Büyüklerimizin (1920 – 1944 arası doğmuş olan “Sessiz Kuşak” üyesidirler) bize “Bizim zamanımızda her şey çok farklıydı; biz sizin gibi davranmazdık” gibi cümleler kurduklarını hatırlarsınız…
Son yıllarda bizler de buna benzer cümleleri fazlasıyla kullanmaya başladık. Çünkü yeni kuşaklarla aramızda önemli farklar oluşmaya başladı. Hepimizin bildiği gibi buna “Kuşak Çatışması” diyoruz.
1945 – 1960 yılları arasında doğmuş, benim gibi “Bebek Patlaması Kuşağı” temsilcileri, kendilerinden sonra gelen 1961 – 1980 yılları arası doğan “X Kuşağı” (Kayıp Kuşak) temsilcilerini anlamakta zorlanmadılar ve onlarla birlikte çalışırken bir takım görüş ayrılıkları olsa da, çok büyük problemler yaşamadılar. Çünkü her iki kuşak, petrol krizleri, sağ-sol çatışmaları, anarşi, darbeler, soğuk savaş, ekonomik problemler, yüksek enflasyon, döviz sıkıntısı, bir türlü bulunmayan margarin, benzin, ampul gibi ürünler için saatlerce kuyrukta beklemek ve karaborsa gibi sıkıntıları birlikte yaşadılar.
1981 – 1999 yılları arası doğan “Y Kuşağı” (İndigo Kuşağı) temsilcileri, internetle büyüdükleri ve bunun sayesinde dünyaya açıldıkları için, her şeye karşı daha sorgulayıcı bir tutum içinde oldular. Kendilerinden önce gelen iki kuşakla gerek sosyal yaşamda gerekse iş dünyasında ciddi çatışmalar yaşadılar. Ancak önceki kuşaklara nazaran daha “global” düşündüklerini, daha cesaretli ve daha atılımcı olduklarını ifade edebiliriz.
2000 yılından sonra doğan “Z Kuşağı” veya “Kristal Çocuklar” olarak da isimlendirilen, bilişimin içine doğmuş ve teknoloji ile son derece barışık, ancak son derece kırılgan olan bu kuşağı anlamakta güçlük çekmekteyiz. Henüz ne istediklerini, nasıl düşündüklerini anlayamıyoruz. Yaşadıkları hıza ailelerinin uyum göstermesi zor oluyor. Çevremde bu kuşağa ait çocukları olan ebeveynlerin kafalarını kurcalayan onlarca soru var…
Tüketim toplumu içinde büyüyen “Z Kuşağı” temsilcileri, kendinden önce gelen tüm kuşaklardan çok farklı düşünmekteler. Bu çocuklar zihinsel ve psikolojik açıdan çok hızlı gelişim göstermekteler, dolayısı ile öz güvenleri inanılmaz derecede gelişmiş durumda. Ailelerinin korumacı davranışlarına karşın, bağımsız olmayı tercih ediyorlar. Buna rağmen içe dönük bir dünyaları var ve kolaylıkla arkadaşlıklar kuramıyorlar ve ekip çalışmasına da pek yatkın değiller. Örneğin, arkadaşları ile birlikte ödev yapmak, onlar için resmen eziyet. Ama eğitime önem veriyorlar ve sosyal statü onlar için değerli. Büyük bir kesimi analitik düşünüyor ve teknolojinin yardımı ile her türlü bilgiye kolaylıkla ulaşıyorlar. İletişimi genellikle sosyal medya veya benzer iletişim kanalları ile sağlıyorlar. Tüketim çağında dünyaya geldikleri için, teknoloji ve lüks onlar için vazgeçilmez ihtiyaçların başında gelmektedir.
İyi eğitim görmeyi, bireyselliği, ifade özgürlüğünü, yaratıcılığı, inovasyonu, bilgiye çabuk erişimi, uzmanlığı, empati yapılmasını önemsemektedirler. Dünyada yaşananların farkındadırlar, inanılmaz bir özgüvenleri vardır, kendilerini iyi derece ifade ederler, eğitime ve deneyime çok önem verirler. Güvende olmak ve güvenli işleri yapmak gibi düşüncelere sahiptirler. Diğerlerinden farklı olmak yerine, denenmişi ve bilineni uygulamak onlar için önemli. Deneme ve yanılma ile zaman kaybetmek istememektedirler. Eğitim, giyim, müzik, teknolojik cihazlarda akranlarından ayrışmak yerine, aynı şeyleri yapmayı veya kullanmayı tercih etmektedirler.
