Bronte Kardeşler: Trajik Bir Son

Bronte kardeşler neden çok genç yaşta öldüler?

Sosyal medya kanallarının belki de en iyilerinden bir olan Fransız Culture Prime’in geçtiğimiz günlerde yayınladığı videolarından biri Bronte kardeşleri üzerineydi. Bronte kardeşlerini neden erken yaşlarda öldüğüne dair ilginç bir iddia yer alıyordu. İşte o iddia:

Charlotte, Emily ve Anne Bronte. İngiliz edebiyatında devrim yaratacak eserler bırakan üç kız kardeş. Üçünün de 3 şaheseri vardır.  Charlotte Bronte’nin (1816-1855) Jane Eyre’i, Emily Bronte’nin ( 1818-1848) Uğultulu Tepeler’i, Anne Bronte’nin (1820-1849) Wildfell Konağı Kiracısı. Bu eserleri Victoria Dönemi’nde feminist edebiyatın ilk mırıldanmaları arasında yerlerini aldılar. Ama kötü talih bütün aileyi vurur. Ailenin iki büyük kızı Maria ve Elizabeth 1825’de tüberkülozdan ölürler. 1848’de de erkek kardeşleri aynı hastalıktan 31  yaşında ölür. Aynı yıl Emily 30 yaşında, ondan bir yıl sonra da Anne 29 yaşında ölür . Charlotte 1854’de evlenir ama o da bir yıl sonra 39 yaşında vefat eder.

Bu ölümlerin nedeni  o dönemde çok yaygın olan tüberkülozdan ya da üzüntü, kederden olduğu söylenir. Ama bu kadar genç ölmelerinin başka bir bir açıklaması daha vardır.  Bronte kardeşler yaşamları boyunca  mezarlığın ya da umumi tuvaletlerin kirlettiği suyu içmek zorunda kalmış olabilir.  İngiltere’de yaşadıkları Haworth şehrindeki ölüm oranları diğer yerlere gör çok daha fazladır. Yaşam süresi  Haworth’da 26 yıldır neredeyse. O dönemde 10-12 aile aynı tuvaleti kullanmakta, pislikler yollardan akmaktadır, bir kanalizasyon sistemi de yoktur.  Bronte kardeşler babaları papaz olduğu için  mezarlığa çok yakın bir lojmanda oturmaktadırlar. Mezarlıkta ayrışan her şey şehrin su kaynaklarına sızdığı, bakterilerle dolu bu su Bronte kardeşleri hastalıklara karşı daha dayanıksız hale getirmiş olabilir.

Çok etkilendiğim videoyu da ekliyorum içeriğini çok sevdiğim siteden.

 

Önceki İçerikYıldızlar Altında Sinema Başlıyor!
Sonraki İçerikKitap Okuyor Musunuz?
Ayşe Dural
Saint Benoit mezunu. Bu okulda Fransızca ve İngilizceyi öğrendi ve çok sevdi; özellikle Fransızcayı. Sonrasında Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi’ni bitirdi. Eğitim hayatına İstanbul Üniversitesi İşletme İktisadı Enstitüsü’nde devam etti. Çalışma hayatına Garanti Bankası Halkla İlişkiler Bölümü’nde başladı. Sonrasında dergiciliğe adım atarak Gelişim Yayınları’nda çalışmaya başladı. Türkiye’nin ilk “copyright” dergisi Marie Claire’de çalıştı. Suha Arafat’tan Orhan Pamuk’a kadar pek çok kişiyle söyleşiler yaptı, kadın hakları konusunda araştırmalar yaptı, modayı yakından takip etti. AMICA, BIBA gibi dergilerde çalıştı. Yazı İşleri Müdürlüğü yaptı. 2000-2006 yıllarında The Gate dergisinin yayın yönetmenliği yaptı. Koç Holding’in Bizden Haberler dergisinin yayın yönetmenliğini üstlendi. Daha sonra PR ajanslarında Medya İlişkileri Yönetmeni olarak çalışmaya başladı. Böylece artık haber yapmayacak, ama haberi gazetecilerle paylaşacaktı. İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti projesinin medya ilişkileri yönetmenliğini üstlendi. Yasemin Sungur’la birlikte Kültür Sanat Ajansı’nı kurdular. Kitap editörlükleri yaptı. Dural, basında ve halkla ilişkiler konusunda edindiği tecrübe, bilgi ve deneyimi, danışmanlık, eğitim ve seminerler aracılığı ile yeni nesillere aktarmakta ve martidergisi.com için röportajlar yapmaktadır.