İstanbul Sözleşmesi Yaşatır!

Ülkemizde, gün geçtikçe artan aile içi ve özellikle kadına yönelik şiddet, beraberinde kadın cinayetlerine ilişkin çözüm için, halde hazırda bulunan bir uluslararası insan hakları sözleşmesi ve en ince detayına kadar oluşturulmuş kanun var. Bununla birlikte, kadın hakları konusunda devletin ve toplumun dikkat ve duyarlılığını arttırmak için meydanlara çıkan STK ve kişiler #istanbulsözleşmesiyaşatır ve 6284? dövizleri taşırlar ve her iki konuda konuşurlar. Peki neden yürürlükte olan bu iki temel konuyla ilgili hala bir ses duyurma çabası vardır? Yaşananlardan ve mahkeme kararlarının sonuçlarından anlıyoruz ki, her ikisinin de uygulama aksaklığı nedeniyle hala belli gruplarca özellikle İstanbul Sözleşmesi’nin iptal edilmesine ilişkin itirazları, kanunun uygulama aşamalarındaki eksiklikler sorunun özellikle devlet elinden çözüm konusunda yetersiz kalındığını gösteriyor. Bir toplumun giderek artan sorununa ilişkin resmi nitelikte çözümler varken halen tartışılıyor ve net bir şekilde uygulamaya geçilmiyor olması toplumu sadece kaosa, derin acıya ve gün geçtikçe artan bir felakete sürüklüyor. İstanbul Sözleşmesi nedir ve neden bu kadar tartışma konusu olmaktadır? 6284 numaralı kanun içeriği nedir ve neden uygulamalarda aksaklık yaşanır biraz bunlardan konuşalım.

6248 Numaralı Kanun’un İçeriği Nedir?

İstanbul Sözleşmesi bir diğer adıyla ‘Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi’, aile içi şiddet ve kadınlara yönelik şiddet konusunda devletlerin sorumluluklarını belirten uluslararası nitelikteki insan hakları sözleşmesidir. 11 mayıs 2011 tarihinde İstanbul’da imzaya açıldığından şehrin adıyla anılır. Sözleşme Avrupa Konseyi tarafından destek görmekte ve Avrupa ülkelerini hukuki olarak bağlayıcılık özelliği taşımaktadır. 2012 yılında ilk imzacısı olan Türkiye Cumhuriyeti’nin yanında günümüzde ağırlıklı olarak Avrupa ülkeleri olmak üzere 46 ülke tarafından kabul edilerek imzalanmıştır. Dört temele dayanan sözleşme maddeleri, önleme, koruma, yargılama ve bütüncül politikalar başlıklarından oluşur. Kapsamında, ev içi şiddet, cinsel istismar, kadın sünneti, kürtaja veya kısırlaştırmaya zorlama gibi  pek çok unsur suç olarak tanımlanmaktadır. İçeriğindeki maddeler toplumların cinsiyet eşitsizliğinden kaynaklı tüm sorunlarına tek sözleşme üzerinden çözüm niteliğinde olmasının yanında özellikle Türkiye’de muhafazakar denilen çevrelerce sözleşmenin hükümlerinin uygulanmayarak, içeriğindeki 10 maddenin kaldırılması doğrultusunda itiraz edilmiştir.

İstanbul Sözleşmesi’ne Neden Karşı Çıkılıyor?

İtiraz eden gruba göre, ev içi şiddeti ortadan kaldırma iddiasındaki İstanbul Sözleşmesi’ nin kadınlara şiddet olgusu üzerinden erkeğin şeytanlaştırıldığı, cinsel eşitlik adı altında melez nitelikli cinsiyetlerin oluşturularak toplumsal çöküş yaşamanın yolunun açılacağı iddiasında bulunmaktadırlar. Tabii bunlar iddiaların bir kısmıdır. Aslında bu grubun kaygısı sözleşmedeki maddeler uygulandıkça kadın üzerindeki tahakkümün ortadan kalkmasına yönelik yaşadıkları endişedir.

