Bilgili Baba’dan Anne Sütü Etkisinde Bilgiler

Bundan 8 ay önce yeğenim Nefes dünyaya geldi. Bir kez daha hala oldum. Bu defa bizi başka bir deneyim bekliyordu. Nefes bir prematüre bebekti ve onun bu kadar ufak (1kg 800 gr) olabileceğini hayal etmemiştik. Kısa bir süre de olsa, doğum sonrası bebeği alıp eve gidememenin burukluğunu, korkusunu, telaşını, kaygısını anlatabilmek güç, yaşayanlar çok daha iyi anlar. Bugün gayet sağlıklı bir bebek olarak hayata devam ediyor (7.5 kilo). Onun daha sağlıklı olabilmesi için annesi, babası, dedesi, babaannesi yani bütün aile elimizden geleni yapıyoruz. Bu arada aile desteğinin anne ve babaya güç verdiğinin de altını önemle çizmek istiyorum. Özellikle bebekler gördükleri bu sevgiyi bol gülücük ve çok ses olarak anında yansıtıyorlar.

Tanrım bütün bebeklere ve çocuklara sağlık versin ve kuvözden bebeklerini alıp eve gitmeye can atan tüm ailelere yardımcı olsun.

Nefes ile 8 ay boyunca bizzat ilgilendiğim için, zaten hassas olduğum ebeveyn çocuk ilişkisi konusunda antenlerimi daha fazla açtım. İşte bu dönemde instagram’da karşılaştım “Bilgili Baba” ile. Sadece onunla değil, evlatları ile özenle ilgilenen ve bu konuda ciddi denemeler yapan, deneyimlerini paylaşan başka babalara da rastladım. Babamla Oynuyorum sayfası da bunlardan biriydi. Bu röportajımızdan sonra da sizi “oyunun çocuğun en ciddi işi “olduğunu kavramış ve kendini çocuğuyla oyuna adamış o babayla da tanıştıracağım.

Bilgili Baba, röportajı okuduğunuzda siz de göreceksiniz ki, gerçekten de isminin hakkını veren bir baba. Paylaşımları daha çok anne ve babayı bilgilendiren, motive eden ve onlara “Haydi!” ıslığı çalan rengarenk ve iştahlandıran bilgiler üzerine. Zaten kendisi de çocukları değil, ebeveynleri bilgilendirmeyi hedeflemiş.

Adı Aykan Aydın. 4,5 yaşında bir kız ve 2,5 yaşında oğlan olmak üzere harika iki çocuğun babası. Bir teknoloji şirketinde proje yöneticisi olarak çalışıyor. Yoğun iş temposuna rağmen yorgunluğunu, iş stresini kapıdaki paspasa silip, çocuklarının karşısına “her şey yolunda” gülüşüyle çıkan bir baba. Bu konuyu da bir iş gibi çalışıyor. Hayatının dört buçuk senesini bebek ve çocuk bakımı konusunda çalışarak geçirmiş. Öğrendiklerini, deneyimlerini sayfasında paylaşıyor.

Onun bu yararlı paylaşımlarının yanı sıra en çok ilgimi çeken- bilgilibaba.com-  sayfasında paylaştığı bir hikâye oldu. Hikâye şu cümlelerle başlıyordu:

“Prematüre bir bebeğimizin olacağını öğrendikten sonra hayatımız hiç eskisi gibi olmadı ama nelerle karşılaşacağımızı da hiç bilemiyorduk…”

İlk çocuğu prematüre olarak dünyaya gelen bir baba ne hisseder? Sorusunun cevabını okudukça duygulandığım hikayesinin içinde usulca gezinirken anladım. Duygularını bu kadar içten ve samimi bir şekilde anlatmış olması, eşiyle aynı anda nefes alıyor oluşu, birlik duygusunu birbirine ‘eşlik’ ederek anlatan bu iki insanın hikayesi eminim sizleri de çok etkileyecek. “Bir erkek emzirmek dışında her şeyi yapabilir” diyen ve bunu demekle kalmayıp bizzat uygulayan bu babayı en çok takip edenlerin anneler olmasına şaşırmamak gerek. Temennimiz diğer babalara da örnek olması ve daha çok baba ve baba adayına ulaşması.

