Bir önceki “2024 Varlığımız ile Uyumlu bir Kişisel Gelişim Yılı Olsun mu?” başlıklı yazımda “Kendiniz ve çevreniz ile olan ilişkilerinizi yeniden değerlendirirken, hangi içsel değerlerinizi ve inançlarınızı göz önünde bulundurursanız bu değişim sizi anlamlı bir yaşama taşır?” sorusunu sormuştum.
İstediğimiz değişimi gerçekleştirmek, bu değişiklikleri nasıl tanımladığımız ve ne istediğimize bağlıdır. Adam Phillips “Daha iyi olmak daha iyi olmak istediğimiz şeyi bulmak anlamına gelir” dediği “Değişimi istemek üzerine” adlı kitabında, psikanalitik ve psikolojik teori hakkında iki pragmatik soru sormamız gerektiğinden bahsediyor: “Buna inansaydım hayatım ne ölçüde daha iyi olurdu? Ve “Buna inanmak, istediğim hayatı elde etmeme yardımcı olur mu?”. İnanç anlamında dönüşüme uğramış kişinin daima bu soruları yanıtlamış olduğunu düşündüğünden bahseder. Değişim için iyi sebepler sunma ve isteme sürecine her zaman dahil olduğumuzu veya dahil olmamız gerektiğine dair söylemi dikkat çekicidir. Dolayısı ile değişim istediğimiz her ne ise inançlarımızı gözden geçirmeliyiz.
Yaşamımızda karşılaştığımız her olay, bizi yeniden değerlendirme ve değişim süreçlerine sokar. Bu yolculukta bizi anlamlı bir yaşama taşıyacak olan en önemli unsurlar inançlarımızla beraber içsel değerlerimizdir. Kendimizi daha iyi anlamamıza katkıda bulunacak üç adım şunlardır kanımca: İlk adım, kendimizi tanımak ve farkındalığımızı artırmak. Hangi değerlerin bizim için önemli olduğunu, neye inandığımızı ve hayatımızda neyin önem arz ettiğini belirlemek bu sürecin başlangıcıdır. Örneğin, sevgiye büyük önem veren bir kişi sevgiyi hissedemediğinde kendini değersiz ve görünmez hissedebilir. Bu durum kişinin psikolojik sağlığını olumsuz yönde etkileyebilir ve depresyon, anksiyete gibi duygusal sorunlara yol açabilir. Bu nedenle bu ihtiyacını karşılaması ve kendine destek olarak bu değerini yaşatabilmesi genel refahı için önem taşır. Değerlerimiz, kararlarımızı şekillendirir ve yaşamımızı nasıl sürdüreceğimizi belirler.
İkinci adım, bu değerler ve inançlar doğrultusunda yaşamak. Yani, sevgi değerimiz esaslı bir yer tutuyorsa kendimize ve başkalarına karşı, sevgiyle hareket etmek. Bunu yaparken zorluklarla ve çatışmalarla karşılaşabiliriz; ancak bu süreçte önemli olan, değerlerimize bağlı kalmak ve onları günlük yaşantımızın bir parçası haline getirmektir.
Üçüncü ve belki de en zor adım, bu değerlere bağlı kaldığımızda ortaya çıkacak değişimlere açık olmak. Bu, bazen alışkanlıklarımızı değiştirmek, bazen ilişkilerimizde yeni yollar denemek anlamına gelebilir. Değişim korkutucu olabilir, ancak içsel değerlerimiz ve inançlarımız doğrultusunda yaşadığımızda, bu değişimler bizi daha anlamlı ve tatmin edici bir yaşama doğru yönlendirir.
Sonuç olarak, kişisel gelişim ve psikoloji açısından bakıldığında, içsel değerlerimiz ve inançlarımız, hayatımızın rotasını belirleyen pusuladır. Bu pusulanın gösterdiği yolda ilerlemek, bizi kendimizle ve çevremizle daha uyumlu, anlamlı bir yaşama taşır.
Damla Kunç Koçman