6284 Sayılı kanun yani tam adıyla ‘Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şddetin Önlenmesine Dair Kanuna İlişkin Uygulama Yönetmeliği yönetmeliğin ilk maddesindeki açıklamadan da anlaşılacağı üzere, şiddete uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi bulunan kadınlar, çocuklar, aile bireyleri ve tek taraflı ısrarlı takip mağduru olan kişilerin korunması ve bu kişilere yönelik şiddetin önlenmesi ile şiddet uygulayan veya uygulama ihtimali olan kişiler hakkında şiddetin önlenmesine yönelik tedbirler ile bu tedbirlerin alınması ve uygulanmasına ilişkin usul ve esasları kapsar. Kanun şiddete maruz kalma tehlikesi olan ve şiddete uğrayanları A’dan Z’ye her ince detayla koruyor ki, daha ilk etapta şiddete maruz kadın başta olmak üzere ve çocuklarına maddi yardım, konaklama imkanı, şiddet gösterene uzaklatırma kararı,aileye rehberlik danışmanlık hizmetine kadar tüm imkanlar sağlanıyor. Sorun şu ki kanun üstünde neredeyse mükemmel akışta olan bu işlemler daha kadın kolluk kuvvetlerine gittiğinde ‘Kocandır döver de söver de, ailenin dirliğini bozma evine dön, uslanır,’ denilerek ikna edilmeye çalışılıyor, kadın şikayete devam ettiğinde kadın sorgulanmaya ve ikna edilmeye çalışılıyor. Kadınlara sağlanan konaklama imkanları kısıtlı ve arttırılmıyor. Konaklama sağlanan yerlerde güvenlik konusunda yeterli imkan sağlanamıyor. Uygulama tarafında detaylarda yaşanan tüm aksamalar nedeniyle, şiddet mağduru kadınların ileri seviyede cinayete kurban gitmelerinin önüne geçilemiyor.

İstanbul Sözleşmesi ve 6284 numaralı kanun,  kağıt üstünde eksiksiz ve mükemmel bir tablo çizmektedir. Ama önce toplumun en küçük birimi olan aile ve beraberinde tüm toplum ve hepsinden önce resmi kurum ve uygulayıcılar olarak önce ailemizin içinde feryat eden kadına duyarsız kalmayacağız, şiddet gösteren erkek kendi canımızdan olsa da gerekli psikolojik ileri seviyesinde kanuni önlem alınmasını sağlayacağız, komşumuzun çığlık çığlığa sesini bastırmak için müziğin sesini açmayacağız, ‘karı kocadır’ araya girilmez demeyeceğiz, yolda bir yerlerde şiddet gören kadınların yanından geçip gitmeyeceğiz. Bu sorunu kanunlar değil başta toplum kurtarır. Ama unutmayalım ki istisnasız İstanbul Sözleşmesi yaşatır, 6284 numaralı kanun korur. Yeter ki uygulayalım.

Ekler:

https://ailevecalisma.gov.tr/uploads/ksgm/uploads/pages/mevzuat/4-6284-sayili-ailenin-korunmasi-ve-kadina-karsi-siddetin-onlenmesine-dair-kanuna-iliskin-uygulama-yonetmeligi.pdf

https://www.istanbulbarosu.org.tr/files/docs/khum/KHMIS.pdf

Didem Yeşim Pektok

Önceki İçerikHayata Güzel Bakanlar
Sonraki İçerikOkurun Gözünden: Kireç Ocağı, Thomas Bernhard
“İşim: İnsan Konu: Le’biderya. Ufuk çizgisiyle arkadaşlığımda ‘İnsan’ a dair en güzel manzarayı mekan edindim. Olumlu fikir üretir, iyi paylaşım yaparım.” Yıldız Teknik Üniversitesi İktisat ve Anadolu Üniversitesi Sosyoloji bölümleri mezunu Pektok, 1993 yılından beri reklam, satış, bankacılık ve eğitim alanlarında çalışmıştır. Bilişim teknolojileri alanında eğitim veren bir kurumun ortağıdır ve kurumun insan kaynağı, finansman, eğitim koordinasyon birimlerinden sorumlu yöneticisidir. Aynı alanlarda kurumsal eğitimler verir. Kadınların toplum içinde eşit haklara sahip olması için çalışan sosyal sorumluluk platformunun lideridir. 2014 yılından beri Martı Dergisi’nde insan, kadın, çocuk konularında yazar ve okuduğu kitaplarla ilgili okur gözünden yorumlarını paylaşır.