Lafı çok daha fazla uzatmadan sizleri Bilgili Baba Aykan Aydın ile gerçekleştirdiğimiz bu doyurucu röportaj ile baş başa bırakıyorum. Röportajımız iki bölümden oluşuyor. İlk bölümü bu hafta diğer bölümü de önümüzdeki hafta okuyabilirsiniz. Röportajı kısaltmak istemedim çünkü Bilgili Baba’nın deneyimleri ve anlattıkları ‘anne sütü’ etkisinde. Yararlı ve besleyici bu bilgileri özellikle babaların ve baba adaylarının sonuna kadar okumasını tavsiye ederim.

 “Yaşadığım şoktan sonra aklımda kalan şeylerden biri kendi duygularımın artık bir önemi olmadığına karar verişimdi.”

Siz sadece bilgili bir baba değil, duyarlı da bir babasınız. Bloğunuzda yer alan biraz erken dünyaya gelen kızınızla ilgili duygularınızı samimiyetle anlattığınız hikayenizi okudum ve çok duygulandım. Annelerin hislerini, onların özden anaçlığını hepimiz çok iyi biliriz ancak babalar / erkekler sancılı, sorunlu bir doğum sürecinde neler hisseder hep merak konusudur. Baba olduğunuzu öğrendiğiniz an neler hissettiniz ve kızınızın prematüre bir bebek olması sizi nasıl etkiledi?

Bloğumda yazdığımdan farklı olarak bugünlerden o günlere bakınca hissettiğim sayısız duygu var ama en çok ne ağır basıyor derseniz çaresizlik duygusu diyebilirim. Her doğum bir kara kutudur ve bu süreçte bebeğinizle ilgili her şeyin normal olduğunu sanırken riskli bir doğumun gerçekleşecek olmasını öğrenmek, bu duyguyla yüzleşmek çok kolay değil. Benim yaşadığım şoktan sonra aklımda kalan şeylerden biri kendi duygularımın artık bir önemi olmamasına karar verişimdi. Her şeyimle kendimi ikinci hatta üçüncü plana aldım. Önceliğim bebeğimizin sağlıkla dünyaya gelmesi ve eşimin de bu süreçte daha az yıpranmasına ve sağlığını korumasına çalışmak oldu.

En önemlisi de daha henüz kucağına alamadığım bebeğimize karşı hissettiğim sorumluluk duygusuydu. Belki de çocuklarıma beni bağlayan en güçlü duygu bu diyebilirim.

“Önceden tartıştığımız konular, kavga nedenlerimiz ve hatta kaprislerimiz çocuklardan sonra oldukça anlamsız gelmeye başladı.”

Evlilik boyunca yaşanan psikolojik savaşlar ve zor dönemlerde eşlerin birbirleriyle ‘eş’ olması mühim bir şey değil mi? Ritimlerinizin birbirini tutmadığı zamanlar oldu mu? Ne yaptınız böyle zamanlarda?

Yapılan araştırmalarda erkeklerin babalığı bir paket anlaşma olarak gördüğü söylemekte. Yani erkek, eşiyle anlaşmazlık yaşıyorsa çocuğuyla olan ilişkileri de etkileniyor. Bizim çocuklardan önce tartıştığımız konular, kavga nedenlerimiz ve hatta kaprislerimiz çocuklardan sonra oldukça anlamsız gelmeye başladı. Çocuklar dünyaya gelmeden önce yaptığımız tartışmalar çok basit geliyor şimdilerde. Bazen hatırladıkça birbirimizle o kadar dalga geçiyoruz ki; “yahu gerçekten derdimiz yokmuş, birbirimize sarmışız farkında değilmişiz. Neymiş efendim o aldığımız heykelcik şurada durmasın da şöyle dursunmuş.  Şimdi o zamanında nerede dursun diye düşündüğümüz şey şangııır diye gözümüzün önünde tuzla buz olurken biri süpürgeyi çıkartmakla uğraşıp diğeri çocukların ayağına bir şey batmasın diye siper oluyor. Heykel parçalanmış yok onu bilmem nereden almışız filan diye düşünen yok. Ama işte zamanında o heykel yüzünden tartışmışız ya anlamsızlığa bak.

