CONATUS: Özne Olmaya Davettir!..

1677’deki vefatının ardından geçen üç buçuk asırdan sonra bugünlerde çok okunan bir düşünür Spinoza… Bir bakıma yeniden keşfedildi.
Şu bir gerçek ki, Spinoza’nın felsefe literatürüne kazandırdığı kavramların en önemlilerinden birisi  conatus.
Conatus ne anlama geliyor peki? Conatus, kişinin varlığını korumasına yönelik güçler bütününü, insanın kendini koruma çabasını, kısaca varkalım çabasını ifade ediyor. İleriki yıllarda, 20. yüzyılda Martin Heidegger’in de söyleyeceği gibi, insan bu dünyaya öylesine bırakılıvermiş ya da fırlatılıvermiştir; bu bırakılma ya da fırlatılma karşısında güçsüzdür, çaresizdir, zayıftır… Bu güçsüzlük, insanı bir varoluş’a sarılmaya yöneltecektir. Bir varkalım çabası, yaşamın güvenlik odağını teşkil edecektir. Bu varoluş arayışı ve conatus yoldaş olacaklardır; birlikte aşacakları engizisyonlar vardır. Asıl zor olan, insanın içindeki engizisyondur. İnsanın kendisi için ürettiği iç zindanlar, hayatımızın mayınlı alanlarıdır. Yaşam sevincinin barbarlarıdır bunlar…
 
Baruch Spinoza
Conatusun önemi
1656 yılında, daha henüz 24 yaşındayken Yahudi cemaatinden aforoz edilen Spinoza’nın conatus’a çok daha şiddetle ihtiyacı vardır, çünkü o, İspanya’dan Portekiz’e, oradan da Hollanda’ya sürülmüş bir Yahudi ailenin çocuğudur. Doğduğu evde Portekizce konuşuluyor, İspanyolca yazılıyor ve İbranice dua ediliyordu. Katolik zorbalığın engizisyonundan kaçıp gelmişlerdi…
Kastilya Kraliçesi I. Isabel ile Aragon Kralı II. Fernando tarafından 1492’de birlikte imzalanan Elhamra Kararnamesi, etkileri bugüne kadar gelen tarihin en büyük sürgünlerinden birini duyuruyordu. Sürgüne çıkanlar, peşlerinden gelen engizisyonu conatus ile dengelemeye çalışacaklardı…
Kendimize eğilme, kendimizi bilme
Kendimizi korumak istememizin özünü, yetkinleştirmeye duyduğumuz arzu temellendirir.
Kendimizi yetkinleştirme, kendimizi bilmenin ardından gelecektir. Postmodernist dönemin önemli isimlerinden Michel Foucault, kendini bilmenin ön şartı olarak kendine eğilmeyi (epimelesthai sauton) önceler. Ne yazık ki, günümüzün önemli sorunlarından birisi, kendimize eğilmeyi neredeyse tümüyle es geçiyor olmamız… Kendimizi bilmenin önemsizleşmesi, çılgınca bir tüketime yöneltiyor  hepimizi. En çok da kendimizi tüketmemize…
Şu postmodern hayat içinde başarı olarak algıladıklarımızın çoğu, yapay bir tatmin duygusu ile bizi hazdan hazza koşturuyor ve kendimize eğilmeyi neredeyse unutturuyor. Oysa, kendimize eğilme ve bu eğilmenin ardından buluşmayı arzu ettiğimiz kendimizi bilme (gnothi sauton) ruhani bir şölendir, agapedir. Gothic sauton, kendimiz üzerinden kendimize ziyafettir…
Stoacılar da kişinin kendisiyle ilgilenmesini önemsiyorlardı;  “kendi içine çekil ve orada kal!..” Bugünkü Adıyaman sınırları içinde olan Samosata’da doğan Lukianos, stoacıların bu görüşüyle her ne kadar alay etse de kendi içine çekilmek çok güçlü bir kimlik eğitimidir. Yoksa iki bin yıl sonra bile stoacılık, bugünlerde gençleri bu kadar etkileyebilir miydi!
Conatusa davet
Conatus’a giden yolda en önemli engellerden birisi, dinleme sanat’ndan yoksunluk… Dinleme sanatında başarımız çoğunlukla düşük; bu sanat dalında bir fakirlik içindeyiz. Kroton’da Pythagoras’ın kurduğu okulda eğitim alanlar, eğitimin bir gereği olarak beş yıl boyunca sessiz kalırlardı. Daha sonraki yüzyıllarda düşünce tarihinden gelip geçen birçok ezoterik okul da sessizlik kültürünü önemseyecekti. Sessizlik kültürü, bir dinleme sanatıdır. Sessizlik, içinden ses’in yani logos’un doğumudur…
Conatus, sessizlik kültürü içinde kendini güçlendiren bir çabadır!..
Conatus, düşünme üzerine düşünmedir!..
Conatus, özne olmaya davettir!..
Haydi conatus’a!..
Önceki İçerik2024 Erdal Öz Edebiyat Ödülü Necati Tosuner’in
Sonraki İçerikDoğanın Ritmi: Eylül Ekinoksunun Kültürel ve Ruhsal Anlamı
Mehmet Bekar
Türkçe, hukuk, felsefe, kültürel miras, siyaset bilimi alanlarında eğitimler aldı, alıyor. Uzun yıllar Ankara’da yaşadı, öğretmenlik, avukatlık, iş insanlığı, hukuk müşavirliği yaptı. Şimdilerdeyse daha çok Bodrum’da yaşıyor. Hayata dair sorular sormaya çalışıyor. Çünkü soruların, aynı zamanda cevaplara dair kopyalar içerdiğini düşünüyor. Mitolojik düşünüşten günümüzün postmodernist düşünüşüne kadar geçen o büyük düşünme yolculuğunu anlamaya çalışıyor. Düşünme üzerine arkeolojik kazılar yapmaya çalışıyor. Aristoteles mantığından puslu mantığa geçmenin zorlukları içinde… Derdi, başkasının putlarından ziyade kendi putları ile…