becerisi ve yenilikleri sunabilen cesareti oldu.

“Kendin Olmaya Karar Verdiğin Her an Güzelleşirsin…”

Yukardaki cümle ile acaba sadece insanın kendisini tanımasını, beğeni ve zevkini keşfetmesini mi kastetmişti Chanel? Pek sanmıyorum.

Sahi kendimizi ne kadar tanıyoruz? Ne kadar kendimiz olabiliyoruz? Her an kendi gerçeğimizi (giyim-kuşam, eylem, söylem, duygu, ihtiyaç, davranış vbg…)ne kadar ifade edebiliyoruz?

Chanel’in bu sözü öncelikle beynime, sonra tüm hücrelerime kazınıyor. Geçenlerde çevrim içi bir eğitime katılıyorum, konu Sosyal Medya Yönetimi. Hocamız “Kaçınız Metaverse ile ilgileniyor?” diyor. Ben dahil birkaç kişi parmağını kaldırıyor. Aslında hiç konuşmaya niyetim ve hevesim yok, ilaveten bu kavram hakkında üzerinde konuşacak kadar heybemde de birikmemiş. Hoca “ee Şeyda Hanım, siz neler diyeceksiniz?” dediğinde şaşkınlık içinde kendimi “Metaverse” hakkında konuşurken buluyorum. Yapmak istediğim aslında bu değildi.

“Hocam, sadece ilgilenenler kimler dediğiniz için elimi kaldırmış bulundum. Konu hakkında şimdilik konuşmayı tercih etmiyorum” deyip kendi gerçeğimi sahiplenmek varken, hoca bir otorite figürü olduğundan ve bilinçaltımızda “otorite rica edilirse yapılır” gibi bir kodlama mı olduğundan yoksa toplumumuzda ikram edilince al dendiğinden midir nedir hararetle konuşurken buluyorum kendimi.

Ufacık zaman dilimlerinde bile “farkındalık”ı muhafaza edebilmek, her an her saniye kendin olabilmek, kendi gerçeğine sahip çıkabilmek… Zor zanaat be kardeşim.

Chanel, bundan seneler öncesinde, kadınlara pek bir söz hakkı tanınmazken bile başta moda olmak üzere yaşam stiliyle; kendine sahip çıkmayı oldukça başarmış -eskilerin deyimiyle nevi şahsına münhasır- bir karakter. Sırf bu yüzden bile sıkı bir taktiri hak ediyor kanımca.

SON SÖZ

Zeynep Tütüncü Güngör tarafından kaleme alınan, modayı anımsatır şekilde pudra renginde tasarlanmış kapağıyla, kısa ve öz bilgilerden oluşan ”Coco Chanel-Moda Geçer Stil Kalır” adlı kitap; tam da soğuğun ısrarla yakamızı bırakmadığı günlere yakışır nitelikte. Hararetle tavsiye edilir.

 

Şeyda Bodur 

Önceki İçerikSorunlara Bakış Açımız Geleceğe Yön Veriyor
Sonraki İçerikAlan Adı Ne Zaman Boşa Düşer?
Şeyda Bodur
Kendini anlatmak dünyanın en zor şeylerinden biri bence. Sürekli değişip dönüşürken, yaşam biteviye bizi şekillendirirken, sahi ben kimim? Değişmezlerim var mı, varsa neler? Dilerseniz beni yazılarımdan sizler tanıyın. Yine de beni heyecanlandıran kavramlar ortaya bırakayım, birer ipucu niteliğinde; Akdeniz, çiçekler, iletişim-İkizler burcu, Boğaziçi üniversitesi, kız kardeş, hak-miras, nezaket, ilk yaz, disiplin-aylaklık, Türk kahvesi, demli çay-simit, kiraz-karpuz, keyif, keşif, denge, dönüşüm, mistik, holistik, seyahat, sahici paylaşımlar, samimi sohbetler... Burada sadece yazmaktan ve okumaktan bahsetmek istiyorum. Neden mi yazıyorum? Biliyorum bencilce olacak, herşeyden önce bana iyi geliyor. Düşüncelerim netleşiyor, duygularım alan buluyor, sakinleşiyorum, sadeleşiyorum, “O”lanla hizalanıyorum, kendimi ifade ediyorum, üretiyorum, yaratıyorum, yüreğimi ortaya koyuyorum, yaşama katılıyorum, meydan okuyorum, “ben de varım” diyorum, belki ortaklık arıyorum ve daha nicesi...Satırlara sığmaz. Neden mi okuyorum? Sözü bir Usta’ya bırakmak istiyorum izninizle, ne bir kelime eksik ne bir kelime fazla... “Bütün iyi kitapların sonunda, bütün gündüzlerin, bütün gecelerin sonunda, meltemi senden esen, soluğu sende olan, yeni bir başlangıç vardır…” Edip Cansever