“Prematüre bebeklerde her şey yolunda gittiği durumlarda bile insanın asabını bozan bir şey varsa o da bebek için aldığın her şeyin büyük gelmesidir.“

Ablanızın aldığı prematüre bebek ayakkabısının da kızınızın ayağına büyük gelmesiyle birlikte yaşadığınız hisler… Bu süreç içerisinde bir baba olarak ona yetemediğinizi mi düşündünüz? Burada yaşadığınız suçluluk duygusu ve “biz bir yerde yanlış mı yaptık?” hissini bu evreleri yaşamış bir hala olarak çok iyi anlıyorum. Bu duygulardan nasıl arındınız? Kendinizi nasıl motive ettiniz?

Zor bir andı gerçekten. Prematüre bebeklerde her şey yolunda gittiği durumlarda bile insanın asabını bozan bir şey varsa o da bebek için aldığın her şeyin büyük gelmesidir. Ablam özellikle de prematüre olan bir bebeğimiz için günlerce ayakkabı aramış ve en küçük ayakkabıyı bularak hediye olarak getirmişti. Heyecanla paketi açıp ayakkabıyı kızımın ayağına denediğimizde ise ayağı ayakkabının içinde kaybolunca direncim çok kırıldı. Gerçekten çok sarsıldığım bir andı, insan içine ağlar ya işte tam olarak öyle… Ben “Olmadı abla bu ayakkabı bu da olmadı.” dediğimde ablam da ne diyeceğini bilemedi ve hepimiz bebeğimiz başında sessizce kaldık bir süre ve o an bir fotoğraf çekmek geldi aklıma. Hem unutmak istediğim hem de hiç unutmak istemeyeceğim bir an olarak kalmasını istedim. Ablam biraz moralimiz yerine gelsin diye uğraştığı halde yine zor bir an yaşamıştık. Hiç kızmadım ablama hiç kırılmadım. Nereden bilebilirdi ki…

Suçluluk duygusu da yaşıyor insan o süreçte “Bir yerde yanlış mı yaptık? Ne oldu da bebeğimiz prematüre olarak dünyaya geldi? Bu bizim elimizde miydi? Öyle ya bunun sebebi neydi?” Bu sorular hep zihnimizi meşgul etti. Çok yüklendik kendimize, çok sorguladık ama hayatta her şey vardı. Kabullenmek, yaralarımızı sarıp normale dönebilmek zamanımızı aldı ama üstesinden de geldik…

Prematüre bebek olmak bir suç değil, birçok etken ve sebebi var. Ayrıca ne anne suçlu ne de baba hastalıklı. Bu bir süreç, bazıları bunu yaşıyor bazıları yaşamıyor işte hepsi bu kadar.

Çevreden yükselen sesler, insanların minik bebeği gördüğü o ilk anlar ve tepkiler… Bunların hepsi aileleri nasıl etkiliyor? Bazen böyle durumlarda nasıl bir teselli verebileceğimizi bilemediğimiz anlar olabiliyor.  Prematüre bebeği olan ailelere nasıl destek olmak gerekir?

Prematüre olarak dünyaya gelmiş ya da başka problemlerle doğmuş çocukların aileleriyle iletişim kurarken dikkat edilmesi gereken birkaç konu var:

  • Aileye ve bebeğe acınmamalı. Vah vah ya da tüh tüh ile başlayan cümleler kurulmamalıdır. Bu bir süreç o günler geçecek!
  • “Kaynımda da olmuştu” gibi duyulmak istenmeyen hikayeler anlatılmamalı. Ailenin yaşadığı sıkıntılı süreçten daha da vahim olayları anlatmak ve şükretmelerini istemek sadece ailenin üstüne kâbus gibi çöküyor. Senden daha çok sıkıntı yaşayan ailelerle daha güçlü empati kurabildiğin ve neler hissettiklerini bildiğinden hikayeyi bir vaka analizi olarak anlatan kişilerden çok daha fazla üzülüyorsun. Özetle kaynının, dıdısının dıdısının başına gelen kötü örnekler anlatılmamalı.
  • Normal ve sağlıklı bir doğum sürecin yaşanmadığı gün gibi ortadayken polyannacılık oynanmamalı. Aileye karşı gerçekçi olmak ama moral vermek bu süreçte en mantıklı yol.
  • Doktor tavsiyesi dışında anlamsız reçeteler sunulmamalı, bitkisel şeyler önerilmemeli.
  • Prematüre bebeklerin diğer bebeklere göre sarılık olma riski daha yüksektir, bu süreçte doktor tavsiyesi dışında aslı astarı olmayan hurafeler ile ailenin aklı karıştırılmamalıdır.
  • Prematüre bebeği olan bir aileye o an moral vermek amacıyla başka prematüre doğmuş olan çocukların şimdiki fiziksel gelişim özellikleri anlatılması bana göre boş vaatlerden öteye varamıyor. Prematüre doğmuş ama sağlıklı bir şekilde yaşamına devam eden çocukları örnek vermek başka şey fiziksel özelliklerin abartılarak anlatılması başka.

