Sakin Güç: Dergimiz Yazarlarından Anıl Akın

Yine uzun yıllar kurumsal alanda çalıştıktan sonra kendi deyimiyle yeni ufuklara yelken açıp eğitim, koçluk, danışmanlık alanına adım atmış bir arkadaşımla karşınızdayım. Martı Dergisi’ni yakından tanıyanlar bilir, kendisi dergimiz için yazılar yazıyor. “Annemin Ardından” yazısı halen çok okunanlar listemizde. Yaşam amaçlarından bir tanesi, bir yazısının başlığında belirttiği gibi “Hayat Boyu Öğrenci Olmak”.

Kısaca özetlemek gerekirse, 92 yılından bu yana iş yaşamında, cep harçlığını çıkartmak için hem çalışıp hem okuyanlardan. İlkin, bir İletişim Fakültesi mezunu olarak TRT ve özel sektör dahil medya dünyasında çalışır. Aradığını bulamayınca yeni arayışlara girer. Yolu Anadolu Efes ile kesişir. Dile kolay; 20 sene aynı kurumda çalışır. Ağırlıklı satış bölümünde çalışır; her aşamasında çalışıp elemanlar yetiştirir. Güzel bir tesadüf neticesinde, Satış Bölümü’nün altında açılan Eğitim Gelişim Müdürlüğü’nün başına getirilir. Böylelikle eğitim dünyasının kapıları kendisine iyice aralanır. Yine yoluna çıkan, halen ilişkide olduğu FODER ve Uğur Böcekleri ise, Anıl’ın kişisel gelişim eğitimlerini farklı mecralara taşımasını sağlar.

Her şeyin giderek kaotikleştiği bir zamanda, onun sakin duruşu bana hayli iyi geliyor. Sahi satış kökenli değil miydi, satışçılar genelde heyecanlı, gürültücü tipler arasından çıkmaz mıydı? (alınmasınlar ama benim çalıştığım sektörlerde böyleydi en azından) İlk sorum doğal olarak buradan geliyor.

Şeyda: Hoş geldin sevgili Anıl. Satıştaki yanlış algılar neler? Uzun yıllar bu sektörde çalışmak sana neler kazandırdı?

Anıl: Hoş bulduk Şeyda.

Satışla ilgili uluslararası yapılan bir çalışmada ankete katılanlara şunu sormuşlar. Satıcı deyince aklınıza gelen kelimeler neler? Toplamda 25 kelimede kümelenmiş ve bunları 20 tanesi olumsuz. Israrcı, çok konuşan gibi. Oysa bunca yıllık çalışma hayatımda başarılı satıcılarda şunları gördüm. Örneğin çok konuşan değil, çok iyi dinleyen insanlar bunlar. İyi dinlediği için müşterinin derdini, sıkıntısını, ihtiyacını öğrenip doğru soruları sorabiliyorlar. Ardından müşterisine çözümü öneriyorlar. Bir başka özellikleri takipçi olmaları. Müşterinin sorununu çözmeye yönelik takip ediyor, onu mutlu etmeye çalışıyorlar. Dürüstlük işin başında yer alan ve olmazsa olmaz özelliklerden biri.

Satıcılık bana ne kazandırdı? Öncelikle çok sayıda yeni insanla tanışma fırsatı buldum. Harikulade insanlarla buluştum, ömür boyu dost olduklarım oldu. İnsanları satış sürecinde daha yakından tanıma fırsatı buluyorsunuz. Satış aslında bir duygu transferidir. Siz doğru transferi yaparsanız mutlaka satışı gerçekleştirirsiniz.

Ünlü bir satış gurusunun ifade ettiği gibi “İnsanlar kendilerine bir şey satılmasından nefret ederler, ancak kendileri bir şey almaya bayılırlar”. Ben daima müşterilerimde alma isteği yaratmaya çalıştım.

Şeyda: Satıştan edindiğin tecrübelerin eğitim dünyasına katkıları neler oldu?

Anıl: Eğitim dünyasında çok büyük faydalarını gördüm. 20 yıl bir yerde çalıştıktan sonra bambaşka şirket ve kurumlarla eğitim vasıtasıyla tanıştım. İşin özünde insan olduğu için temel dinamiklerin aynı olduğunu gözlemledim. Şu ana kadar 130’un üzerinde farklı şirket ve kurumda binlerce kişiye ulaştım. Eğitim ve danışmanlık sürecinde, satıştaki deneyimlerimin ne kadar faydalı olduğunu gördüm. Satışta çalışmak beni manevi anlamda çok geliştirdi.

Eğitime Dair

Şeyda: Pandemi sonrası neler değişti eğitim dünyasında? Eğitim dünyası sence nereye evrilir, gözlemlerin neler?

Anıl: Pandemide eğitimde hızlı bir online eğitim süreci gelişti. Hızla eğitimler, webinar’lar seminerler yapıldı. Bunlar adeta sağanak gibi üzerimize yağdı. Ancak geçen iki yıldan sonra gördük ki, eğitimlerin tamamen online’a geçmesi mümkün değil. Zira katılımcılar da bundan memnun değil. Sınıf ortamını yaşamak, şirketin dışında bir yerde olmak, konstantre olmak onlara da bize de iyi geliyor. Bununla beraber online eğitimlerin getirdiği büyük bir maliyet avantajı var. Ben gelecekte hyrid (karma) bir sistemin olacağını öngörüyorum. Hem sınıf içi hem de online eğitimler olacak.

Şu an hangi eğitimleri veriyorsunuz? Senin en çok keyif aldıkların hangileri?

Anıl: Yıllardır satışta çalıştığım için satış eğitimleri ve yöneticilik eğitimleri veriyorum. Satış başlığı altında müşteri ilişkileri, müzakere ve ikna, marka yönetimi gibi başlıklar veriyorum. En keyif aldığım başlıklar Profesyonel Yönetim Becerileri ve Etkili Satış Teknikleri eğitimleri. Bir de benim üzerinde çok emek verdiğim “Verilerle Bağ Kurmak” adlı, dizayn ettiğim eğitimi vermeyi çok seviyorum. Ünlü yönetim gururu Peter Drucker “Ölçemediğini yönetemezsin” der. Ben buna çok inanırım. Sayıların, rakamların gücüne ve rasyonel bilgiye katkısına inanırım. Bu eğitimi o yüzden de vermeyi çok seviyorum.

Bu eğitimi oluştururken başka bir firmada çalışıyordum. Tanıtım yazısı ve içeriğini ortak klasörlere yüklemiştim. Daha sonra, aynı anda orada beraber çalışmadığımız bir eğitmenin bu ortak klasörü kullanarak içeriğimi, tanıtım yazımı kelime kelimesine kullanması beni gerçekten üzdü. Hiç etik olmayan bir davranış. Bir eğitmen bunu yaparsa varın diğer örnekleri siz düşünün.

Esas Olan Gönüllülük

Şeyda: FODER ve Uğur Böcekleri’nden yola çıkarak sormak istiyorum. Gönüllü eğitimler verdin bu çatılar altında. Hayatının önemli alanlarından biri gönüllülük, hali hazırda iş ve aile yaşamın dışında bu alana yoğun zaman ve emek harcıyorsun. O zamanlar neler yaptın, şimdiki gönüllü faaliyetlerin neler?

Anıl: Türkiye kaynak açısından zengin bir ülke ancak yönetsel zafiyetler her alanda mevcut. Bizim ortalama eğitim süremiz 6,5 yıl. Yani biz eski usulde ortaokul 2’den terk bir milletiz. Dolayısıyla bilgiye ve eğitimin gelişmesine büyük ihtiyaç var. Devletin her şeye yetişmesi mümkün değil. Dünyanın en çok mülteci alan ülkesiyiz. Kendi dertlerimiz yetmezmiş gibi başka coğrafyalarda yaşanan sıkıntıların bedelini de biz ödüyoruz. O zaman ne yapmak gerekiyor? Topluma daha fazla katkıda bulunmak için gönüllü faaliyetlere destek olmak gerekiyor. Ben gönüllülüğün gücüne çok inanıyorum. Bu faaliyetlere 2000’li yıllarda başladım. FODER (Finansal Okur Yazarlık Derneği) ve Uğur Böcekleri’nde aktif gönüllü eğitmenlik yapıyorum. Bundan da büyük mutluluk duyuyorum. FODER’le çocuklara ve gençlere finansal okur yazarlıkta temel bilgileri öğretiyoruz. Uğur Böcekleri’nde ise bizim çok önemsediğimiz 5 değeri anlatıyoruz. Bunlar; yurt sevgisi, dürüstlük, iş kalitesi, girişimcilik ve hoşgörü.

Bir diğer gönüllü faaliyetim İTÜ Çekirdek’de genç girişimcilere mentörlük yapıyorum. Harikulade fikirler duyuyorum, girişimlere şahit oluyorum. Ülkem adına çok ümitleniyorum.

Gönüllülüğün bir başka katkısı da farklı sektörlerden dostlar ediniyorsunuz. Özverili, samimi arkadaşlar ediniyorsunuz. Network oluşturma anlamında da bu müthiş bir fırsat.

Şeyda: Yurtdışında gönüllü olmak çok önemli, Londra’da yaşadığım yıllarda gözlemlemiştim. İstisnasız toplumun çoğu bir şekilde gönüllü işinde, iş görüşmelerinde ne kadar gönüllü işlerde çalıştıkları soruluyor, hatta bazı kamu cezaları bile bu kapsamda veriliyor; huzur evlerinde yaşlılara kitap okuma vb Türkçe tam karşılığını bulamadığım, “Community” kelimesi çok yaygın. Bu konuya dair neler demek istersin? Neden bir insan gönüllü olmalı? Bunun yaygın hale gelmesi bir topluma neler kazandırır? 

Anıl: Bence herkes mutlaka gönüllülüğü deneyimlemeli. Özellikle batıda gençler sürekli gönüllü faaliyete teşvik ediliyor. Topluma ne kattı, bu konuları ne kadar önemsiyor? Bu benim ruhuma iyi gelen bir etkinlik. Zaten ülkede şartlar ağır, insanlar mutsuz. Hiç olmazsa bu tarafta birbirimize destek olarak bu zor zamanları aşmak mümkün. Ülkemizde gerçekten iyi STK’lar var. Onlara destek verebilir gençler; Uğur Böcekleri, FODER, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği, TEMA gibi.

Son Söz

Şeyda: En son olarak senin de bünyesinde yer aldığın Martı Dergisi okuyucuları ile neler paylaşmak istersin?

Anıl: Martı okuyucuları nezih bir topluluk. Okumayı seven, aydın bir kitle. Bizim çok ama çok okumaya ihtiyacımız var. Ülkede 6 kişi 1 kitap okuyor yılda. 6 kişi birleşince kitaba, 7 kişi birleşince Kurban’da danaya giriyoruz. Çağdaş ülkelerle aramızda farkı kapatmanın başka yolu maalesef yok. Çok okumak ve çok çalışmak zorundayız.

Şeyda Bodur

Önceki İçerikBlack Friday’de Hangi Web Sitelerinde İndirim Oluyor
Sonraki İçerikOkurun Gözünden: Prokrastineyşın, Erteleme ve Savsaklama Sendromu
Şeyda Bodur
Kendini anlatmak dünyanın en zor şeylerinden biri bence. Sürekli değişip dönüşürken, yaşam biteviye bizi şekillendirirken, sahi ben kimim? Değişmezlerim var mı, varsa neler? Dilerseniz beni yazılarımdan sizler tanıyın. Yine de beni heyecanlandıran kavramlar ortaya bırakayım, birer ipucu niteliğinde; Akdeniz, çiçekler, iletişim-İkizler burcu, Boğaziçi üniversitesi, kız kardeş, hak-miras, nezaket, ilk yaz, disiplin-aylaklık, Türk kahvesi, demli çay-simit, kiraz-karpuz, keyif, keşif, denge, dönüşüm, mistik, holistik, seyahat, sahici paylaşımlar, samimi sohbetler... Burada sadece yazmaktan ve okumaktan bahsetmek istiyorum. Neden mi yazıyorum? Biliyorum bencilce olacak, herşeyden önce bana iyi geliyor. Düşüncelerim netleşiyor, duygularım alan buluyor, sakinleşiyorum, sadeleşiyorum, “O”lanla hizalanıyorum, kendimi ifade ediyorum, üretiyorum, yaratıyorum, yüreğimi ortaya koyuyorum, yaşama katılıyorum, meydan okuyorum, “ben de varım” diyorum, belki ortaklık arıyorum ve daha nicesi...Satırlara sığmaz. Neden mi okuyorum? Sözü bir Usta’ya bırakmak istiyorum izninizle, ne bir kelime eksik ne bir kelime fazla... “Bütün iyi kitapların sonunda, bütün gündüzlerin, bütün gecelerin sonunda, meltemi senden esen, soluğu sende olan, yeni bir başlangıç vardır…” Edip Cansever