Toplumun standart kurallarını, dünün gözde mesleklerini, ekip çalışmasını, özgüvensiz kişileri, baskı altında çalışılan ve çok zaman isteyen işleri önemsememektedirler. Topluluktan çok, bireyselliği savunmaktadırlar. Karşılıklı konuşmaktan fazla, sanal ortamda iletişime geçerler, bu nedenden dolayı ikili ilişkilerde çok başarılı oldukları ve takım çalışmalarında söylenemez. Toplum kurallarını kabul etmedikleri için de aileleri ile sıklıkla çatışmaya girmektedirler. Cep telefonu ve internete sürekli ihtiyaç duydukları için, ailelelerinin engellemeleri ile karşılamakta, çok kırılgan oldukları için de, küsüp, kendi kabuklarına çekilmektedirler.
Peki aileler “Z Kuşağı” çocukları ile nasıl bir iletişim içinde olmalıdırlar?
Aileler gelişen çağa, bilişime ve teknolojiye uyum sağlamaya çalışmalıdır. Bazı aileler, üç kişi de olsalar, Whatsapp grubu kurmakta ve bu kanalla haberleşmektedirler. Bu çocuklar sözü kesilmeden dinlemeli ve kendilerini ifade etmelerine izin verilmelidir. Aksi takdirde önemsenmediklerini düşünebilirler. Baskı, ceza ve kısıtlama getirme yerine, daha akılcı çözüm ve önerilerle ikna edilmelidirler. Örneğin, bir saat ders çalışırsa, karşılığında yarım saat internette oyun izni verilebilir. Bunu karşılıklı bir sözleşme haline getirmek faydalı olabilir. Çocukların keyif alacağı etkinlikler oluşturulmalı, ancak kendisine de zaman ayırması sağlanmalıdır. Ailece alınacak tatile gitme, eve bir eşya alma gibi konularda karar vermeden önce kaç yaşında olurlarsa olsunlar, onların da fikirleri alınmalı. Her bilgiye kolayca ulaştıkları ve doğrulama yapabildikleri için, hâkim olunmayan konularda konuşulmamalı, onlar gibi araştırma yapılmalıdır. Söylediğiniz bilgiler doğru ve deneyimlenmiş olmalıdır. Deneyime çok değer verdikleri için, ikna edilmeleri daka kolaydır. Öykü ve hikâyelerden çok, gerçek yaşanmışlıklara inanmaktadırlar. Bu kuşağa karşı hoşgörü sınırları genişletilmeli ve aralarında konuştukları dil anlamaya çalışılmalıdır. Örneğin, “Neden atarlanıyorsun?” dediklerinde, bunun “Neden sinirleniyorsun?” olduğunu anlamak gerekir. (Google bu konuda büyük yardımcıdır.) Klasik meslekler dışında, kendilerini başarıya taşıyacak yeni ve farklı meslek seçmeleri konusunda özgür bırakılmalıdırlar, çünkü geleceğin dünyasını önceki kuşaklardan daha iyi analiz ettikleri de bir gerçektir.
İş dünyasında “Z Kuşağı”ına hoşgörü ve bir iş birliği anlayışı ile yaklaşıldığında, kendilerinden yaratıcılık yönlerinden çok istifade edilebilir. Dijital konularda çok üstün fikirler üretebilirler. İş hayatında bunların hızına yetişmeye çalışmak yerine, onlara fırsat tanınmalıdır. Diğer kuşaklarla uyumlu çalışmaları için koçluk veya mentorluk sistemi uygulanmalıdır, çünkü bu kuşak deneyime çok değer vermektedir. Daha esnek çalışma saatleri ve ortamı sağlanmalıdır, tabii bu uygun iş ve mesleklerde bu geçerlidir. Zaman odaklı değil, proje odaklı çalışmaları sağlanmalıdır. Kişisel disiplinleri, analitik bakış açıları ve pragmatik yapıları ile kendilerine verilen projeleri beklenenden daha iyi bir şekilde gerçekleştirme olasılıkları yüksektir. Bu kuşağın iş hayatında yükselmeleri onlar için çok değerlidir. Sadece maaş artışı ve primle motive olmaları mümkün değildir, bilgi ve deneyimle beslenmeleri, yaptıkları işten dolayı coşku ve heyecan duymaları sağlanmalıdır.
Hakan Okay