“Babalar emzirmek dışında her şeyi yapabilir.“

Kızınız bugün 4.5 yaşında sağlıklı bir çocuk. Bir de 2.5 yaşında bir oğlunuz var. İki çocuklu bir aile olmak aynı zamanda sorumlulukların da artmış olması anlamına geliyor. Çocuklarla kim ilgileniyor? İş bölümünü ve çocuklarla ilgilenme konusunu nasıl hallediyorsunuz?

Çocuk bakımı eşim ve benim için hiçbir zaman bir sorumluluk alanı olarak görülmedi. Yani anne şunları yapmalı baba bunları yapmalı gibi bir görev dağılımı aramızda yok. Kim müsaitse kim o an neye yetebiliyorsa yapıyoruz açıkçası. Ben sadece yemek yapamıyorum. Denedik ama birkaç denemeden sonra maalesef böyle bir şeye yeteneğim olmadığını anladık. Onun dışında hem ev işlerinde hem de çocuklarla ilgili her şeyi ortak paylaşıyoruz. Her zaman da dediğim gibi babalar emzirmek dışında her şeyi yapabilir.

“Bir baba olarak yüzümde tebessümle eve girdiğimde çocukların da mutlu olduğuna çokça şahit oluyorum”

Ne iş yapıyorsunuz? İşiniz evinize yansır mı? Yansımaması için neler yaparsınız?

Ben bir teknoloji şirketinde proje yöneticisi olarak çalışıyorum. Yoğun bir çalışma hayatım var ve herkes kadar stresli dönemler de yaşıyorum. Hatta bazen öyle şeyler oluyor ki işten çıkıp eve gittiğimde sanki dünyanın bütün dertleri sırtımdaymış gibi  evin kapısına kadar geldiğim oluyor. Ancak bilinçli olarak özen gösterdiğim bir durum var. O gün işyerinde her ne yaşamış olursam olayım evin kapısından içeri adımımı attığım anda yüzümün gülmesine özen gösteriyorum ve bir baba olarak yüzümde tebessümle eve girdiğimde çocukların da mutlu olduğuna çokça şahit oluyorum hatta ben eve gelmeden az önce çocuklar aralarında tartışmış ya da annelerini çileden çıkarmış olsalar bile kapıdan içeri girmemle birlikte evin bütün havasını değiştirdiğim zamanlar da oluyor.

“Yıllar sonra aklında ciddi bir adam olarak kalmak istemiyorum.”

Hiç enerjinizin kalmadığı anlar olmuyor mu cidden? Her zaman başarılı olabiliyor musunuz bu konuda?

Evet bunu yaparken her zaman başarılı olamasam da bunun için çaba gösterdiğim bir gerçek. Sonuçta çocuklarımın yıllar sonra aklında ciddi bir adam olarak kalmak istemiyorum. Şimdi böyle yazınca ciddiyet, olumsuz bir durum gibi düşünülebilir. Ciddi insan olmak elbette kötü değil ama bir çocuğun ciddiyetten daha farklı duygulara ihtiyacı olduğunu düşünüyorum.

Yaptığım şeyin gerçeğin ne kadar dışında olup olmadığını da sorguladım. Hayat her zaman toz pembe değil ve hayatın kendisi ciddiye alınacak bir konu ama kapıdan içeri giren bir babanın ufak bir tebessümü çocukları kandırmanın ötesinde onlara verilecek en değerli hediyelerden biri olduğunu düşünüyorum.

“Paylaşımlarım çocuk gelişimi üzerine değil ebeveyn gelişimi üzerine diyebiliriz.”

Bilgili olmadan önce ‘ilgili’ bir baba olduğunuz her yerden görünüyor.  Kızınızın erken doğumu ve yaşadığınız bu süreç, eşinizle birlikte daha sonra birçok aileye de bilgi verebilecek kadar dolu bir deneyim yaşamanızı sağlamış. Anlatıp rahatlamak mı, rahatlatmak için anlatmak mı? Belki de her ikisi birden… Bilgili Baba nasıl doğdu?

Kesinlikle konu aslında ilgili olmakla başlıyor. İlgi gösterdiğinizde ve “çocukların hayatında ben de varım” dediğinizde başlıyor her şey. Açıkçası benim diğer ailelere akıl vermek veya bir uzman gibi görüş vermek gibi bir düşüncem ve iddiam hiç olmadı. Sadece bir baba olarak kendi tecrübelerimi ve deneyimlerimi paylaşıyorum hatta paylaşımlarım çocuk gelişimi üzerine değil ebeveyn gelişimi üzerine diyebiliriz

Ben çocukluğumdan beri günlük tutan ufak ufak hikayeler yazan biri oldum hep ve yazmanın gücünü çocukluğumdan beri biliyorum. Yazmak gerçekten insanı çok rahatlatan ve insanın kendisiyle yüzleşebildiği bir alan.

Dolayısıyla ben bildiklerimi çevremdeki ailelerle paylaşırken artık annelerle baya baya çocuklar üzerine sohbet etmeye başladığımda etrafımda arkadaşlarımın ve eşimin de desteğiyle bir blog açmamın çok iyi olacağını önermeleri üzerine başladı her şey.

“Anneler, paylaşımlarımın altına eşlerini etiketleyip bak bu babayı takip et diyorlar.”

Bilgili Babaya karşı ilgiyi nasıl buluyorsunuz? Diğer babalar da sizinle deneyimlerini paylaşıyorlar mı? Babalar mı anneler mi daha çok takip ediyor sizi?

Elbette anneler sosyal medyada daha etkili ve takipçilerimin büyük bir kısmını anneler oluşturuyor ama son zamanlarda babalar da yoğun bir şekilde takip etmeye başladı tabi biraz da annelerin etkisi var. Paylaşımlarımın altına eşlerini etiketleyip bak bu babayı takip et diyorlar.

İlgili ve bilgili baba olmak konusunda babaları nasıl buluyorsunuz?

Açıkçası bu konuda daha gidilecek çok yol olduğunu düşünmekle birlikte, son yıllarda önemli gelişmelerin de olduğunu düşünüyorum. Bir de babalık konusu sadece babaların çözebileceği bir konu değil. Toplumsal birçok etken ve çevresel faktörler var. Bugün bebek ve çocuklara yönelik reklamlara bile baktığınızda verilen mesajlar hep annelere yönelik. Ayrıca babalık olgusu ile ilgili bir takım önemli konular bulunuyor.

Röportaj: Sevilay Acar

Röportajın ikinci bölümü gelecek hafta yayınlanacak.

Önceki İçerikHikayelerin Hikayesi – Yazdıklarıyla Yaşayanlar
Sonraki İçerikYapabilirsin!
Sevilay Acar
Öğrenim Üyesi / Okur- Yazar. En büyük deneyimim çocukluğumda oynadığım oyunlar ve kurduğum hayaller oldu. Her ne yapıyor olursam olayım, iki etken her zaman yolumu belirler: hayaller ve dualar. Çocuk merakı ve heyecanıyla öğrenmeye çalışıyor, okuyor, yazıyorum. Babalardan Babalara adlı bir röportaj kitabım var. Babaların ayak izlerinden oluşan ve hikayeleriyle iç dünyaya yolculuk yaptıran bir kitap olduğunu düşünüyorum. Yolculuğu seviyorum çünkü her şeyin yolda şekillendiğine inanıyorum. Bu yolda en çok da öğrenciyim; kapsayan, içine alan, öğrendikçe çoğalan ve var olan. Karşılaştıklarımı, hissettiklerimi, öğrendiklerimi yazarak paylaşmaya çalışıyorum.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz